Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ekranla tanışma..
Radyo alçakgönüllüydü, vakurdu, inatçıydı ama yeni değildi. Televizyon ise hayatımıza ağır bir vaka olarak girdi, radyoyu, kardeşi doğunca ihmal edilen büyük çocuğa benzetti. Şımarıktı, kaprisliydi ve çok çekiciydi. Televizyonla birlikte özellikle küçük şehirlerde hayatın ağır ritmi değişti, alışkanlıklar terk edildi. Yazın evlerin bahceleri boş kaldı. Çay bahçelerinde oturup dondurma yiyenler azaldı. Kış gecelerine tat veren akşam oturmalarindan vazgeçildi, komşular bir araya geldiklerinde ortaya çıkan iskambil kâğıtları cekmecelerde unutuldu, sinemalar kapandı, kızlar nakislarini gündüz işler, babalar gazetelerini "dairede" okur oldular. Ağır, ama kendine göre lezzeti olan bir yaşama bicimini, siyah-beyaz bir ekranda degişen görüntüler belirler oldu. Görüntüyle tanışıncaya kadar, dünyanın ülkemizden, hatta şehrimizden ibaret oldugunu sanıyorduk. Dünyada baska ülkeler, başka yaşama biçimleri oldugunu bilmesine biliyorduk, ama bu bir şey demek degildi. Bir tür körlük içindeydik.
Sayfa 85
Eve vardığında zarfları salondaki masaya yığdı. İsimsiz onlarca umut, bir gün ansızın çay bahçesinde, pastanede ya da sahilde, şu işin adını koyalım artık, demek için, Halep işi masa örtüsünün üstünde onu bekliyordu. Bir iş değil bu, diye düşündü, adı da olmasın.
Sayfa 11 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Elinde çay bardağıyla pencerenin önünde durur, uzaktaki tepeleri göstererek, "Ne güzelmiş şu çamlar Melda" derdi, " Seninle evlenmeden önce böyle güzel değildi buralar."
Sayfa 7 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
"Yapay entegre çevreler, siyahlar üzerinde uyuşturucu etkisi yapmaktan ve suçluluk duygusundan mustarip beyazlara belirsiz bir tatmin sunmaktan başka bir işe yaramadığı halde, insanları bir şeylerin yapıldığına inandırmaktadır. Biri bu çay partilerini artırdıkça kendini daha liberal addeder ve vicdanını dizginleyip körelten suçluluktan da daha bir azade hisseder. Böylece kendi beyaz çevrelerinde -yalnızca beyazların girebildiği otellerde, plajlarda, restoranlarda ve sinemalarda- daha hafif bir yükle dolaşmakta ve kendisini geri kalan herkesten farklı hissetmektedir."
İki çay söylemiştik orda, biri açık, Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
Reklam
İki çay söylemiştik orda, biri açık, keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
Eskiler 'es-sohbetü bila çay kes'semai bila ay' demişler; 'çaysız sohbet aysız gökyüzüne benzer.'
Sayfa 15 - Nesil YayınlarıKitabı okudu
Latife Hanım ile beraber Konya'yı ziyaret eden Mustafa Kemal Paşa, bir öğle yemeğinden sonra Fahrettin Paşa ile istasyondaki Bağdat Oteli'ne gitmiştir; orada arkadaşları ile sohbet etmekte, hükümetin değişeceği söylentilerini değerlendirmektedir: "...Birden kapı açıldı, içeri Latife Hanım girmez mi? Her­kes şaşırdı, Latife Hanım da Atatürk'e "Kemal, buraya geldiğini haber aldım. Evde çay hazırlatmıştım. Seni almaya gel­dim...» tarzında hitap edince donakaldık. Atatürk benzi atmış bir halde «Peki hanımefendi, buyrun gidelim» dedi ve birlikte dışarı çıktılar, bizlere veda etti ve Latife Hanım'la beraber uzaklaştı. Latife Hanımefendi'nin Atatürk'ün otelde kalarak maiyeti ile içkiye dalması ihtimalini düşünüp buna meydan verme­mek için böyle yaptığına şüphe edilmezse de kültürü çok yüksek ve çok nazik bir hanımefendinin, Atatürk gibi bir insanın böyle bir davranıştan nasıl üzüntü duyacağını düşünememiş olmasına hakikaten hayret olunur.”
Sayfa 15 - fahrettin altayKitabı okuyor
1642 yılının Noel günü dünyaya gelen Isaac Newton öylesine zayıf ve cılız doğmuştu ki, sonradan annesi ona kendisinin bir çay fincanına sığabilecek büyüklükte olduğunu söylemişti. Hastalıklı, ana babanın ilgisinden yoksun, kavgacı, insan arasına giremez, öldüğü güne dek hiç bir kadınla temas etmemiş olan Isaac Newton belki de dünyanın gördüğü en büyük bilim dehasıydı.
Reklam
Beni rahatsız etmemeleri karşılığında bütün dünyayı bir kurşuna satarım. Yer yarılsa da yerin dibine mi girsem yoksa çay mı içsem?
Sayfa 150 - Kızıl pandaKitabı okudu
"Özellikle su sebilleri, seyahat araçlarında çay ve su amacıyla kullanılan plastik bardaklar ne yazık ki pet ambalajların taşıdığı tüm riskleri taşır... Bu yetmezmiş gibi birçok yerde özellikle meyve suları 'pipet' adı verilen çubuklarla içilebiliyor. Sonrada 'neden hastayız' veya 'bizi kim hasta etti' diye dert yanılıyor. Allah-ü Teâlâ ne buyuruyordu: "Başınıza gelenler yapıp ettikleriniz yüzündendir. Siz kendinizi değiştirmeden Allah sizin hakkınızdaki hükmünü değiştirmez!"
Sayfa 245Kitabı okudu
"Hayat bir dağa tırmanmak gibidir ardına bakarsan miden bulanabilir"
Bizler renksiz çay gibiyiz Demimiz az suyumuz çok.
Gökırmak kıyısındaki bir çay bahçesinde çayımı yudumlarken, gözleri fırıl fırıl dönen garsonla gözgöze geliyorum. Ya sonra? Defterimi çıkarıp şunu yazıyorum: "Şurası bir gerçek ki, sadece şehirler değil, artık kasabalar da dışarıdan gelenlere misafir değil, müşteri gözüyle bakıyor."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.