Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
ERDİNÇ
ERDİNÇ
@_Lupus_
omnia vincit amor..
anitsayac.com
yarininsuyu.com
ormanamama.com/kumbaralar/liste/1
Spor Eğitim Uzmanı
Yüksek Lisans
Yalova
15 Temmuz
2548 okur puanı
Haziran 2017 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Gregor Samsa bir sabah böceğe dönüşmüş bir şekilde yatakta yatarken buluyor kendini. Bu dönüşümü kendisi de kabullenemiyor önce. Ailesi de kısa bir şaşkınlıktan sonra onun artık bir böcek olduğunu kabulleniyor. İplerin kopması burada başlıyor.İnsanlıktan çıkmış olmanın ailesi ve patronu için sanıldığı kadar büyük ve önemsenen bir problem olmaması yabancılaşma olarak görülüyor. Böcek olmakla alışageldiği şeylerden koparak yepyeni bir konuma giren Gregor Samsa, o güne kadar sürdürdüğü yaşama da, çevresindekilere de, bambaşka bir gözle bakmaya başlıyor. Aslında alışılagelmiş olan görmezden gelinen yabancılaşmanın dev uçurumlara neden olduğunu gözler önüne seriliyor.Keşfedilmesi gereken satır araları oldukça fazla. Kafka'nın kendi hayatından izler taşıdığı malum olan ve kendinden sonra birçok yazara ilham olan bu hikayeyi okudukça kendinizi, ailenizi, insan ilişkilerinizi sorgulayacaksınız.. Şimdiden kendinizi ve çevrenizde ki herkesi sorgulamaya başlayabilirsiniz.. Keyifli okumalar ..
"Derin bir nefes aldım ve dilim döndüğünce konuşmaya başladım. ' Okulu bıraktıktan sonra kütüphaneye gittim ve orada yel değirmeninin ne olduğunu öğrendim...' .
'Denedim ve başardım.' İzleyenlerin yarım yamalak konuştuğum İngilizceye gülmelerini beklerken beni alkışlamalarıyla şaşkına döndüm. Sadece alkışlamıyorlardı , ayağa kalkmış ,
Çehov 1895'te tiyatro eleştirmeni ve dramaturg A. S. Suvorin'e yazdığı mektupta Martı 'dan şöyle söz eder: "Üç kadın, altı erkek karakterin yer aldığı, manzaralı (göl görünecek arkada), dört perdelik bir komedi; bolca edebi lakırdı, az aksiyon, seksen kilo kadar da aşk… Tüm dramaturji kaidelerinin aksine piyes forte başlayıp, pianissimo bitecek." Gerçekten de bu oyunda 19. yüzyılın geleneksel olay örgüsünü tersyüz etmiş, tıpkı Martı 'daki genç oyun yazarı Treplev gibi, yeni biçimler keşfetmiştir. Gerçek hayata öykünerek dünyevi, gündelik ve sıradanla, önemli ve ciddi olanı yan yana getirmiştir. Oyunun karakterleri kendileriyle, hayattan beklentileriyle, özlemleriyle fazlasıyla meşguldür. Hepsi de başarı, mutluluk ve bütünlük arayışındadır. Onlarda ağır basan başka bir yerde olma özlemi; fırsatların boşa harcandığına, umutların boşa çıktığına dair bir duygu Çehov'un başlıca karakteristiğidir..
Okur Takip Önerileri
Merhabalar herkese..
Çok güzel bir kitap ile geldim. Ben Ahmet Ümit kitaplarını severim , Nevzat Komiseri ayrı severim . Ben biraz Behzat Ç ile benzetenlerdenim ama tabi bu durum kişiye göre değişir..
Üç farklı cinayet ile karışımız da bu sefer Nevzat Komiser. Her olay ayrı ayrı beni içine aldı diyebilirim . Her cinayette ayrı bir olay ben diyeyim edebiyat aşkını başka şeylerle karıştıranlar , gizli aşklar , kıskanç aşıklar .. .
Ben severek okudum bazı olumsuz yorumlar ile karşılaştım evet genelde zaten hem olumlu hem olumsuz değerlendirmeler yapan insanları okuyarak kitap alırım . Hangisi ağır basar bir bakarım ya da bazen sırf heves ettiğim için alırım o kitapları . Bu kitapta olumsuz yorumlarda gördüm ama bence okunması gereken bir kitap. Okunmalı evet Ahmet Ümit’in daha önceki kitapları tek olaylar üzerine toplansa da bu kitabında da cinayetlerin sık ve anlatımın güzel olması kitabı okunur kılıyor . .
Bence okumalısınız diyorum herkese bol keyifli okumalar dilerim ..
Kurgusal olarak fantastik ögeler yer alıyor, her ne kadar fantastik tarzı sevsem de bu kitabın altında yatan bazı düşünceler çok ilginçti, özellikle de din konusunda. Kitapta Hıristiyanlık'a özellikle de Hz. İsa'ya yönelik ağır ithamlar bulunuyordu. Her ne kadar olay örgüsü güzel, ilgi çekici olsa da empoze etmeye çalıştıkları düşünceler sebebiyle ben kitabı sevmedim. Beni içerdiği fikirler rahatsız etmez, kurgusunu merak ediyorum diyorsanız okuyabilirsiniz..
“İnsan yaşamı denen yolculukta benim bulduğum en iyi destek kitaplardır ve ondan yoksun insana acırım.”
Deneme çok okumayı tercih ettiğim bir tür değildi ama bu kitaptan sonra daha çok okuyacağıma eminim. Ben okurken elimden kalemi bırakamadım, sayfalarca alıntılar yazdım. O kadar güzel ve doğru saptamalar mevcut ki not almadan duramıyorsunuz. Tam bir başucu kitabı, not aldığım kısımları tekrar tekrar okuyacağıma eminim. Ben sindire sindire zamana yayarak okumayı tercih ettim, karar size ait.
Montaigne denemenin ve eleştirel düşüncenin en önemli isimlerinden biri. Yazarken amacı bir şeyler öğretmen ya da öğütlemek değilmiş. Sadece serbest bir şekilde kendini anlatmayı tercih etmiş. Her ne kadar böyle dese de aslında yazdıkları birçok konuda ders niyetinde. Siyaset, edebiyat, aşk, dostluk aklınıza gelebilecek her türlü konu hakkında denemeler mevcut. Bunların yanında birçok filozofun alıntısına da yer vermiş.
38 yaşında hayatının en zorlu dönemlerinden birinde kendini odasına kapatarak yazmaya başlamış. Ölümüne kadar yazdığı bir eser olduğu için birçok kez tekrardan basılmış. Tam metin 4 ciltten oluşuyor, @sayyayincilik mevcutmuş. Onu da edinmeyi çok isterim. İş Bankası Kültür Yayınları’ndaki baskı 272, Say Yayıncılık’taki tam metin 1438 sayfa
Her ne kadar felsefi düşünceler ağır bassa bile dili oldukça sade, kolayca okuyabilirsiniz. Herkesin okumasını öneririm. İlla ki hayatınıza dokunacak en az 5-6 tane deneme bulursunuz.. Şimdiden keyifli okumalar hepinizle..
"Savaşın ve siyasetin gölgesinde filizlenen bir aşk hikâyesi… Karşılıksız bir aşk, sızısı hiç azalmayan bir hasret, hastalığa yenik düşen bir genç şair, fakültede işlenen esrarengiz bir cinayet ve gizem perdesi ardındaki esrarengiz olaylar.."
Aşk-ı Rana; hasret, ihanet ve acıyla harmanlanmış bir aşk öyküsü ile beraber 1980 darbesini, Körfez Savaşı'nın acılarını ve Orta Doğu'nun kadim yazgısını da bir başka gözle anlatan çarpıcı bir roman.."
Aşkı yaşamak ama aslında aşkı yaşayamamak çok güzel anlatılmış gerçekten. Her kitapta insanın aldığı bir ders mutlaka vardır bunda da oldu, önemli olan bana göre sevdiğinle geçirebileceğin bir saniyenin bile çok kıymetli olduğu. Aile, eş, dost, sevgili..Gerçekten etkileyen bir kitap, tavsiye ederim..
Oyun içinde oyun olur mu ?
İlk kez bir Oğuz Atay kitabı okudum. Ve bunca zamandır elimde eskiyen tek kitap oldu. Öncelikle çok ağırdı ve ciddî bir okuma gerektiriyor. Yazar okunmak, anlaşılmak istiyor.
Kitabın karakteri olan Hikmet ve içinde bölünmüş olan Hikmetler beni çok yordu. Kahramanımızın ailesiyle, eşiyle, sevgilisiyle yaşadıkları ve bunların ardındaki
Ben de birçoğunuz gibi Turgut Özakman’ın bu isimde bir kitabı olduğunu görünce şok oldum.
Bir arkadaşımın ısrarlı önerisiyle okumaya başladım ve elimden bırakamadım..Ve iki gün için de kitabı bitirdim..
Kitap, Turgut Özakman’ın Korkma İnsancık Korma’dan sonra ikinci romanıymış. Adından çok uzağa gitmeyen bir aşk öyküsü. Ama sıradan bir aşk öyküsü değil, ben şahsen daha önce böylesini okumadım...
Olay 1960-1987 yılları arasında geçiyor. Asla eski, yorucu bir dili yok. Aksine sayfaların nasıl ilerlediğini fark edemiyorsunuz ve olaylar sizi içine öyle bir çekiyor ki çıkamıyorsunuz. Yazar kitabı işlerken aşkı salt aşkla değil;edebiyatla, sanatla, tarihle harmanlamış. Bu da aşkın gerçekliğini daha bir gerçek kılıyor.
Aşk türünde okumayı sevenlerin okumasını “ısrarla” tavsiye ederim.
“Bir gün ‘aşk ihtilaldir’ demiştiniz. Bu sözün anlamını şimdi anlıyorum. Aşk gelince, gerçekten yeni bir dünya kuruluyormuş. İçimde, varlığından haberli bile olmadığım yeni duygular keşfediyorum. Eskiden göl balığıydım. Şimdi akıntıya karşı yüzen bir sazanım.”
Bu kitap hakkında dikkati çeken ilk şey upuzun, girdap gibi cümlelerle örülü ucu bucağı görünmeyen paragraflar... Basit bir cinayet öyküsü gibi görünen metnin arka planından bu kadar derin bir felsefî sorgulama çıkmasını beklemiyordum. Aslında konusuna bakarak alıp daha farklı bir kitapla karşılaşmayı ummuştum. Ilk yirmi sayfada yarım bırakmayı bile düşündüm ancak o nereye gittiği belli olmayan iç monologlar hipnotize etti galiba, iyi ki devam etmişim. Kitap yüz otuzuncu sayfadan sonra ilginç bir hâl almaya başladı. Hikâyeye giren hiç kimsenin göründüğü gibi olmadığının farkedildigi anda... Karakterlerin tumturaklı diyalogları eşliğinde gerilim giderek arttı ve son sayfalara kadar düşmedi. Bitirirken zihnimde büyüyen soru işaretine ( Peki, hakikat? ) Javier Marias'ın şu cümlesi yeterli cevabı veriyor galiba: "Hakikat zaten asla düzenli bir şey değildir, karmaşadan ibarettir. Gerçek hayatta hiç kimse araştırıp soruşturma ve inceleme ihtiyacı duymaz; bunlar çocukça romanlarda olup biter. "(Sayfa 268) Farklı, sıradışı ve üslubuyla zorlayan bir romandı..
Her sayfasında tartışacak, üzerine düşünecek çok fazla şey olan bu roman hakkında neler yazılabilir? Bir şeyler karalayacağım…
Milan Kundera, 1929 Çek doğumlu bir yazar. Hala eşiyle Paris’te yaşıyor. Hayatına baktığımızda (profesörlük yaparken 68’ Rus işgali ile işini kaybetmesi gibi) karakterlerinden de izler görüyoruz ama kitapta birkaç kez
Çocukların, kadınların, erkeklerin ve hayvanların duyguları ile oynamayın..
Yakıcı sır, evet olay bildiğimiz gibi günlük hayatta hemen hemen her zaman karşılaşabileceğimiz bir olay.. Çocukların arka plana atılması ve görmemezlikten gelinmesi.. Kitabın anlatmak istediği yetişkin davranışların çocuklar üzerinde nasıl büyük etkilerin olabileceği.. Bu kitapta da bunu küçük çocuk sayesinde öğreniyoruz. Evet bizler de zaman zaman çocukların görmezden gelip, onları çevremizde uzaklaştırmak istiyoruz buda onların ruhunda derin yaralar bırakabiliyor.. Ve roman kahramanımız Edgar 'da tam olarak bu durumu yaşamakta.. Görmezden gelinme, önemsenmeme, ilgisizlik.. Çocuklar ile ilgili unutulmaması gereken en önemli şey onlarında bir birey olduğudur.. Çocukların da duygu ve düşünme yetkileri mevcut ve bu düşünme yetileri çok kolay değişebiliyor bunu gerçekten anlamak gerekiyor.. Çocukların çevreainde bulunan bireylerin çocukların davranışların şekillenmesi konusunda çok önemli yet tutuyor ve unutulmaması gereken biz çocukların aynalarıyız.. Çocuklarla kurduğumuz sağlıklı ilişki onların gelecekte sağlıklı birer yetişkin olmasını sağlayacaktır. O yüzden çocuklara sadece boş bir aynaya bakar gibi bakmamak gerekiyor.. Onlarında kalpleri, duyguları, düşünceleri mevcut ve buna göre iletişim kurmak gerekiyor.. Işte bunu anlamak için de Yıkıcı Sır güzel bir eser..
Khaled Hosseini Deniz Duası kitabın da çaresiz bir babanın kalbinin içini yakan duygu yüklü, yürekleri dağlayan ağıdını kaleme alınmış müthiş duygu yüklü eseridir.. Bu eser ağırlıklı olarak resimlerle desteklenmiş ve okuyucunun hayal gücünü harekete geçirmek için ele alınan bir eserdir.. Eser hakkında bilgi sahibi olmayan ve sadece yazarın isimden dolayı eseri alanlar hayal kırıklığına uğrayabilir.. Kitaptaki yazıların tamamını toplasan sadece 1 sayfa bile çıkmaz ama gerçekten resimlere odaklanıp ve ayrıntılı bir şekilde incelendiği zaman muhteşem, ve içinizi dağlayacak bir hikayeye ortak olabilirsiniz.. Deniz Duası ve Aylan Kurdi.. Bir acının üzerine neler yazılabilir ki küçüçük bir beden ne deniz kıyısında.. Bazı açıları insana yaşattığı duygular bambaşka bir şeydir sadece onu görmekle o acıyı iliklerinize kadar yaşayabilirsiniz ve o küçük beden bize tekrar insanlığımızı sorgulamamız için bir işaret..
Dua ediyorum Tanrı'ya tekneyi doğru yönde ilerletsin diye, kıyılsr gözden kaybolup da bizler kabaran sularda, bir anda yutulacakmışçasına bir çöl gibi yakalayıp sallanırken..
Duanın başladığı yerde sözün bittiği yerdesin Aylan Kurdi...Küçük Meleğim ..
Kuyucaklı Yusuf, Sabahattin Ali 'nin ilk eseri oldugu gibi Türk edebiyatın da yazılan ilk kasaba romanıdır.. Kuyucaklı Yusuf eseri köy ve kasabalarda yaşanan dramları köylü ve devlet yöneticilerini, yoksulları ile kasabalı zenginler arasında ki güç ve erk çatışmalarını anlatmaktadır. Yöneticilerin, ağaların, zenginlerin, sermaye ve güç sahiplerinhalkı ezen küçük düşüren hatta bir hiçe sayan tutumları dile getirmiştir.. Roman aşka dair gözlemleri olmasının yanı sıra ana fikri genel olarak varlıklı insanların diğer insanlar üzerindeki mutlak otoritesi ve varlıklı insanların, diğer insanlar üzüreinde ki hayatlarına etki etmesi, toplumda ezen ve ezilenler olması göze çarpan fikirlerdir.. Kuyucaklı Yusuf romanını gerçekten çok sevdim ve pek çok açıdan kendime çok yakın hissettiğim romanların başında gelmektedir.. Ben ana karekter olan Yusuf'la birlikte bütün acıları içinde yaşadım en çok ta onunla birlikte sustum onunla birlikte konuştum ve onun muazzam aşkını içimde yaşadım diyebilirim.. Bir insanı sevmek ancak bu kader güzel saf, temiz, berrak, ve dupduru bir sevgi insanın içinde barınabilir.. En çok kendime yakın bulduğum yönü ise suskun ve içine dönük bir yapısı olması her şeyi içinde yaşayan kuyucaklı yusuf .. Ve dikkatimi çeken başka bir özelliği ise yalnızlığı kendine arkadaş edinmesi ve sadece yaşadığı bütün duyguları içinde ki Yusuf'la konulması ve sadece yağmurun yeryüzüne inmesi gibi sadece onunla konuşması.. Bu hayatta sevecekseniz sadece Yusuf gibi hiçbir çıkar beklemeden Yusuf gibi sevin.. Sadece sevin sadece sevin..
