Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Demet Güzel

Demet Güzel
@demedovv
Örselenmiş bir çocukluk İşte benim bütün hikayem
Öğretmen
Lisans
Kocaeli
66 okur puanı
Mart 2017 tarihinde katıldı
Türkiye'de İstanbul ne ise İstanbul'da gece ne ise Gecede yürümek ne ise Yürürken düşünmek ne ise Seni unutmamacasına düşünmek ne ise Unutmamanın anlamı ne ise Seni sevmek ne ise Saklayayım, yok söyleyeyim derken Birden aşka düşmek ne ise. Her neyse..
Reklam
Gülerdin.. Susardın, düşünürdün. Benimle el ele yürürdün.. Yol biterdi. Görmezdim seni.. Zaman yıl yıl geçerdi. Uzaktan, çok uzaklardan Seni seyrederdim..
Kim o, deme boşuna.. Benim, ben. Öyle bir ben ki gelen kapına; Baştan başa sen.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Taş Yazı
Gülüş bir yanaşımdır bir öbür kişiye Birden iki kişiyi döndürür bir kişiye Anılarından kale yapıp sığınsa bile Yetmez yalnız başına bir ömür bir kişiye.
Mezar taşıma "Uykum eskisinden de ağır" yazdıracağım.
Reklam
7 Ölümcül Sevap
Dünya böyledir: Sinsiler zorbaları yüceltir, üçkağıtçılar zorbalara cömert davranır, yalancılar sapıklar için duygusal şarkılar söyler. Buna karşılık çulsuzlar garibanları dolandırır, dindarlar inançlıları lanetler, mazbutlar iffetlileri iğfal eder.
Bilge kişilerden biri "Ayrılık ölümün kardeşidir" diyen bir adama, "Hayır" dedi; "doğrusu ölüm ayrılığın kardeşidir."
Sayfa 136Kitabı okudu
Ayrılık
Bu dünyada ayrılığa denk olabilecek başka hiçbir felaket yoktur. Sonunda gözyaşları aka aka ruhları yerinden oynatmasaydı; ayrılık, önemsiz küçük bir şey sayılırdı belki.
Sayfa 136 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
Lev Tolstoy
Hayattaki düzensizliklerin en önemli nedenlerinden birisi şudur: "Herkes, hayatinda sadece ve sadece refaha kavuşmayı arzular. Ancak hiç kimse hayatı yükseltmek için çalışmaz ve çalışarak hayatını daha iyi bir hale getirme ihtiyacı duymaz." Herkes hayattan bir şeyler almak ister; fakat ona bir şey vermeyi aklının ucundan bile geçirmez. insanların çoğu çıkarcı, yağmacı ve asalak olarak atılır toplumsal yaşama. Yaşamın gizini bir asalak olarak çözmek ister.
Çocuklar, hile ve aldatmayı hemencecik fark ederler. bir şeyle karşılaştıklarında ilk önce şaşırırlar. Ailelerinin kendilerine kötü ve günah olarak gösterdikleri şeyleri, kendilerinin nasıl yaptığını anlayamazlar. Sonra bu garip durumu görerek, anne ve babalannın sözleriyle uygulamalarinin birbirine zıt şeyler olduğunu düşünmeye başlarlar. Böylelikle sonunda çocukların, anne ve babalarına olan güvenleri yerle bir olur. "Bunu yapmayin, şunu yapın!" gibi nasihatlere hiç kulak asmazlar artık. Diğer yandan anne ve babalar, küçücük çocuklarının dik kafalı ve söz dinlemez olduklarından şikayet ederler. Ancak çocukların bu hale gelmesinden kendilerinin sorumlu olduğunu fark etmezler. Zannetmeyin ki çocuklara kızmak ve onları cezalandırmakla, onlara itaat ve sevgiyi öğretiyorsunuz. Çocuklarınızın yanında hem sözlerinizle hem de davranışınızla doğru hareket edin ki çocuklarınız sizi kendiliğinden sevmeye ve örnek almaya başlasın!
Reklam
Çocuklarına iyi eğitim veremeyen anne babalar..
Çocuklara: "Yalan söyleme, aldatma! Bu doğru değildir, günahtır! Böyle davranırsan bütün insanlar senden nefret ederler, derler. Ancak ne yazık ki, bunu söyleyen kişiler, başta birbirlerini aldatır ve başkalarını kandırırlar. Ya da çocuklara: Kimseyi kırmayın, nazik ve terbiyeli olun." derler ama bu söylediklerini kendileri de yapmazlar.
Manevi Mikroplar
Veba ve kolera mikropları gözle görülemezler. Fakat bu mikroplar çok küçük olmalarına karşın koca bir ülkeyi kırıp geçirirler. Ne var ki halkın başına bela olan manevi mikroplar belki de veba mikroplarından çok daha tehlikelidir.
Sayfa 46 - undefinedKitabı okudu
Bu durum size de bir yerlerden tanıdık geliyor mu?
Size halkın maneviyatının ağır hasta olduğunu söylüyorum. Halk, fena halde hastadır. Halkın dini inançlarının zayıflaması sadece kilisenin meselesi değildir, Bu durum, devlet için de oldukça tehlikedir. Yığınların dinsizliği, belki de en tehlikeli hastalıktır. Tanrıya inanmayan bir gönül, yoksulluğu ve manevi olarak hiçliği seçmiş demektir. Dinsizlik, halkın tüm kutsal değerlerini yok eder. Bunun sonucunda, hayvanlar gibi yaşamak vicdansızlık, pis bir bencillik, yağmacılık ve ahlaksızlık alip basını gider.
Sayfa 27 - undefinedKitabı okudu
Devletlerin güçlü ya da zayıf olmasi, ulusların yükselmesi ya da gerilemesi, yalnız yöneticilerin yeterlilikleri ve iktidarından yahut da iradesizliğinden kaynaklanmaz. Yöneticiler ister iyi veya kötü, ister kahraman veya gaddar olsunlar, onlar kendi uluslarının bir aynası, milli ruhun bir kopyasıdır. Onlar, bu halkın içinden gelmiştir. Bir toplum nasılsa, idarecileri de onlara benzer, işte bu yüzden ki; "Her ulus layık olduğu yönetime ve yöneticilere sahip olur." denir.
Sayfa 9 - Anonim YayıncılıkKitabı okudu
İkimiz de aynı şehirdeyiz ve birbirimize varmamamız için yarım saatten daha az bir zaman yeter. Buna rağmen o orada ben buradayım. Neden? Sebep yok... Ben burada ne yapıyorum? Kendimi ve etrafımdakileri sıkmaktan başka ne işim var? Onun da orada pek lüzumlu şeylerle uğraşmadığı muhakkak. Böyle bir günde oturup piyanoya çalışacak değil ya... Dünyada şimdi onunla yan yana bulunmamamız kadar mantıksız ve lüzumsuz ne vardır acaba? Hayat bir tesadüfler silsilesi imiş, ala! Fakat tesadüfün de kendine göre bir mantığı olmalı değil mi ya?
Sayfa 76 - ÖmerKitabı okudu
İlkbahar gibi bir mevsimi olan bu dünya, üzerinde yaşanmaya değer... Ne olursa olsun..
Sayfa 61 - ÖmerKitabı okudu
Reklam
Bir insanı kendisi kadar, kendi düşünceleri, dertleri, korkuları ve noksanları kadar ne meşgul edebilirdi?
Sayfa 37 - YKY YayınlarıKitabı okudu
Ne de doğru söylüyor Aziz amca..
Boş laf ağız kurutur yahu, dedi sonra, başka bir boka yaramaz!
Sayfa 167 - Everest YayınlarıKitabı okudu
İnsan bir şey bekliyordu, sabahtan akşama kadar bekliyordu ve hiçbir şey olmuyordu. İnsan tekrar tekrar bekliyordu. Hiçbir şey olmuyordu. İnsan bekliyor, bekliyor, bekliyordu, düşünüyor, düşünüyordu, şakakları ağrımaya başlayana kadar düşünüyordu. Hiçbir şey olmuyordu. İnsan yalnız kalıyordu. Yalnız. Yalnız.
Sayfa 38 - Türkiye iş bankası kültür yayınlarıKitabı okudu
''Ne yamansınız dökme kalıplarınızla; bir şeyi onlara uydurmadan rahat edemezsiniz.''
Sayfa 10 - YKY
Yalnızlığın oyuncakları
"Fakat, Allah kahretsin insan anlatmak istiyor albayım; böyle budalaca bir özleme kapılıyor. Bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. Tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. Fakat benim de sevmeğe hakkım yok mu albayım? Yok. Peki albayım. Ben de susarım o zaman. Gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. Fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar? Sorarım size: "Nasıl? Kim bilecek benim insanlardan kaçtıgımı? Ben ölmek istiyorum sayin albayım, ölmek. Bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. Küçük oyunlar istemiyorum albayım.
Sayfa 259 - İletişimKitabı okudu
Şiddetin aşktan daha çok kavramla anlatılabildiği bir ülkede insanlar öfkenin her türlüsüne uygun aptalca kararlar alabildiği halde aşk için bunu yapamıyorlar. Çünkü şiddet hakkında söyleyebildikleri, aşk hakkında söyleyebildiklerinden daha fazla. Çünkü bir kadını anlayabilmekten acizken , akılları her türlü siyasal ve ekonomik teoremlere yeterince eriyor.
Sayfa 86 - profil kitapKitabı okudu
Reklam
Yaşam rezillik aslında,midemi bulandırır hep; yaşamımla başa çıkacağımı, insanlara dayanabileceğimi ummazdım bugüne değin, utanç duyardım bundan, ama sen, her şeyi öğrettin bana, dayanılmayacak gibi olan yaşam değilmiş meğer.
Sayfa 118
Uzaklara Gitmek
İnsan çok uzaklara gitmeye karar verdiğinde denizi tercih etmeli bana kalırsa. Kara, gözden kayboluncaya kadar denizde yolculuk etmeli. Yani bir gemiyle gitmeli insan. Ayağı toprağa değdikçe uzaklaşamaz insan. Şehirlerden geçtikçe uzaklaşamaz. Çünkü şehir bir hatırlatma biçimidir. Her şehir, içinde bir hatırayı canlandıracak fotoğraflar taşır. İnsan şehirler geçtikçe kendinden izler bırakır. Şehrin parklarında, tren istasyonlarında, kafelerinde, bulvarlarında, dükkânlardan yükselen şarkılarında, duraklarında izler bırakır insan. Şehirlerde bıraktığın her iz, geri dönmek için bir yol işaretidir.
Sayfa 63 - ProfilKitapKitabı okudu
Çanakkale
.. Çanakkale'nin en iyi ve en gerçekçi değerlendirmesini müttefik donanmaları başkomutanı Amiral Hamilton yapmıştır. Büyük Britanya Krallığı'na sunduğu savaş raporunun sonuç kısmında İngiltere'nin bütün kayıplarına karşın kazancını şu satırlarla ifade etmiştir: "Türk Milletinin aydınlarını ve okumuş kesimlerini yok ettik. Gençliğini ve geleceklerini ellerinden aldık!".. Ne acı!!
Sayfa 105Kitabı okudu
... Bu yalancı dünyayı beğenmiyorum. Çiçeklerden papatyayı,insanlardan Selim'İ beğeniyorum...
Sayfa 450Kitabı okudu
Üçüncü Şarkı
Cranium fibula radius Sacrum patella carpus Nasıl ezberlenir Allahım Arapça dua eden insanın Latince kemikleri?
Sayfa 126Kitabı okudu