Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Laikliğin temeli, dini inançların dünya işlerinin düzenlenmesine karıştırılmamasıdır. Buna uyulmazsa, demokrasinin gereği olan uzlaşı kültürü yeşeremez. Birinin savunduğu görüşe bir başkası, Allah'ın iradesini dile getirdiğini iddia ederek karşı çıkıyorsa, Allah'la tartışılamayacağına göre, hiçbir uzlaşı umudu kalmaz. Böyle bir kör dövüşü de demokrasiyi boğar. Demokrasinin vazgeçilmez ikinci temel değeri hoşgörüdür. Bu da, toplumsal işlerde değişik görüşlerin savunulmasının doğal karşılanmasını gerektirir. Tekseslilik, tekbiçimcilik (üniformacılık, "üniforma" tekbiçim demektir) demokrasiyle bağdaşmaz. Demokrasi çoğulculuğa dayanir. Bu ses çoğunluğa ait bile olsa, tek sesin egemen olduğu yerde demokrasi kalmaz. Hele iktidarin "benim gibi düşünmeyen vatan hainidir" dediği bir ortamda demokrasi nefes alamaz. Hoşgörünün doğal sonucu da şiddetin dışlanmasıdır. Demokrasi, dövüşerek değil konuşarak işleyen bir düzendir.
Sayfa 102 - Yordam KitapKitabı okudu
Bizi şartladıkları düşünce tarzı şöyle özetlenebilir: Bir şey ya beyazdır ya da karadır; ya güzeldir ya da çirkindir; ya doğrudur ya da yanlıştır; ya katıdır ya da sıvıdır; ya dişidir ya da erkektir... Uzatmayayım, ya hayvandır ya da insandır. Oysa, gerçeklikte saf varlık yoktur. Saf nesneler ancak laboratuvarlarda uğraşarak üretilir. Yani saflık yapaydır. Gerçek dünyada nesneler, "ya şu ya da bu" değil, "hem şu hem de bu"dur. Ama şimdi söyleyeceğime çok dikkat et: Bu karmalkta daima "egemen bir yön"vardır. Bu yön de, karma yapıyı oluşturan bütün özelliklere rengini verir. İkinci çok önemli nokta da şudur: Her gerçek daima "şu ya da bu türden bir değişim, bir dönüşüm, bir hareket" içindedir.
Sayfa 25 - Yordam KitapKitabı okudu
Reklam
İnsan, üretim ve tüketim araçları üretirken, aynı zamanda, bu araçları üretme, kullanma ve geliştirme donanımına ve yeteneğine sahip bir varlığı, yani kendisini de yaratmıştır.
Sayfa 22 - Yordam KitapKitabı okudu
Yaşam kendini hep bol bir çeşitlenme yoluyla yeniler.
Sayfa 15 - Yordam KitapKitabı okudu
Cem Eroğul'un deyişiyle; "pazarlığını güçlü bir ulus devletle yapmak yerine, zayıf bir yerel birimle yapmak" elbette ki emperyalizmin işine gelir.
Reklam
96 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Birey toplumsal varlıktır.
Yazar, Marksizmin bireyi nasıl ele aldığını sıradan tanımlardan uzak zihin açıcı ve değerli bir bakış açısıyla yeni kavramlar üreterek açıklamış. Kitabın içeriğinden alacaklarınız, okuma amacınıza göre farklılık gösterebilir. Ancak, yazarın diyalektik yöntemi ve diğer bilişsel araçlarını kullanış biçimini okuyup hayran olmamak mümkün değil. Bu kısa kitap yazarın "Birey Nedir?" kitabının özünü oluşturuyor ve eğer ondan önce okunursa araştırma konusunu daha rahat kavramanıza yardımcı olacaktır. Eğer konu ilginizi çekerse, asıl kitabı daha derinlemesine okumaya geçebilirsiniz yine de bu kısa kitap bile oldukça bilgilendirici diyebilirim. Yazarın Öz Türkçe'ye olan özeni ve çabası da oldukça değerli. Kitabı okuduktan sonra, sizin de bu hassasiyeti paylaşacağınıza eminim. Okumanızı tavsiye ederim.
Marksizm ve Birey Sorunsalı
Marksizm ve Birey SorunsalıCem Eroğul · Yordam Kitap · 201832 okunma
304 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Dikkat spoiler içerir. İsmet İnönü zamanında başlayan çok partili demokrasi süreci ve ülkeyi 10 yıl yöneten Demokrat Parti ile ilgili olarak yazarın Marksist bakış açısı ile yazılmış güzel bir araştırma eseri. İkinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrasında CHP bünyesinde İnönü başkanlığında çok partili sisteme geçiş çalışmaları yapılacakken, Toprak
Demokrat Parti
Demokrat PartiCem Eroğul · Yordam Kitap · 201496 okunma
"Toplum ancak bireyler biçiminde var olabilir, dolayısıyla her birey kendini oluşturmakla, aynı zamanda, toplumu da oluşturmuş olur. Kaldı ki, “toplumsal etki” dediğimiz şey, ister istemez, her zaman “bireyler aracılığıyla” gerçekleşir."
Sayfa 73 - Yordam kıtapKitabı okudu
128 syf.
·
Puan vermedi
·
21 saatte okudu
Türk Hukukçu yazar
Cem Eroğul
Cem Eroğul
"Nasıl bir toplumda bugünkünden daha özgür ve daha mutlu yaşayabiliriz?" Bunu bunın detaylarını sıkmadan ki sohbetten okuyucuya yabsıyan kısmını okuduk bu benım ikşnci buluşmam arsda yone buluşup fıkırkerınden yararlanmak istiyorum.. "insan olma”nın uzun ve görkemli macerasını anlatıyor torunu Kuzey’e. Laf lafı açıyor ve Homo Sapiens’in ortaya çıktığı dönemden modern insanın yaşadığı günümüze bir solukta geliniyor. Bu renkli “dede-torun muhabbeti”, insanlık tarihinin temel sorularını, temel kırılmalarını, temel dönüşümlerini gündelik bir sohbetin akıcılığı içinde önümüze koyuyor. ,
Gençlerle Baş Başa - İnsan Olmak
Gençlerle Baş Başa - İnsan Olmak
yalnızca gençler için değil, dünü ve bugünü kavrayarak geleceğe bakmak isteyen her yaştan okur için değerli bir kaynak. “İnsan nasıl ki geçmişte hep kendi mimarı olmuşsa, gelecekte de kendisini yaratmasını bilecektir” diyor
Cem Eroğul
Cem Eroğul
Buyurun
Gençlerle Baş Başa - İnsan Olmak
Gençlerle Baş Başa - İnsan OlmakCem Eroğul · Yordam Kitap Yayınları · 202044 okunma
Reklam
Metanın, bir kullanım değeri bir de değişim değeri vardır. Ancak, metayı tanımlayan, onu meta kılan şey, değişim değeridir. Elbette, kullanım değeri olmayan bir nesne meta olamazdı. Dolayısıyla, kullanım değeri, vazgeçilmez bir koşuldur. Ama, kullanım değeri olan nesneler, ancak belli tarihsel aşamalarda, bir değişim değeri edindiklerinde meta haline gelirler. İnsan da öyledir.
Direnişin Utkusu
İzmir İktisat Kongresi, 17 Şubat 1923'te, işte bu ara dönemde toplandı. Bununla, Batılılara verilmek istenen ileti açıktı: Bolşeviklerle içinde bulunan siyasal ve askeri işbirliğine karşın, yeni Türkiye Devleti kapitalist bir düzene yönelme kararındaydı. Ancak Lozan'ı sonuca götürebilmek için Batılıların kuşkularını gidermek yetmiyordu. İçteki çatlakların da ortadan kaldırılması gerekiyordu. Gerçekten de, Lozan görüşmelerini çok yakından izleyen Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne, konferansın başarısı için kaçınılmaz olan ödülleri kabul ettirmek pek güç görünüyordu. Bu engeli aşma amacıyla, 1 Nisan 1923'te, TBMM'de yeni seçim kararı alındı. 16 Nisan 1923 günü, Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı yönetmiş olan Birinci TBMM son birleşimini yaptı.
Sayfa 240 - İmaj YayıneviKitabı okudu
Kalkınma, esasında bütünüyle bir yapı değişikliği demektir.
Salınım..!
Kural olarak, her siyasal sistemin odak noktası, devletle olan ilişkilerde gizlidir. Tüm siyasal sistemler devletin egemenliği altında bulunmakla birlikte, bu egemenliğin kapsamı ve ölçüsü çok değişik olabilir. Her siyasal sistemin temel sorunu bu olduğundan, değerleri genellikle bu ilişki çevresinde dönenir. Belli siyasal sistemlere bağlı ideolojiler, bir ucu mutlak siyasal liberalizme, öteki ucu mutlak totoliterciliğe değen, iki ucu arasında da liberalizmle totoliterciliğin her türlü karışımı yer alan, ideal bir zincir boyunca gidip gelirler.
Sayfa 134 - İmge Yayınları. 1. Baskı. 1990
391 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.