Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
A.halim
A.halim
@ahalim
Türk Dili ve Edebiyatı
Mardin/Şırnak
406 okur puanı
Haziran 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Ben: Doğu/Batı, İslamiyet/Hristiyanlık. Öteki: Batı/Doğu, Hristiyanlık/İslamiyet. ÖTESİ: ALGILAR
Günlükler, resimler, edebi eserler, arşiv evraklarından yola çıkılarak Doğu ile Batının birbirlerini algılama, yorumlama, tanımaya çalışması ele alınmıştır…
Batı din adamlarına göre İbn Sina gibi bilim adamları aslında Hristiyan insanlardır. Fakat doğudaki siyasi baskı yüzünden dinlerini gizlemişlerdir…
Hristiyan alemi günahlara battığı için Tanrı Savaş tekniğinde başarılı olan Türkleri onlara ceza olarak göndermiştir… Doğu ile Batı din adamlarının, siyasi liderlerin mektuplaşmaları, birbirlerini ikna etmeye çalışmaları…
Napolyonun Arapları ikna etmek için Müslüman gibi davranması…
Casuslar…
Cem Sultan Olayı…
Haçlı seferleri ve Haçlılarım kendi dindaşlarını İstanbul’da talan etmeleri…
Endülüs Emevilerin Avrupa’yı aydınlatması…
Avrupadaki Müslüman ve Yahudilerin topluca öldürülmeleri…
Kudüs, Filistin…
Abdülhamid ve önceki Osmanlı liderlerinin bazı Avrupalı sanatçı, politikacılarla iletişimleri…
“Yalnızlığın kendisine bir rahatsızlık olarak bakmamak gerekir. Nihayetinde, bu duyguyu herkes zaman zaman hisseder, dolayısıyla onu duygusal savunma sistemimizin doğal bir bileşeni olarak görmek mümkündür. Dahası, korkunun bir hastalık olmaması gibi, yalnızlık da kendi başına patolojik değildir.
Fakat tıpkı bir kişinin işlevselliğinin şiddetli biçimde zayıflamasında görüldüğü üzere korku hissinin patolojik bir güzergah izlemesi, fazla kuvvetli ve aşırı hale gelmesi gibi yalnızlık da benzer bir yol tutabilir. Bu durumda, yalnızlık kişinin zihinsel ve bedensel sağlığı için ciddi sonuçlar doğurabilir.”
MUTLU EVLİLİK REÇETESİ
İki değerli insanın sohbetinden oluşan, sıkılmadan, sohbetin bir üyesiymiş hissine kapılarak okuyabileceğiniz bir eser.
Evlilik konusu anlatılmıştır. Evlilikten önce ailelerin ve gençlerin beklentileri nelerdir, neler olmalıdır? Evlilik sırasında iyi günde kötü günde gençler birbirlerine nasıl yaklaşmalı? Evlilikte bir sorun çıktığında büyükler ve gençler ne tür tavırlar sergilemelidir? İyi giden evliliklerin hikmetleri... kötü giden evliliklerin sebep ve çözüm yolları...
İYİ OKUMALAR
Okur Takip Önerileri
Bu kitabı okumaya başlamışsanız kendinizi tanımaya başlamışsınız demek ki.
Evet, 12 bölümden oluşan bu kitap, her bölümünde sizi ayrı bir yerden ele geçiriyor.
Bireysel, ailevi, toplumsal birtakım ilişkilerimizin temellerini gözler önüne seriyor.
Korkma, kaygı, öfke, yalnızlık, değersizlik vb duygusal alanlarda sıkıntılarımızın asıl sebeplerini, kuşkuya gerek bırakmadan teşhis ediyor.
Kitabı okudukça aile ve çevrenin çocuk üzerindeki, çocukluğun birey üzerindeki etkisini anlayacaksınız.
Şimdinin ve geleceğin anne ve babaları, gelecekte sağlıklı nesiller görmek istiyorsanız ilacınız bu kitapta.
Alışkanlık, karakter, huy, haline gelmiş fakat farkında olmadığımız o kadar davranışımız var ki…
İşte, bu kitap bizi bize tanıtıyor.
Türkiye'nin ve Hristiyan alemin kadim kavimlerinden olan Süryani adlı milleti anlatan bilgilendirici, sürükleyici ve merak uyandırıcı polisiye tarzında bir eser.
Olaylar Midyat ve İstanbul merkezli olarak anlatılmaktadır. Olaylar din-tarih-millet-kuyumculuk eksenli geçmektedir.
Terör, din, cinayet, mezhepler gibi birtakım farklı konularla kitap meraklandırmayı sürekli zinde tutmaktadır.
Kitabı okurken Türkiye'nin millet, din, tarih, kültür vs bakımlarından sahip olduğu zenginlikleri göreceksiniz.
Adı bilinmeyen bir ülkenin adı bilinmeyen bir kentinde, arabasının direksiyonunda trafik ışığının yeşile dönmesini bekleyen bir adam ansızın kör olur. Ancak karanlıklara değil, bembeyaz bir boşluğa gömülür. Arkasından, körlük salgını bütün kente, hatta bütün ülkeye yayılır. Ülkede ne yönetim kalır, ne de düzen.
Bütün körler karantinaya alınır. Ülkede kaos, pislik, açlık ve zorbalık hüküm sürmektedir artık. Yaşam durmuştur, insanların tek çabası, hayatta kalmaktır.
Roman, kentteki akıl hastanesinde karantinaya alınan, oradan kurtulunca da birbirinden ayrılmayan, biri çocuk yedi kişiye odaklanır. Aralarında, bütün kentte gözleri gören tek kişi olan ve gruptakilere rehberlik eden bir kadın da vardır.
Bu yedi kişi, cehenneme dönen bu kentte, hayatta kalabilmek için inanılmaz bir mücadele verir. Bu kaotik dünya, insanın karanlık yüzünün simgesi olur adeta.
Körlük, ürkütücü bir roman, beklenmedik bir felaketi yaşayan bir toplumun nasıl çöktüğünün, nasıl bencilleştiğinin ve değer yargılarını yitirdiğinin hikâyesidir.
1995'te yazılıp 1998'de Nobel Edebiyat ödülünü almıştır.
Kitabın hacmi sizi kesinlikle korkutmasın.
Akıcı üslubu sayesinde sayfalar su gibi akıp gidiyor.
Ortaçağ Avrupa'sının dini ve Aristoteles'i yanlış algılayıp yorumlaması sonucu ortaya çıkan yaraları cinayet, keşiş ve polisiyle tarzında ele alan sürükleyici bir roman.
Okudukça tarihi, dini, sosyal, kültürel, kitap ve kütüphaneler konusunda bilgilendiriyor, bilgilendirdikçe de şaşırtıyor.
Kitabı bitirince "GÜLMEK neymiş de haberimiz yokmuş" demekten kendinizi alamayacaksınız.
Sert bir üslubu var.
Dini yanlış öğreten anne babaları ağır eleştiriyor.
Dini öğrenmeyi beceremeyen sahte aydınları yerden yere vuruyor.
Dindışı geleneği, batıl inançları, sahte dini efsaneleri din olarak halka yutturmaya çalışan kökleşmiş sistemle alay ederek anlatıyor.
Peyami Safa'nın İstanbul'un Fatih ve Harbiye semtlerinin yaşam tarzlarından yola çıkarak yanlış Batılılaşma üzerine yazdığı az sayfalı, akıcı bir roman.
Eserde anlatılanların çoğu birer temsilden ibarettir.
Fatih semti Şark'ı (Doğu'yu), maneviyatı, Osmanlı'yı, İslamiyet'i, kökeni, benliği, özü temsil eder. Harbiye semti ise Batı'yı (Avrupa'yı), maddeciliği, geçici olanı, yozlaşmayı, yabancılaşmayı temsil eder.
Fatih'te yaşayan Neriman, Harbiye'nin aldatıcı süslü gece hayatına, şatafatına, balo gecelerine kapılınca hem bireysel hem ailevi olarak huzursuzluk yaşar.
Harbiye'nin cazibesine kapıldıkça huzuru azalan Neriman, duyduğu bir olay sonucunca Fatih'e, Doğu'ya, ÖZ'üne geri döner.
Neriman özüne dönünce Harbiye'nin geçiciliğini, aldatıcılığını, sahteliğini anlar, gerçek ve kalıcı huzurun Batı'da, maddede, geçici eğlencelerde olmadığını fark eder.
Asıl huzurun Fatih'te, yani manevi olanda, özde, Doğu'da olduğunu anlar.
“Gidelim buradan… Göğsünü sıkan, içini daraltan o laneti geride bırakıp gidelim” şeklinde başlayan, YouTubede sayısızca dinlediğim parçanın bu kitapta olduğunu görünce hiç tereddüt etmeden okumaya başladım. Birkaç hikaye hariç kitap denemelerden oluşmaktadır. Kitap, Yazarın yeri geldiğinde argolu cümleler de kullanmasıyla rahat bir üslupla yazılmış. Öğretmenlik ve ailesiyle ilgili hikaye ve denemeler insana yüreğine dokunuyor. Özeleştiri konusu da güzel işlenmiş.
ÖTEKİ DEĞİLLERDİ, LAKİN ÖTEKİLEŞTİRİLDİLER
Kitabı okuduktan sonra muhtemelen şunu diyeceksiniz:
AFFETME BİZİ MARİN.
Evet, kitabı okurken kendinizi çok suçlayabilirsiniz. Veya size çok yakın birilerini zalim olarak görebilirsiniz.
Kendinize veya yakınınıza; "Asırlarca komşunuz olan, yemeğini yediğiniz, suyunu içtiniz, birlikte iş yaptığınız bu insanları dinleri farklı diye neden işkencelerden geçirdiniz" demeniz yüksek ihtimal.
Öteki dediklerimizin öteki olmadıklarını, ne var ki bir şekilde ötekileştirildiklerini fark edeceksiniz.
AŞKIN DİNİ, TÖRESİ OLMAZ
1979, Tiyatro. Sürükleyici, Akıcı...
Ana olay Müslüman erkek ile Yezidi kızın aşkı, başka bir ifadeyle imkansız aşk. Çünkü yezidi töresinde dışarıda birine aşk olmak, kaçmak ölüm sebebidir.
Mardin ve çevresinde kırsal kesimde yaşayan Yezidilerin mağduriyetleri,
Müslümanlar ile Yezidilerin birbirlerine karşı ÖNYARGILARI,
Yezidilerin ÇEMBER inancı,
Toprak reformu,
Ağalık, aşiretçilik,
Adam kayırma,
...
Hızır'ın dilinden dünya tasvir ediliyor.
Toplamda 40 şiirden oluşan kitap, birinci şiirden kırkıncı şiire kadar bizi Hızır'la birlikte farklı olaylara tanık olacağımız bir yolculuğa götürmektedir.
Gelin hep birlikte zaman tüneline girelim:
Hızır'la çıktığımız bu yolculukta;
"Her evde kutsal kitaplar asılıydı, Okuyan kimseyi görmedim, Okusa da anlayanı görmedim" deyip
Hz. Nuh gemisine bineceğiz,
Hz. Lut'un sözlerini işiteceğiz,
Hz. Yusuf'la Kuyuya atılacağız,
Hz. Musa'nın yanında asa olacağız, denizi yaracağız,
Hz. Meryem'le birlikte iftiralardan alnımızın akıyla çıkacağız Allah'ın yardımıyla,
Hz. İsa'nın ruhlara can verdiğine tanık olacağız,
Hira Dağına çıkacağız, Örümcek ağı müşriklerle aramızda perde olacak, Miraç'ta Sidretül Müntehaya varacağız, Hicret'in meşakkatli yolculuğunun sonunda Taleal Bedru Aleyna ile mest olacağız.
Ömer Bin Hattab olup dimdik ayakta kalacağız,
Bekir Olup Sıdk sıfatını alacağız,
Osman olup Zinnureyn olacağız,
Ali olup öldürülmek pahasına da olsa peygamber yatağında yatacağız,
Yeri gelecek Hallac-ı Mansur'la derimiz yüzülecek,
Filistin, Bağdat, kıyamet, kurban...
Her olayda farklı mesajlar verilmektedir.
Kitabın üslubu açık olmadığından, anlatılanları anlayabilmek için İkinci Yeni şiiri bilmek gerekir.
Yaşar Kemal'in nasıl YAŞAR KEMAL olduğunu anlatan kitap.
Bu kitabı okuduktan sonra Yaşar Kemal'den birkaç kitap okumayacak yoktur.
Bu kitap, Livaneli'nin, dünyanın her yerinde kitapları okunan ve onlarca dile çevirilen Yaşar Kemal ile olan yaklaşık 50 yıllık dostluğunun sonucunda ortaya çıkmıştır.
Yaşar Kemal ile ilgili anılarını, köşe yazılarını anlatan Livaneli, yazarın yurtdışında ödül üstüne ödül alırken Yurtiçinde mahkeme salonlarında durumunu anlattığı gibi, Türkiye'nin bütünlüğü, refahı için çabalarını da anlatmıştır.
Bir zamanlar nobel edebiyat ödülünün en güçlü adayı olan Yaşar Kemal'in ödüle ramak kala birilerinin algı operasyonları yüzünden alınmamış nobel ödülü...
Almanya, İspanya, Fransa gibi ülkelerin en prestijli ödüllerini alan Yaşar Kemal, hiç kibirlenmemiş, özünü kaybetmemiş, Yunus Emre, Karacaoğlan, Dadaloğlu, Pir Sultan Abdal yolundan ayrılmamış ve yaşadığı her türlü sıkıntıya, mahkemelere rağmen ödüllerini Türkiye armağan etmiştir.
Milyonlarca okuyucusu olan, Milletvekillik ve Kültür bakanlığı teklif edildiğinde "insanlar bana oy vermez ki, çünkü yalan söyleyemem" diye reddeden Yaşar Kemal'i daha yakından tanıyacaksınız...
Ülkenin birlik beraberliği için, vatanın bütünlüğü için canı pahasına mücadele eden Yaşar Kemal, demokrasinin geliştirilmesi, sanatın ve sanatçının hak ettiği değeri alabilmesi için de zamanın şartlarına bağlı olarak her platformda elinden geleni yapmıştır.
Kitapta, Kabil'in Vezir Ekber Han bölgesinden bir Peştun olan Emir isimli çocuğun hikâyesi anlatılmaktadır. Emir, çocukluk arkadaşı ve süt kardeşi Hasan'a ihanet edişini unutamamaktadır. Hikâye Afganistan'da krallığın çöküşü, Sovyet işgali, ülkeden Pakistan'a ve Amerika'ya toplu göç ediş ve Taliban yönetimi gibi kargaşalı bir ortamda kurgulanmıştır.
