Yıl 1911...Bu tarz eski zamanları, toplum hayatını, insan ilişkilerini ve bunlardan da daha ziyade bireylerin iç dünyalarını tahlil eden, gözlemleyen eserlere bayılıyorum. Hele ki sevdiğim, hayran olduğum güçlü kalemler tarafından yazılmışsa( Peyami Safa, Tolstoy, Dostoyevski, Halit Ziya, Ahmet Hamdi Tanpınar, Halide Edip, Sabahattin Ali, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Mehmet Rauf vs.) nasıl mest oluyorum .:) Günümüzden uzaklaşıp eski alemlere, hayatlara yolculuk etmek beni heyecanlandırıyor...
Gel gelelim bu esere; Mehmet Rauf, kadın ruhundan anlayan, iyi bir gözlemci, romantizmi realizmle harmanlayan, toplum yaşayışından, gelenek ve kültürlerinden hareketle bireylerin iç dünyalarına fener tutan yazarlarımızdan. Bu eserde aşk, aile, evlilik, kadın ve erkeğin toplumdaki yeri, özellikle kadının toplumda yaşadığı zorlukları ve hayal kırıklıklarını ele almış. Evet, insan olmak zor ama kadın olmak daha da zor... "Nasıl olur da bizim, kadınların da bir kalbimiz, bir hissimiz, bir emelimiz olduğunu düşünmüyorlar ve onur, hayat lezzeti yalnız erkeklerin tekelinde oluyor?"
Eylül romanı kadar başarılı bulamadım, sonu havada kalmış ve hızlıca bitirilmiş gibi geldi ama genel olarak beğendim, bir çırpıda bitirdim.