Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yunus emre Pektaş

Yunus emre Pektaş
@Yunusevski
Bu acı hayatın ödülü ölümden başka ne olabilir ki
lisans
74 okur puanı
Kasım 2020 tarihinde katıldı
Elimde bir avuç toprak Yıllar sonra farkında olmak Bir dükkan camından yansıyan kendimin Üstümde bir ağırlık, sert bir koku İnsanların bakışları siperlenmiş Ben ortalıkta bir avuç toprakla Ağlasam mı diyorum Ama tam şimdi bu yalnız kalabalıkta Biri sorar mı ne bu hal ne bu koku Gülsem mi diyorum Kimseye ihtiyacım yokmuş gibi Kimi kandırmak istiyorum İlk zamanlarda ki gibi kendimi Koşuyorum ardından dar sokaklarda Elimde toprak peşimde yağmur Bulutlara bağırıyorum Şimdi vakti değil, Duruyorum sonra bir kendime Bakıyorum bir de toprağa Elimde eriyor toprak Ben de istiyorum.
Reklam
Ruhunda ıssız toprakların arzusu Yeşermek için bekler vakitsizce Saçlarındaki çiçeklerden ister Yalnızlığını paylaşmak için ben Gözlerinden anlarım seni Dilin bocalarken olur olmadık Bürünmüş sanarsın bu bekleyiş Demir almaz bilirsin ömründen Oysa her gecenin vardır, bir Parlayan yıldızı uzaklardan, el değmemiş İnan isterim bir tek O yıldızın gölgesinde yeşermiş sevdaya.
Kuşların sesini duyarım Özgürce yaşamak isterken Masallardan bilirim en çok Ketum ruhların cimriliğini Birine aşık, genç delikanlı olur bazen Hastalanmış kızına derman arayan kral Vermeye can attıkları özgürlüğü kıskanırım Dile benden ne dilersen diyen birini ararım Hür olmak istiyorum demek için Dünyaya ibret Bir ay kadar, bir kuş kadar, bir masal kadar Bileklerimde ki izler gelir aklıma Olduğum yerden Hayal kurduğumu fark edince Sigara ister canım bitmesini istemediğim Çığlıklara alışmış kulağım Duysun isterim bir kuş sesini hatta bir kırlangıç Duvara bakarım,ne suratlar görmüş duvara Ayna isterdim bir tane de Hatırlamak için güneşi gören gözlerimi Ne çok severdim koşmayı dar sokaklarda Maviyle yıkanmak isterdim Rutubet kokusu sinmişken üstüme Sakallarıma dokunuyorum, koparırcasına Aklıma geliyor kuşlar Ağlamak istiyorum.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bir marş söylerim içimden. Yalnızların komutanıyım ben Rütbemi sokak kaldırımdan aldım Emirler yağdırdım çamurlu ellere Çöp kutusuna terfi verdim geçenlerde kimsesizler aşçısı yaptım, eder kabul Seve seve. Yalın ayak, yırtık kenarlı kazak üniformaların en kutsalı Şart koştum erlere, olacak gözler keskin kimse sormayacak birbirine kimin neyin nesisin dualar sitem dolu, isyanla karışık Kadere sövmek beş vakit günde talim vakti gelir sabah güneşten önce yirmili yaşlarda emekli edilir o kadar yaşanırsa bile Ben büyük bir komutanım yalnızlar komutanı Askerlerim sonsuz, her yerde Tanrı gülümser bize Elbet Tanrıya bir gün biz de
Tanımak isterdim seni başka bir hayatta Olduğum bedenden de farklı hatta Duyguların kapısında beklemez izinsiz bile girerdim, küstahça. Eski bir dost olarak kalmana izin vermezdim. Somurtkan biri de olmazdım yanında Felsefeyi severdim, yine degişmezdi bu. Senin ise gülüşün sabit... Tanrıya kızgınım hatta dargın Bir gün olurda, evren başkalaşırsa Güneşe bakmak verirse keyif Seni hatırlarım tozlu sayfalardan Sen de beni hatırla,
Reklam
Bir kadın, bir gece ve ben Hayattan tüm beklentim esasında Hayvanca bir güdü aramızda Gece gizler başkalarından, belki bakışlardan Resmi var duvarda, yatağına yakın Geçmiş gelir aklıma, beyazların zamanı Ne masumduk, doların gücü bilinmezken Kadın diyorum ona adını bilmek acıtır Sigarasını yakar kibritle, yüzü solgun Yer yer morluk, gözlerinde karartı Yorgunum desin istiyorum. Ama ne işim var o zaman burada Bir mum yakıyor, gözlerimiz denk Bir ben ve gece istiyorum artık kadınlar diyorum kendime Sadece kadınlar.
Hayatıma bir tanrı dokunuşu Kiminle geleceği belli olmayan bir tat Bu bitmeyen masalın sonu Duvarımda bir Van Gogh resmi Yapamadığım bir kaç iş, okumadığım bir kaç romandan başka Hasretini çekeceğim bir mesele yok Ait olamadığım bir yerden yere Bu yolculuk, dönüşü muhtemelen yok Ne yaşadım bilmiyorum yaşamadığım ise kesin ve belli İnançlı biri gibi olma sahtekarlığında Mütevazi bir elveda, yalanlarla Arkamda bir iz kalmasın isterim Hatırlarda siluetim bulanık Bir siyah sevdası benimki Tanrıyla ortak bir payda Bana son dokunan sen ol,
Burası
herkesi basitleştiren bir göz özeli, tenhası olmayan hayatımda Her şeyin sünepesiyle varlığım bir yol arar kendince, yetersiz emekle Her tabakanın küfleri, kokusu etraftayken iyi ki diyorum, aynasız bir evim var suratımı merak da ediyorum en çok da gözlerimi, Ne biçim bir düzensizlik dünyası kravat, hele papyon züppelik madalyonu onlar mı yaptı ki? miskin bir adam olmakla yaptın en iyisini kapı çalar belki ne dersin beklediğim bir şey var.
Bunu bende yazarım Dedin bu emektar şiirlere Gülümsedim mısralara bakarak Üsteledin hatta zırvaladın bir kaç laf daha Gözleri doldu şiirlerimin, Mısralar, kıtalar sel sandı dağıldı dört bir yana Mürekkep kızardı beyaz sayfa da Ağzıma bakıyorsun, usta bir şairsin ya deyip Şatafatlı bir laf bekliyor delik kulakların Ne desem biliyorum, bilmeyeceksin Yaşanan şiirler bunlar yazılan değil Ama bir şiir var dedim Onu da elbet yaşayacam, yaşatacam
Kimsesiz bir hayal vardı ortada Evlatlık olarak olarak aldım onu aklıma Üstüne yetmezmiş gibi seninle paylaştım Üstüne eklemeler yaptık, bir sigara yakarak Küllerle dolana kadar cam tabla Işığı kapatmıştım gece bir hayli karanlık Gözlerinle aydınlanma vaktimizdi, bilirsin Hayal büyümüştü, aklımıza sığmaz olmuştu Yaşamalıyız demiştik, yoksa olmaz Sabah sığırcık kuşları uyandırdı beni Ortada ne sen vardın ne hayal Yıldızlara sordum, küs olduğum bulutlara bile Şimdi ıslanıyorum yağmurlarda Yanan bir sigaram değil
Reklam
Gelecekten çalmaya dünden başlayanlar Hayallere, umutlara gem vurmuşlar Dizginlenmek için cevherli bakışları Dillerinde büyülü laflar Sırtlarında emeklerin dokumaları Şeytanla bir pazarlık yapmışlar Mazlumların gururlu sessizliği bozulacaktır Aklın arkı elbet su dolacaktır Koltuklar koruyacak mı sizi vakit çalınca Bizden çaldıklarınızı geri gelmezler mi almaya O zamanda dinler mi sandınız mı Bu kulaklar havandan laflarınızı Gün olacak bugün dün gibi olmayacak
Üstüne sinmiş kirler, paslar Temizlenecek mi yıkayınca gassal Üstüne dökülen o kaynar sular Isıtacak mı duran kalbini son kez Ellerine bakıyorum şimdi Hasırlı, hasımlı ellerine Saçlarıma dokunmayan, yüzümü okşamayan Bürüneceksin şimdi beyazlara Ne tuhaf iş değil mi Karanlıklar içinde yaşayıp, beyazlarla gitmek Burada iki mağdur var biri beyaz biri toprak Burada iki gaflet var biri sen biri sana bakan ben
Kumdan bir kale çocukların emekleriyle Dalgaların hışmıyla yıkılacak elbet Koskoca denizin gücü Karton toplayan körpe gözler Keskin bir soğuk hava da Koskoca rüzgarın gücü Güneş görmemiş kalplerin yavruları Bir tokat al yanaklardan eksik olmayan Koskoca ataların ketumluğu Ufak bedenlerde umutların en büyüğü Dünyanın nefretinde yıkanan çocuklar Yaşamaktan vazgeçmeyen ulu ruhlara
Bozkırların sessizliğini dinliyorum Devedikeni, kekik, aslan kuyruğu dağlarda Nasipsiz bir çoban, katır sırtında Hâbesinde yufka belki iki baş soğan Evdeki bebeleri gelmesini bekliyor mu Kuru sıcak bir hava, ölümü bekleyen umutlar Buranın insanları bozkırla yoğrulmuş Sükun olmuş diller, ketum bakışla Meraka, kıpırdanışa uzak Yabancı gözlere asık surat Bu topraklar beni de büyüttü nasıl unuturum Belki sineme çekmedim tozunu, kıracını Almadı belki benizim ayazını, karını Bozkırın sessizliğindeyim, Gözlerim pınar, ellerim titrer. Kazınır benim adımda bu taşlardan birine Ben kabul etmedim bozkır seni Sen eder misin yine de
Güneyin bakışlarını bilir misin Dilden çok şey anlatan o bakışları Kaderin topraklara yazıldığından mıdır Acizliğin, garipliğin hükmünden midir Seslere homurdanan gaflettendir belki de Ne zaman geçer bu yılgın gaddarlık oralardan toprağına değen güneş bile yakarken Umut bulutları gelmeliydi çoktan Yağmur olup yağmalı belki de Güneyin bakışlarını ben bilirim Bakışların dilini öğreten bir sevdaya...
63 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.