CANSU ÇELİK
@cansuucelikkk
T.C. Sağlık Bakanlığı
Türk Kızılayı Hemşire
Hemşire
İstanbul
7 Ocak
317 okur puanı
Ocak 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Yargılayanlar ve mahkûm edenler ölüm cezasının toplumdan kendisine zarar veren ve daha sonrada zarar verebilecek olan birini uzaklaştırmanın önemi nedeniyle gerekli olduğunu söylüyorlar. Sadece bu söz konusu olsaydı, müebbet hapis cezası yetecekti. Öldürmek neye yarar? Hapishaneden kaçılabileceğini söylerek itiraz edeceksiniz, öyle değil mi? Nöbetçileriniz görevlerini iyi yapsınlar. Demir parmaklıkların sağlamlığına güvenmiyorsanız, hayvanat bahçelerini açmaya nasıl cesaret ediyorsunuz.
Bi adamın boynunu kestiğiniz darbenin sadece onu öldürdüğünü,babasının annesinin çocuklarınını bu durumdan hiç etkilenmeyeceğini mi sanıyorsunuz?
Hayır onun kellesini uçururken bütün ailesini de öldürüyorsunuz ve yine masumları yok ediyorsunuz…. 
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü 
Victor Hugo
Yazarın kitapları çıkar çıkmaz okuyorum çünkü beni çocukluğuma götürüyor hatta içimdeki çocuk onun sayesinde hep var ve iyi ki var…
Bir yanda çocukluğun tatlı telaşında Atlas, diğer yanda huysuzluğuyla mahalleye kök söktüren Pasaknaz Teyze. Biri kitapları çok seviyor, öteki kitap gördüğü yerden kaçıyor! Bu hikâye, Büyükada'da geçiyor.
Atlasın Pasaknaz teyzenin kitap okuması için çabalamasını okuyoruz. Çok sıcak ve keyif verici bir hikaye.
Hepimizin hayatında bir Pasaknaz teyze vardır .
İçimdeki çocuğu sarıldım . :) 
Büyük Dostum 
Anıl Basılı
Okur Takip Önerileri
Seyir eden misin, seyreden mi bu âlemde?
Eksikliğin boş gözleriyle büyümüştü Mina...
Küçük bir kızken bunu ilk fark ettiğinde, şaşırmıştı; olmayan her ne ise kalbinin orta yerinde, orada bir oyuk oluşturmuştu sanki.
Bozuktu. Defoluydu. Büyüdü, genç bir kadın oldu ve bir karar verdi; *Madem eksiğim ben, bu eksikliği kapatacak olan malzeme başkalarında olmalı.
Onların sözleri, onların ilgisi, onların tanımları, onların yorumları…*
Aşklar da oldu yaşamında, kırgınlıklar, savruluşlar da... Kaybetti, ama yıkılmadı yeniden ayağa kalktı.
Bir sergi açılışında Celal ile göz göze geldiği ilk an, bir tokat patlamıştı sanki yüzünde.
Deli gibi çarpan kalbinin sesini duyuyor, bu gergin ama bir o kadar da gizemli erkeği izlemekten kendini alamıyordu.
Mina, onu kendi dönüşümüne götürecek uzun bir yolculuğa çıkmaya hazırdı artık! 
Piraye 
Seyir
Darülelhan’ın (Konservatuvarın) alaturka kısmında ud eğitimi alan Neriman, mensup olmakla iftihar ettiği Doğu kültürünü çok seven babası Faiz Bey’le on beş yaşından beri Fatih semtinde oturmaktadır. Yine bu semtte tanıştığı, babasına çok benzeyen ve Darülelhan’da kemençe eğitimi alan Şinasi ile yedi yıldır nişanlıdır. Bütün mahalle, tahammül sınırlarını zorlayan bu nişanlılık ilişkisinin evlilikle bitmesini beklemektedir. Ancak Neriman’ın Darülelhan’da tanıştığı Macit, onun içinde yer etmiş Batılı bir hayat yaşama isteğini uyandırır. Neriman, Beyoğlu’nda, Harbiye’de yaşanan ışıltılı hayat tarzına imrenerek yaşadığı muhitten, evlerinden, babasından, Şinasi’den ve hatta doğuyu temsil ettiğini düşündüğü kedisinden bile nefret etmeye başlar. Tramvay yoluyla birbirine bağlanan ama birbiriyle bağdaşması mümkün olmayan iki semt, Fatih ve Harbiye, aynı coğrafyada yaşanan bir kültür ve zihin geriliminin cepheleridir. Türk edebiyatının en üretken kalemi Peyami Safa, televizyon dizilerine de konu olan Fatih-Harbiye romanında toplumumuzun yaşadığı asrîleşme (çağdaşlaşma) sancılarına eşyalar, şahıslar, kurumlar ve mekânlar üzerinden ayna tutmaktadır. 
Fatih Harbiye 
Peyami Safa
Anıl Basılı gerçekten harika bir çocuk kitabı yazarı.
Her yazdığı çok güzel ve özel.
Hepsini okudum bu zamana kadar yazdıklarının gerçekten çocuk kitapları okumak çok zevkli.
Kitabımızda doğa fotoğrafçısı bir dede...
Turuncu adlı bir karavan...
Ve yaşamın renklerinin peşinde bir çocuk: Toprak.
Toprak, dedesinin ona dokuz yalında hediye ettiği fotoğraf makinesiyle hem geçmişin duygusal anlarında geziyor hem de geleceği dönüştürmek için harekete geçiyor. Toprak’ın hikayesine ortak olmak çok güzeldi okumanızı ve çocuklara okutturmanızı tavsiye ediyorum. Anıl Basılı 
Zürafa Sözü
İnsanlar iyidir. İnsanlar kötü... Bir gün iyi bir gün kötü.
Görmezden gelmeyi bilmez isen sana karşı her gün kötü...
Bu kitabı da ilk kitap gibi bir çırpıda bitirdim. Çok güzel bir kurguydu zaten ilk kitabın finali baya şaşırtıcı bitmişti. Hemen okumaya başladım. Bu kitabı 1. kitaptan daha çok sevdim daha akıcıydı.
Özellikle bu kitabın finali de beni şoke etti. Ağzım açık okudum kitabı.
Gökçe karakteri burada çok yoktu onun olmasını bekledim. Alt tarafı kaza diye düşünülen olaydan nerelere geldik baya güzel ve heyecanlı bir kitap. Damla karakterini de çok sevdim. Ama en sevdiğim karakterler Keremsu ve Göktuğ o ikisi apayrı bir yerde benim için.
Güneşi Söndürmem Gerek 2 
Emre Gül
Zaman her şeyin ilacı derler. Eğer sevdiğin insanla arana giriyorsa zaman; hiçbir şeyin ilacı olamaz.
Öncelikle bu kadar güzel karakterlerin bir araya gelmesine bayıldım.
Yazarın okuduğum ilk ve bir çırpıda biten gençlik kitabı.
Konusuna gelecek olursak. Başkarakterimiz Umut’un sevgilisini trafik kazası ile kaybetmesiyle birlikte kitabımız başlıyor.
Umut sevgilisini kaybetmenin üzüntüsüyle depresyona giriyor ve aylarca mezarının başına gidip onunla konuşuyor. Bu olaydan kendisini sorumlu tutuyor. En yakın arkadaşı Göktuğ’a bayıldım çook sevecen ve cıvıl cıvıl bir karakter. Daha sonra ölen sevgilisinin kendisini aldattığı öğrenince kendi hayatına bakmaya karar veriyor. Bunu yaparkende çok zorlanıyor. Hayatına aniden giren Kerem’e yoğun duygular hissetmeye başlıyor. Kitap ilerledikçe Kerem’e duyguları daha da artıyor olaylar karışıyor. Kitabın sonu ise beni şoke etti baya şaşırdım ve hemen 2. kitaba başladım.
Kitap çok güzeldi tavsiye ederim.
Emre Gül 
Güneşi Söndürmem Gerek
Biz kimdik? Nasıl yetiştik? Aslında ne istiyorduk? Kimse bunu sormadı...
Çok güzel bir dergiydi. Kaliteli insanların yazıları sanki onlarla sohbet ediyormuşçasına bir his yarattı bende. İçinde okumansı gereken kitaplar, izlenmesi gereken film önerileri vardı. Dopdolu bir dergi okuyabilirsiniz
Zülfü Livaneli
İlber Ortaylı 
Yekta Kopan
Hayat denilen kaybetmek üzerine mi kuruluydu? Yoksa bazıları kaybetmeye mi mahkûmdu?
Dünyaya her gelen bir heybe ile gelir. Her giden bir heybe ile gider. Her insan evladının dünyaya gelirken heybesinde getirdi aynı üç şey vardır;
Çocukluk, masumiyet, sevgi.
Heybende ne götüreceğinse sana kalmış.
Kimi iyilik doldurur heybesini, kimi mutluluk, kimi parayı koyar yaşamının merkezine ve tabii heybesine.
“Anneler ve kızları ne kadar da birbirine benzeyen varlıklardı.
Huyları ve karakterleri ayna gibi birbirilerine yansırdı.”

Kitapta Sedef karakterimiz hayat boyu heybesine doldurdukları ile karşılıyor bizi. Ona doğru gelen şeyleri yapıyor ve kendi kafasında bildiği yollardan gidiyor. Sedef annesini ve babasını kaybettikten sonra amcası ve yengesi ile yaşamaya başlıyor. Yengesi onu okutmak istemiyor ve onu kuzeni ile evlendirmek istiyor. Sedef ise kendi ayakları üzerinde durmak ve genç yaşta evlenmemek için evden kaçıyor. Heybesini kendi elleriyle dolduruyor. 
Sedef’in heybesini dolduruşunu onunla beraber yaşamak güzeldi sıcacık ve bir çırpıda okuyabileceğiniz bir eser.
Keyifli okumalar. 
Kırmızı Heybe 
Neslihan Gültepe Maden
Bu kitap onu hiç okumayacak olan Özgecan Aslan, Münevver Karabulut, Şule Çet, Ayşe Paşalı, Güldünya Tören, Ceren Özdemir, Dilek Kaya ve Emine Bulut’a adanmıştır.
Annesinin hüküm giymesi sebebiyle hapishanede doğup büyüyen Hayat sonunda özgürlüğünü elde eder ve bir avukat olarak yepyeni bir hayata yelken açar. Ancak geçmiş dediğimiz şeyin bir gölge misali sahibini asla bırakmayacağından habersizdir.
Kendini bulduğu aşk üçgeni içerisinde vereceği kararlara parelel geçmişiyle yüzleşecek ve annesi Kader’in izinden gidip gitmeyeceği, onun izinden istemeyerek de olsa gitmiş, daha doğrusu buna mecbur bırakılmış diğer mahkûm kadınların yaşam öyküleri neticesinde şekillenecektir.
Yedisine gelince okula gönderilmemek, dokuzunda dağlarda çobanlık yaparken akrabanın tecavüzüne uğramak, on ikisinde yetmiş yaşında birisine üçüncü eş olmak, kuma olmak, on üçünde anne olmak, kendi gibi talihsiz kız çocukları doğurduğu için aşağılanmak... İtilmek, kakılmak, erkek arkadaşı tarafından katledilmek. Parçalanıp valize konulmak, reddettiği patronu tarafından camdan atılmak, dövülmek, sövülmek, yaftalanmak, satılmak, töre cinayetine kurban gitmek, yüzüne kezzap atılmak... Çocuğunun gözleri önünde boğazı kesilerek öldürülmek...
İşte Türkiye’de kadın olmak.
Erkeklerin hayatları içine hapsolmuş tüm kadınların bir gün serbest kalması dileğiyle...
Hayatın Kadınları 
Pınar Cumalı
“Değer verilen kitapların yüreği olur ve yürek sahibi kitaplar, kendi sahipleri tehlikeye girdiğinde mutlaka yardımına koşarlar.”
Gelelim kitabımıza. Sıradan bir lise öğrencisi olan Rintaro Natsuki, birlikte yaşadığı ve şehrin kıyısında küçük bir kitabevinin sahibi olan dedesinin ölümünden sonra bir başına kalır.
Natsuki Kitabevi’nin tavana kadar tıka basa kitap dolu raflarının arasında mutsuz ve umutsuz geçirirken günlerini, nereden geldiği bilinmeyen konuşan bir kedi çıkar ortaya ve her şey birbenbire değişmeye başlar...
“Kitaplar oldukları yerde kaldığı sürece, yalnızca kâğıt tomarından öteye geçmez. Muazzam güç harcanan şaheserler bile, muhteşem öykülerin anlatıldığı büyük eserler bile, kapakları açılmadığı sürece kâğıt parçalarından ibarettir. Fakat insanların duygularını döktükleri, değer verdikleri kitaplar yürek barındırır.”
Kitabevinin koridorları arasında ortaya çıkan gerçeküstü labirentlere girerek birbirinden fantastik maceralar yaşarlar. Tutsak kitapların kaderi, Rintaro ve bu acayip kedinin elindedir artık...
Kitapları Kurtaran Kedi 
Sosuke Natsukawa 
Hüseyin Can Erkin
Daha önce Jane Austen’in tüm kitaplarını almıştım ama henüz okumamıştım. Bu kısa olduğu için ilk bundan başlamak istedim ve büyük bir heyecanla ama beklentimin çok çok altında kaldı. Bence yazarın kendi kitaplarını okumak daha mantıklı.
Kitabın içeriğinde ise Jane Austen’in dört kül eserinden (Aşk ve Gurur, İkna, Akıl ve Tutku, Northanger Manastırı) kesitler alınıp oluşturulmuş.
Konu olarakta toplum kuralları, toplumun evliliğe bakışını, kadının toplumsal konumu alıntılanmış derleme bir eser olmuş.
Tek bir hikaye olmaması kısa kesitlerin olması benim hoşuma gitmedi ve tavsiye edebileceğim bir kitap maalesef olamadı.
Keyifli günler. 
Jane Austen 
Evlilik
Sorular hakikatin sırlı anahtarı, cevap arayışı ise yolculuğun kendisidir.
Kitap 1soru1cevap olarak ilerliyor. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bir çok başarılı insan hakkında bilgi ediniyoruz. Başarıya hangi yollardan gidebiliriz, kitap nasıl okunmalı, not tutmanın önemi ve günlük tutmanın önemi anlatıyor kitap bizlere.
Atatürk’ün kitap okuma rutini nasıldı?
Kitap okurken hep yanında olmasını istediği kişi Çankaya Köşkü Kütüphanecisi Nuri Uluslu’ydu. Okuma esnasında not almayı çok seviyordu. Okurken renkli ve kurşun kalemlerini, lügatlerini, masa saatini, sigara kutusunu ve kül tablasını masasında bulundururdu. Önemli yerleri kırmızı kalemle, ikincil önemli yerleri mavi veya kurşunkalemle çizerdi. Kitapta kaldığı sayfayı katlamazdı. Kaldığı sayfayı hatırlatmak Nuri Ulusu’nun göreviydi. Nuri Ulusu, Gazi’nin kaldığı yerleri not eder, ona hatırlatırdı. 
İnsanın Merak Yolculuğu Kerem Kına
Hayat ne biriktirir bizim için ?
Kırık dökük aşklar, yaşanmamışlıklar, olmamışlıklar, bir çocukluk anısına teğellenmiş hüzünler, aşkın sonsuz bekleyişleri, ayrılıklar, kentler, köyler, yollar, rüzgarlar, gündoğumları, biraz keder, biraz da neşeyle çatılmış evler... Hayat bizim için saklamaya hazır olduklarımızı, bize yakışanları, ihtiyacımız olanları ve bizi büyütecekleri, bizi biz edecekleri biriktirir... 
Şermin Yaşar
“Her türlü düşmanla savaşmaya hazırdım,ta ki kendimi karşımda bulana kadar! “
#kitapyorumu
Kara kapan okuduğum ve yazarı tanıdığım ilk romanı.
Psikolojik gerilim türündeki roman, okurken nefesimizi kesiyor ve bir solukta okuyorsunuz.
Farklı bir kurgu ve olay örgüsü var kitapta.
Kenan geçmişinden hep pişmanlık duyuyor ve bunu her seferinde telafi etmek için mücadele ediyor.
Mücadele ederken de labirentte kapana sıkışıyor, burdan çıkmaya çalışırken bazen ileriye bazen geriye gidiyorsunuz.
Düş olarak zannettiklerimiz gerçek, gerçek zannettiklerimiz ise düş olarak karşınıza çıkıyor. Sıkmayan sade anlatımıyla farklı kapıları aralıyorsunuz. 
Kara Kapan 
Sezgin Irmak
“Yaradan’ın benim için çizdiği yolda bir uyurgezerin özgüveniyle ilerliyorum.”
Asla bilmeyecekler, diye geçiriyordu Elias içinden. Çünkü aslında onlar asla bilemesinler diye bu kadar çabaladım ben.
Ömrünün son baharında, Elias Ein emekliliğini geçirmek için Avusturya’nın küçük bir kasabasına yerleşir. Ein ailesinden geriye kardeşi ve kendisi kalır. Elias yeni evinde olağanüstü bir şey keşfeder: Bodrum katı gizli bir kütüphaneye açılmaktadır. Bu oda da Tanrı’nın her insanın kaderini yazdığı Büyük Yaşam Kitabı bulunmaktadır.
Elias gizli kitabın karşısında büyülenmiştir. Bu gizli kitabın ona verdiği sıra dışı güç sayesinde zamanda yolculuk yapabilecektir ve tarihin akışını kökten değiştirecektir. Üstelik Soft ile tanışır ve güzel bir dostluk kurarlar. Hem Soft’u hem de kendi ailesinin yaşamını değiştirecek kararlar verir.
Naziler tarafından Ayrupa Yahudilerini kurtarmayı denemeye karar verir. Roman da cesaret, nefret, korkaklık ve şaşırtıcı dosluğa tanık oluyoruz.
“Ölüm ve yaşam birbiriyle bağlantılı, her ikidi de yolumuza çıkan birer kapı.”
Gizli Kitap. 
Gregory Samak
Eskiden sorun, işimi sevmemem sanırdım. Şimdiyse sorunun tek sorun olmadığını anlıyorum.
Çok güzel de değil çok kötü de değil. Biraz geç bitirdim
Bitmesi için bitirdim.
Yazarın okuduğum ilk kitabı ama dili akıcı olsaydı daha kolay okuyabilirdim.
Ortalama bir kitap 
İşsiz 
Lisa Owens
Şermin Yaşar’ın dedemin bakkalı serisinin devamı olan kitap.
Eğlenceli ve etkinliklerle dolu güzel bir kitap
Şermin Yaşar sadece okumamız gerektiğini değil bazen de kendimizin yazması gerektiğini söylüyor.
Fazla düşünceli bir yazar Şermin Yaşar
Şermin Yaşar’ın kaleminden yine mükemmel bir eser.
Küçükken hepimizin de yaşadığı gibi, büyüklerin klasik sorularına hepimiz maruz kalmışızdır.
Şermin Yaşar tam da bu konuyu bizler için ele almış. İyi de yapmış.
En çok sorulan sorulardan biri de büyüyünce ne olacaksın? Sorusu
Kitapta küçük kız da düşünüyor onun için en önemli mesleği ve dedesi gibi bakkal olmak istiyor ve dedesinde izin alarak onun yanında çırak oluyor.
Ama çocuk aklı ve zeki fikirleriyle sürekli bir şey düşünüyor ve işleri hep büyütmek ve bakkalın ikinci katını çıkmak istiyor.
Ama ne plan yaparsa yapsın sonu hep hüsran oluyor ama o pes etmiyor ve sürekli yeni fikirler üretmeye devam ediyor.
Bir yandan da ailesinden ve dedelerinden sürekli azar işitiyor ve bu durum onun canını çok sıkıyor. Aslında büyükler bizi kendi bildikleri doğrular adı altında sürekli baskılıyorlar öyle yapma, şöyle durma vb.
Sürekli canı sıkılan kız da defterine sürekli büyüklerle iletişim kurarken dikkat edilmesi gerekenleri yazıyor madde madde.
Ve yıllar sonra büyüdüğün de kendi istediği ve başarılı olduğu işi yapıyor.
Şermin Yaşar
Müthiş bir kitap ve sadece çocuklar değil her yaştan insanın okuması gereken bir kitap çünkü herkesin içinde kendisini yansıtan olaylar var
