Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ceren Düven

Ceren Düven
@ebediokuyan
Müstakbel bir hukukçu
İstanbul
81 okur puanı
Ekim 2021 tarihinde katıldı
Klasik Yunan toplumundan günümüze kadın
“Bir erkeğin yasal karısından haz alması veya ona tutkuyla bağlanması, felaketine yol açardı. Öte yandan bu sözden de anlaşılacağı gibi toplumların devamı kadınların doğurganlığı ile ilişkiliydi, genlerin geleceğe aktarılması onların bereketiyle bağlantılandırılıyordu. Bu nedenle de evlilik, eşlerin birbiri ile cinsel ilişkiye girerek haz aldıkları bir birliktelik biçiminden çıkmış, soyun devamı için erkeğin mecburen girdiği bir ilişkiye dönmüştü. Etimolojik olarak bakıldığında bile bu düşüncenin izlerini bulmak mümkündür. Yunanca kadın manasına gelen gyne kelimesinin bebek taşıyıcısı anlamında olması, kadının toplumsal kimliğini ifşa etmesi bakımından önemli bir veridir. Bu durumda evlilik, erkeğin ektiği tohumları ürün haline getirmekle görevli kadının toprak gibi algılandığı bir kuruma dönüşür. Zira evlilik erkeğin devlete ve topluma karşı sorumluluk alanına giriyordu. Kadının bu kurumdaki sorumluluğu ise erkeğin genlerinin aktarımını sağlayacak bebekleri doğurmak ve onları erkeğin gururuna zarar vermeden büyütmek oluyordu. Bu, o denli kabul görmüş bir düşünceydi ki kadının Klasik Yunan toplumunda bir yurttaş olabilmesini dahi imkânsız kılmıştı. Ülkenin geleceğinin devamı olacak bireyleri doğuran kadın, yurttaştan sayılmıyordu. Bir Yunan kentinde iki tür insandan söz etmek mümkündü; yurttaşlığı hak etmiş erkekler ve diğerleri. Birincilerin karar merci oldukları düşünülürse ötekilerin kaderinin birincilere bağlı olduğu söylenebilir.”
Sayfa 190 - Redingot YayıneviKitabı okudu
Reklam
On cümleyle insanın tarifi
“Sınıfsal tabakalanma, elde edilen ürünlerin paylaşımından kamusal edinimlere kadar nüfusun büyük bölümünü yoksulluğa mahkûm etmiş, arzular umuda bağlanmıştı. Gender diye tabir edilen atanmış cinsiyetler, bedeni kastre edip bireyi mutsuzluğa sevk etmişti. Deleuzian biçimde söylersek gelinen nokta arzu makinalarının akışkanlığına gem vurmuş, onları iktidarın ve erk sahiplerinin insafına terk etmişti. Tatmin edilemeyen bedenlerin bireylerde oluşturduğu yoksunluğun çözümünün sosyal yapıda aranmasına yol açmış, özneler bu simgesel dünyada inşa edilmeye başlanmıştı. Bedensel tatminsizlikleri insanları, gözü aç karnı doymaz bir hâle getirmişti. Artık yaşamak için yemek değil yemek için yaşam devriydi. Milyonlarca yıl boyunca karın doyurmaktan öte bir ihtiyaç duymayan insan, hep daha fazlasını talep eder hâle gelmiş bununla da kalmayıp gözünü diğerlerinin emeğine, ekmeğine dikmişti. Yemek, besin maddeleri ve enerji kaynakları iktidara dönüşerek simgesel anlamlarla yeni sosyal değerler yüklenmişlerdi. Uygarlık ve onun sonucunda ortaya çıkan bu yeni düzen, insanların tatminsiz duygularından faydalanarak onları daha fazlasını sahiplenmeye, yemeye ve kelimenin tam anlamıyla tüketmeye teşvik etmişti. Ve sonunda insan, Miyazaki’nin “Kaçak Ruhlar” filmindeki gibi yemeye doymayan bir iştah hayvanına dönüşmüştü.”
Sayfa 25 - Redingot YayıneviKitabı okudu
400 syf.
·
Puan vermedi
·
7 günde okudu
Ölmeye Yatmak - Adalet Ağaoğlu Merhaba🌅 Dar Zamanlar üçlemesinin ilk kitabı: Ölmeye Yatmak. Kitabı ilk duyduğumda neden böyle bir isim seçilmiş acaba diye düşünmüştüm. Adalet Ağaoğlu’nun 1973 yılında yazdığı ilk kitabı ve kendisiyle tanıştığım kitap. Aysel, Aydın ve Ali’nin ruh dünyalarını anlama yolunda yaşadıklarını, yazdıkları günlükleri ve
Ölmeye Yatmak
Ölmeye YatmakAdalet Ağaoğlu · Everest Yayınları · 20194,236 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
400 syf.
·
Puan vermedi
·
7 günde okudu
Ölmeye Yatmak
Ölmeye YatmakAdalet Ağaoğlu
8.3/10 · 4.236 okunma
Reklam
Güç insanını güç yıkar, para insanını para; köle ruhlu insanı başkalarına kulluk etme, zevk insanını zevk çökertir. Bozkırkurdu’nu da bağımsızlığı yıkmıştı. Amacına ulaşarak günden güne daha bağımsız duruma gelmiş, emir alacağı, isteklerini göz önünde tutarak davranışlarını düzenleyeceği kimse kalmamıştı, ne yapıp ne yapmayacağını artık yalnızca kendisi özgürce belirliyordu; çünkü güçlü insan, gerçek bir içgüdünün ondan elde etmesini istediği şeyi hiç şaşmadan ele geçirir sonunda.
Sayfa 45 - Yapı Kredi Yayınları
…insanların aradığı nasıl bir haz, nasıl bir neşedir, aklım almıyor bir türlü. İstesem ulaşabileceğim, benim dışımda binlerce kişinin ele geçirmek için itişip kakıştığı, uğraşıp didindiği bu neşe ve sevinçleri anlamam ve paylaşmam olanaksız. Öte yandan, benim o şenlikli saatlerimde yaşadıklarımı, benim için haz, yaşantı, cazibe ve huşu sayılan şeyleri dünya bilemedin sanat yapıtlarından tanıyor, sanat yapıtlarında arayıp seviyor onları. Yaşamın içinde ise hepsini kaçıkça buluyor. Ve doğrusu dünya haklıysa, kafeteryalardaki bu müzik, bu kitlesel eğlenmeler, az şeyle yetinen bu Amerikalılaşmış insanlar haklıysalar, o zaman ben haksızım demektir, o zaman kaçık biriyim ben, o zaman sık sık kendimi verdiğim isimle bir bozkırkurduyum, yolunu şaşırıp yabancı ve anlaşılmaz bir dünyada gözünü açan bir hayvanım, eski vatanının havası ve yiyeceği elinden çıkıp gitmiş bir hayvan.
Sayfa 30 - Yapı Kredi Yayınları
İyi ki doğdun Oğuz Atay
beni hemen anlamalısın, çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum, ben Van Gogh’un resmi değilim, öldükten sonra beni müzeye koyamazsınız (…)
Sayfa 315 - İletişim Yayınları
Varoluşçu felsefeye göre yaşadığımız süre boyunca, her an, bir “seçme” yapmamızı gerektiren durumlarla karşılaşırız. Bunların hiçbirinin de “önceden verili” bir reçetesi, formülü yoktur. İnsan, kendi bireyselliği içinde “seçme”sini yapacak, sonra da bunun “sonuç”larını göğüsleyecektir. Sonuçta Zebercet de bu konumda (onun “olanak” ve “olasılık”ları acınacak kadar az, tabii). Yusuf Atılgan varoluşçu felsefeden etkilenmiştir.
Sayfa 43 - Bilgi Üniversitesi YayınlarıKitabı okudu
“Değişmez tek bir kesinlik vardı insan için: Ölüm.”
Sayfa 105 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
“Ne çok yalan söyleniyordu yeryüzünde, sözle, yazıyla, resimle, ya da susarak… Gene de, saçma da olsa, tek başına bir şeyler yapılabileceği sanısını veriyordu; insan katılıyordu bu yalana.”
Sayfa 53 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
“Anayurt Oteli” , Yusuf Atılgan’ın zihnindeki Türkiye’ye uygun. Türkiye’nin halkına davranışını simgeliyor. Kimsenin kendi evi olmayan bir “Anayurt”.
Sayfa 54 - Bilgi Üniversitesi YayınlarıKitabı okudu
111 syf.
·
Puan vermedi
Anayurt Oteli - Yusuf Atılgan Bana kalırsa Anayurt Oteli Türk edebiyatının en anlaşılamamış kitaplarından biri. Yusuf Atılgan’ın yaptığı kelime ekonomisinden sebep, sayfa sayısının kısa olmasına karşın içerik bir hâyli yoğun. Okurun kitap içerisine ilmek ilmek işlenmiş her bir detayı fark etmesi ve yorumlaması bekleniyor. Kitapta Atılgan’ın
Anayurt Oteli
Anayurt OteliYusuf Atılgan · Yapı Kredi Yayınları · 201730bin okunma
Geri112
195 öğeden 181 ile 195 arasındakiler gösteriliyor.