“ Hayattayken, belki bazı adaletsizlikler olabilir, ama ölünce herkes eşit muamele görür.”
“ İran’ın başkenti Tahran’da, on yedi yaşındaki Paşa 1973 yazını en iyi arkadaşı Ahmed’le birlikte evinin damında geçirir. Gelecekleri üzerinde konuşur, hayat hakkında yakıcı sorular sorarlarken, bıçak gibi keskin sırlarla ve kabullenilmesi zor gerçeklerle yüzleşirler.
Paşa’yı, İran’ın devrime yaklaşılan döneminde, Şah’ın zalimliğiyle yankılanan sokaklarda, çocukluktan yetişkinliğe geçişin, büyümenin sancıları beklemektedir. Şimdi damlar daha karanlık, ama yıldızlar daha parlaktır.
Etkileyici ve duygusal olarak güçlü olan bu romanda, Mahbod Seraji hepimizin ortak paylaştığı insani deneyimleri, yani gülümsemeleri, gözyaşlarını, aşkı, korkuyu ve her şeyden öte umudu zihinlere ustalıkla işlerken, aynı zamanda eski Fars kültürünün içinde ateşlenen güzellik ve zalimliği gözler önüne seriyor.”
Kültürler farklı olsa bile insanların yaşadıkları hep aynı. Etkileyici bir okuma oldu benim için. Zalimler kendi çıkarları uğruna hayatları yok ederken umudun bir araya getirdiği insanların yaşam mücadelesi bizlere ışık olacaktır eminim. Son sayfalar gözyaşlarının sevgi seline dönüşmesiyle beni derinden duygulandırdı. Anladım ki; gerçek sevgi fedakârlık gerektiriyor..