Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
LAURA Eğer mali durumuz iyi değilse, bunda kabahatli ben değilim herhalde. YÜZBAŞI Bunu hesaplar kesin olarak gösterecek işte. LAURA Kiracımız kirasını ödememişse bu kabahat benim mi oluyor? YÜZBAŞI Kiracıyı hararetle kim tavsiye etmişti? Sen. Böy­le, en hafif deyişle, ahlaksız bir insanı niçin tavsiye et­tin? LAURA Peki, böyle ahlaksız bir insanı sen niye kabul ettin?
Hayatımda birçok sevinçli günlerim olmuştur. Fakat hepsinden güzel, hepsinden sevinçli olabi­leceğini umduğum bir tek gün daha olabilir. O gün seninle ve hiç ayrılmamacasına yaşayacağıma inanacağım gündür. Sen böyle bir günün gelebileceğini pek tahmin etmezsin. Doğrusu ben de edemiyorum. Ama hayattan da başka hiç­ bir beklediğim yok. Bugün için sana da bana da bu kadar imkansız görülen bir saadet günün birinde gerçek olabilirse, bütün ömrüm içindeki kayıplarımdan hiçbirine üzülmeye­ceğim. Yalnız o sevinç bana kâfi derecede yaşamış olmak için yetecek. O büyük, o yegane saadet için Allah'a mı, talihe mi, yahut herhangi başka bir şeye mi, neye inanmak lazımsa inanmak istiyorum. Seni ne kadar çok seviyormuşum. Ne kadar sana bağlı imişim, her şeyim ne kadar senden ibaret­miş meğer.
Reklam
Eskiden kahır çekmeye tahammül saygı demişler hadi ordan gerçekten
“Kadın: “Bak Muslu,” diyordu, “beni alırken, seni kuşsütüyle beslerim dediydin. Aylarca, yıllarca yolumu beklediydin. Babam beni sana vermiyordu. Muslu, ben babamı, evimi barkımı, kardeşlerimi kodum, sana geldim. On beş yıl oldu anamın babamın yüzünü görmedim. Anam babam sensin, dedim. On beş yılın adı var, Muslu on beş yıldır sen av peşinde gezdin, çifti ben sürdüm, harmanı ben dövdüm, pazara götürüp ben sattım. Sen, on beş yıldır elini ılıktan soğuğa vurmadın. Her kahrı ben çektim. Bak, Muslu, şu ağarmış saçlarıma bak, ben böyle mi olacaktım bu yaşta? Bir güne bir gün de seni koyup gitmek aklıma gelmedi. Kış gecelerinde sen ördek peşindeyken, bir batağa saplanır kalır deyi gözüme uyku girmedi. Sabahlara dek göz kırpmadan seni düşündüm, senin için ağladım... Ya Muslu, Süleymanım öldü. Ölüsünde bile bulunmadın. Dervişim öldü, mezarını bile kazmadın. Tüfeğini aldın, çocuğun ölüsü daha yatakta soğumadan, ava gittin. Gene bağrıma taş bastım. Muslunun canı sıkılmasın deyi bir gün olup bunları yüzüne vurmadım. Muslu, çocuk ölüyor. Uyan, Muslu! Uyan da bana söyle. Ne yapayım, Muslu?”
YKY- e kitapKitabı okudu
umarım iyilerdir.
bugün yılın son günü. bu son günde yoksun. ben bu seneyi de beraber kapatırız diye düşünmüştüm. yine hayatımda olursun ve aramız iyi olur diye düşünürdüm. nasıl oldu, nasıl bu hale geldik bilmiyorum. bu beni çok üzüyor. seni çok seviyorum ben. bunu hep dile getirirdim, biliyorsun. ben senin hiç kötülüğünü istemedim, hep en iyisi seninle olsun
Hangimiz kalpsizdi diye düşünüyorum "Bizden Olmaz"diyen ben mi yoksa "Seni hep seveceğim"diyen sen mi?
İnsan biteceğini bile bile bir ilişkiye başlar mı?
Bugün hayatımda ilk kez yazı yazıyorum bu sayfaya. Bilirsin, edebî kişilik sende resmi kişilik bendeydi her zaman. Ve yine bilirsin ki, böyle yazılar yazmayı hiç beceremem. Hayatımın en zor dönemi demeyeceğim, daha zor günlerim olmuştu ama sensizlik beni bi hayli yordu. Seni zaten özlemiştim. Düşündüm, o gün sana son kez sarılmıştım ve ikimizde
Reklam
DÖNGÜSEL EYLEMSİZLİK VE BIRAKTIKLARI
Sadece kaçıyordum. İçimdeki buydu işte, bir kaçış; yönü yok, yüzü yok. Sanki geriye bıraktıklarını düşünmeden evi terk eden buzdan bir adam gibiydim. Yüzüm de yönüm de kaçışımla eşdeğerdi. Esasında mutsuz da değildim. Belki biraz şükür provası biraz vaaz dinletisi geleneksel ve hipnotik bir etki yaratabilirdi üzerimde. Ama denedim. Çok denedim.
“Sen benim içtiğimi ne zaman gördün?” “İzmir kurtarıldığı zaman.” “Gene kurtarın da, kurtardığınız akşam gelin! Hem de rakı paraları benden... Neye apıştın? Turp sıkayım senin gazeteciliğine! Yunan’dan demedim bu kez, Serbestçilerden kurtaracaksınız... Dur hele sakın baltayı taşa mı vurduk?” “Değil... Ben de sizdenim!” “Ne kadar güzel! Haydi eğlenceniz bol olsun!”
“Ne diyebilirim ki sana, varlığın sırları saklı senden,benden; bir düğüm ki ne sen çözebilirsin, ne ben. Bizimki perde arkasında dedikodu; bir indi mi perde, ne sen kalırsın, ne ben.”
ahh bi gelsen..
Şimdi sen gelsen Dağ suları gibi incecik Kırılıp dökülen Uçarı gülüşünle sen -Hep öyle hayata barışık- Çıkıp gelsen O bengi sularda ben -O serin, o gökçe mavilerde- Şu büyük kent yorgunu Örseli, kırgın Lime lime yüreğimi Dinlendirsem... Bir daha hiç mi hiç Gitmesen...
Reklam
Sevgilim, sana karanlıktan sesleniyorum; utanç duymuyorum, sana söylemek istiyorum, ama korkma , sevgilim - ben kendimi sattım. Sokak kadını denilenlerden olmadım, bir fahişe (denilenlerden olmadım), ama sattım kendimi. Zengin dostlarım vardı, zengin sevgililerim: önce ben aradım onları, sonra onlar beni aradı, çünkü ben - hiç farkettin mi acaba? - çok güzeldim. Teslim olduğum herkes, hoşlandı benden, hepsi bana teşekkür etti, hepsi bana bağlandı, hepsi beni sevdi - bir sen değil, bir sen değil sevgilim!
"Ne yapmam gerekiyor?" "Senin mi? Hiç. Her şeyi ben yapacağım. Sen yalnızca yüreğine girmeme fırsat vermek için çok yürekli ve iradeli olmak zorundasın."
kim bakar ardına? sen mi, ben mi?
Biz neye sıvanmaktan gelmekteyiz Farmason? (Dümbüklük)
Koca Tanrı yeni zanaatta ihvanlara karşı utandırıp yere baktırmasın, biz bugün resmen dümbüklüğe sıvandık ve de bismillah dedik giriştik!” “Hay Allah belanı versin! ‘Bu deli ne diyecek?’ diye...” “Vay! Dümbük nedir bilemedin öyleyse... Yazıklar olsun senin doktorluğuna, hemi de Farmason doktorluğuna! Oğlum Doktor Farmason, dümbük demek, resmen pezevenk demektir. Ama, şükür Allah’a, pezevengin baldırı çıplak soyu değil! Yazıhane sahibi, yüksekokullardan diplomalı, toplumda büyük saygılı yeri olan pezevenklere ‘dümbük’ denir.” “Bulmuşsun layığını... Demedim mi ben sana, bu körpe kız illeti gayet tehlikelidir senin yaşlarda, çünkü sonu budur. Hiç şaşmam! Hayır, dermanı filan da var sanma! Bittin bil! Demek eve gidince seni ben, İttihatçıların komitacı defterinden, İstanbul Barosu’nun avukat kütüğünden silip...” “Evet! Dümbük defterinin başına yazacaksın ve de hiç korkma, şuncacık günahımı almayacaksın! Dümbük defterine hoplamamızın nedenine geldi mi? Hayır, yanılmaktasın kardeşim Farmason, körpe kızlara güç yetiremeyip alta düşmek yüzünden değildir. Sen bu zamana kadar boşuna bekâr yaşadın, körpe kız işinden ürküp... Şunu bilesin ki, körpe kızdan, ille de senin benim gibi kart heriflere dünya kurulalı beri hiçbir zarar erişmemiştir, belki körpe kızlar, kart zamparalardan zarar görmüşse görmüştür.”
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.