Birkaç günlük tembellik, kendi çıkarımıza kullanabilirsek son derece değerli olabilecek bir kendinden tiksinme duygusuna eşlik eden dayanılmaz can sıkıntısı duygusunu uyandırmayı da başarır
“Felsefe” sözcüğü Eskiçağ’daki anlamıyla ele alırsak, görürüz ki, bilgeliği sevmek yalnızca bilmeyi değil, erdemli ve mutlu bir yaşam sürmeyi de içeriyor.
B anlamda filozof ise kesin bilgilere, mutlak hakikatlere ermiş kişi değildir; bilgiyi ve bilgeliği seven, arayan, ele geçirmek için çaba harcayan kimsedir.
Kitaptaki bu öğretiyi okuyunca aklıma Sokrates’in bilgi ve erdem birdir.Bilge insan neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilen kişidir.Ayrıca bilge insan, doğru olan eylemi yapacaktır.Kötülük, bilgisizliktendir düşüncesine göre mutlak bir iyilik söz konusudur.İyilik ve kötülük durumları genel geçerdir de diyebiliriz.Fakat kitaptaki ifadeye göreyse eğer felsefe bilgelik sevgisi ise ve bilgelik sadece bilgiyi değil, erdemli ve mutlu yaşamayı da gerektiriyorsa bu bilgelik, bilgeliği seven anlamına gelen felsefenin mutlak bir hakikat olmadığını gösterir.Mutlak bir hakikat-gerçek- yoksa, mutlak bir iyilik de yoktur.
“Araplar büyük bir imparatorluk kurdular ama ellerinde tutamadılar çünkü yollar yapmak, okullar ve fabrikalar açmak gibi ülkeyi organize etmek ve yönetmek için gerekli olan sürekli çabayı göstermediler.”
Zira,insanların var olmasının sırrı yalnız yaşamakta değil,yaşamalarının nedenindedir. Ne için yaşadığını kesin olarak bilmeden insan yaşamayı kabul etmez,hatta dünya nimetlerine boğulsa bile kendini yok etme yoluna gider.