Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ebubekir

72 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
Okurken black mirror seyrediyorum hissine kapıldığım değişik bir kitap oldu. Kısa olmasına rağmen çok şey anlattığını düşünüyorum. Yazılalı onlarca yıl olmasına rağmen muhteşem bir ileri görüşlülükle bize çok tanıdık kavramlardan bahsettiğini düşündüğüm harika bir bilim kurgu olmuş. Hakkında şikayet edebileceğim tek şey tabiri caizse akmayan dili oldu, bunda da çevirinin iyi yapılmadığını sanıyorum. Ayrıca yazar hakkındaki önsöz çok ilgimi çekti, en kısa zamanda başka kitaplarını da okumak istiyorum.
Uzaktan Kumandalı Kız
Uzaktan Kumandalı KızJames Tiptree Jr. · İthaki Yayınları · 03,285 okunma
Reklam
216 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Moduma uygun ve karamsar bir kitap olduğunu düşünerek okumaya başladığım ama beni hayatta olduğum için şanslı olduğumu düşünmeye iten kitap. Bir gün aslında ne kadar da uzun ve biz hayatımız boyunca bir sonraki güne uyanacağımızın garantisi yokken nasıl da kalitesiz hayatlar yaşıyoruz. Her anımızı millet ne der korkusuyla ve birilerine layık olmak kaygısıyla kendimize zehir ediyoruz. Kendi isteklerimizi gözardı ederek ruhumuzu öldürüyoruz, herkesten farklı isteklere sahip olmayı delilik sayıyoruz.
Veronika Ölmek İstiyor
Veronika Ölmek İstiyorPaulo Coelho · Can Yayınları · 202077,7bin okunma
302 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Masalsı anlatım tarzıyla yazılmış günümüz insanlığına bir sitemdir Momo. İnsanoğlunun endüstrileşme ve teknolojinin gelişimi ile hep daha çok çalışma ve hızlı yaşayarak zamandan tasarruf etme kisvesi altında nasıl bu kadar birbirine karşı ilgisizleşip yabancılaştığı, içi boşaltılarak duyarsızlaştığı, bencilleştiği ancak bu kadar güzel ve yalın bir şekilde anlatılabilirdi. Gerçekten de tüm dünya hayal etmeyi unutmuş kendileri dahil kimseye ayıracak vakti olmayan mutsuz insanlar dolu. Bu kitabı okuyan herkes eminim kendine bir ders çıkaracaktır, tavsiye ederim.
Momo
MomoMichael Ende · Kabalcı Yayınevi · 201366bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
104 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Çocuk hikayesi gibi görünen ama aslında Charles Dickens'ın ne kadar büyük bir yazar olduğunu kanıtlayan bir kitap. Kitabın pek dramatik bir yanı olmamasına rağmen beni duygulandırdı. Scrooge'un Noel sabahı, aniden cömert ve yardımsever olması ve yaşadığı neredeyse elle tutulur mutluluk beni çok etkiledi. Birilerinin hayatını güzelleştirmenin, birilerini mutlu etmenin, yardım etmenin ve sonucunda o insanların mutluluğunu, şükranını görmenin verdiği hazdan büyük bir haz bilmiyorum. Çocukken değil yetişkinken okunması gereken bir kitap kesinlikle.
Bir Noel Şarkısı
Bir Noel ŞarkısıCharles Dickens · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20217,3bin okunma
128 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Japon edebiyatından okuduğum ilk kitap sanırım bu oldu. Açıkcası büyük bir bekletiyle başladım ama hayal kırıklığına uğrattı. Suç, polise tarzı bir romana göre oldukça basit kurgulanmış. Zekice bir nokta göremedim, olaylar herkesin tahmin edebileceği şekilde yazılmış. Hele ilk hikâyenin sonu kanal 7 dizilerinden hallice. Kitapta hoşuma giden tek nokta Genç Werther'e değinmiş olmasıydı.
Şeytanın Çırağı
Şeytanın ÇırağıShiro Hamao · İthaki Yayınları · 20216,5bin okunma
Reklam
72 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
Kısa bir kitap ama çok şey anlatıyor, bu yüzden oldukça etkilendim. Her ne kadar dönemin Rusya'sını arka plana almış, çarpık düzeni eleştiriyor olsa da insanlığa dair söyledikleriyle, zamandan ve mekandan bağımsız, derinlemesine bir karakter çalışması olmuş. Önemsiz, küçük insanın sıradan basit bir yaşam içerisinde yaşamış olduğu sıkıntıları tüm gerçekliğiyle yansıtıyor. Kitabı okuyunca günümüzde de durumun hiç farklı olmadığı gerçeği tokat gibi yüzünüze çarpıyor. Hayatı boyunca paltosu için mücadele etmemiş, çok istemesine rağmen istediği o paltoya erişememiş ya da tam eriştiği andaki sevinci kursağında kalmamış, ciğeri beş para etmez insanlar tarafından haksız yere hor görülmemiş insanların, asla verdiği o buruk hissi anlayamayacağı bir eser olmuş...
Palto
PaltoNikolay Gogol · Tutku Yayınevi · 201737bin okunma
·
Puan vermedi
İlk başlarda ne oluyor anlayamıyorum dediğim kitap beni öyle bir noktaya getirdi ki.. Sevilmemiş, dışlanmış biri kendiyle kaldıkça nasıl da huzursuz , mutsuz oluyordu. Ne sosyal bir varlık şu insanoğlu ! Diğerleri olmadan yıkıcı, ömrü kısa, mutsuz. Mutsuzluktan ölen biten adamın hikayesi " Yer altından notlar". İlk ailesi kabul etmemiş, güven ve sevgi duygusunu hissedemeyen karakterimiz ne kendini ne dünyayı ne diğerlerini sevebilmiş. "Sahi sevilmemiş biri sevebilir miydi?"
Yeraltından Notlar
Yeraltından NotlarFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020128,6bin okunma
72 syf.
·
Puan vermedi
2013 yılında gerçekleşen ölümcül bir salgın kurgusudur. Bu öyle bir hastalıktır ki belirtileri birden çıkar ve çok kısa sürede insanı öldürür. Bu kitabı Covid 19 salgını olmadan okusaydım bu kadar etkilenmezdim aslında. Dünyanın ilkel zamanlara geri dönmesi çok mümkün gelmezdi. Covid, pandemiye döndükten sonra insanların evlerine kapanmasıyla
Kızıl Veba
Kızıl VebaJack London · Türkiye İş Bankası kültür Yayınları · 202032,5bin okunma
·
Puan vermedi
Jack London'un değil de Buck'ın kitabı demek daha doğru olur sanırım. Sanki Buck oturmuş ve her gece bir günlüğe yazar gibi yazarak bu kitabı hazırlamış gibi. Bir köpeğe ve doğasına dair bu kadar detay nasıl da bu kadar ustalıkla resmedilir, şaşırmamak elde değil. Kitabın adının vahşetin çağrısı olarak çevrilmesi ise başlı başına bir talihsizlik bence. Zira Buck'ı çağıran vahşet değil doğa, Buck'ın doğası. Belki bu doğa insan için fazla yırtıcı ama bir başka türün doğal yaşam alanının ortasına dalıp bunu vahşet olarak nitelemek de yanlış bir yaklaşım bana kalırsa. İnsana doğayı sevdirmek, insanı diğer canlı türleriyle barıştırmak, dünyanın sadece insana tahsis edilmiş bir yaşam alanı olmadığını anlayabilmek, insan ve diğer türler arasında gelişebilecek dostluğun sınırlarına şahit olabilmek ve güçlü bir kalemin neler yapabileceğini görebilmek için okunası ideal bir eser ve tüm Jack London eserleri gibi, akıcı bir üslup da cabası.
Vahşetin Çağrısı
Vahşetin ÇağrısıJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202332,3bin okunma
456 syf.
·
Puan vermedi
·
9 günde okudu
Bu kitap ne zaman bitecek diye okuduğum bir kitap oldu. Okurken çoğu zaman evlilik programı izliyormuş hissine kapılıyorsunuz. Koca adayı arayan 5 kızın ve ailesinin hikayesini aktarıyor kitap size. Ana teması ise "büyük aşklar nefretle başlar." tarzında. Bu kitap için inceleme yazmayı bile istemiyordum ama okumayı düşünenlerden bir kaçını kurtarayım istedim. Aşk/romantizm gibi temaları çok sevmiyorsanız okumanızı kesinlikle tavsiye etmem. Sonuçta klasikler içersinde diyerek hevesle başlamıştım ama hayal kırıklığına uğramıştım. Bence bu kitabı günümüze getiren tek yönü 1800'lü yıllarda bir kadın tarafından yazılmış olması. Sadece bu yönü yüzünden de bir eseri okunabilir, akıcı kabul edemem maalesef. Konusunu beğenmediğim çok kitap olur ancak altında yatan farklı imaları çıkarmaya çalışarak zevkle okumaya devam ederim onları bile. Ancak bu kitapta hiçbir şey yoktu, işkence çekerek okutturdu bana kendini. Ek olarak film uyarlamasını izledim. Okuyan arkadaşlara kitap bitince mutlaka filmi izlemelerini öneririm. Kitabı benim için biraz da olsa anlamlı kılacak kadar güzel bir filmdi.
Aşk ve Gurur
Aşk ve GururJane Austen · Can Yayınları · 201876bin okunma
Reklam
128 syf.
·
Puan vermedi
·
30 saatte okudu
Doğu medeniyetini temsilen Fatih'in, Batı medeniyetini temsilen de Harbiye'nin seçildiği, seçilen bu iki semt üzerinden doğu ve batı medeniyetlerinin farklılığının ve çatışmasının anlatıldığı, sosyolojik açıdan Osmanlı-Türk modernleşmesinin de çarpıcı bir şekilde işlendiği bir kitap olmuş. Kitaptaki toplumsal ve psikolojik tahliller gerçekten de o dönemin yaşantısını çok iyi yansıtmış. Onun dışında bana hitap eden bir kitap değildi ama kötü de diyemem, bu konuda okumayı sevenlere tavsiye ederim.
Fatih Harbiye
Fatih HarbiyePeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 202047,7bin okunma
408 syf.
6/10 puan verdi
Yunan mitolojisiyle harmanlaşmış güzel bir kitap. Şahsen ben Yunan mitolojisine o kadar meraklı değilim ve daha önce pek kitap okumamıştım bu konuyla ilgili ve çok beğendim. Kitap tanrılar tarafından dışlanmış, kimsenin varlığını umursamadığı tanrıça Kirke'nin hikayesi. Olymposlu tanrıların, ölümlülerin, titanların, efsane savaşçıların, nympaların dünyasında geçtiğinden dikkatli okumakta fayda var. Bu mitolojik masalsıya elbette büyüler de eşlik ediyor. İyiliği ve kötülüğü, sevgiyi ve nefreti, güveni ve güvensizliği, insanın sonu olmayan bir savaşının yapılandırılmış hâlininin anlatımıdır Kirke'nin yaşam öyküsü. Bir bireyi içsel değerlere ve daha güçlü bir hiyerarşik sisteme sokmanın, ona bir sınır çizmenin ne kadar yıkıcı olabileceğini gösterir. Kitap konusu itibariyle dikkate alındığında hiçbir noktada, anlatısında, çarpıcı, saldırgan bir tutum ya da “aşırı” feminizme düşmeyerek, edebiyatın olması gerektiği çerçevede, tanrılar katındaki kadın erkek ayrımını da ele alır. Kadının kendi yoluna gitmesine, modern görünmesine ve kadın olmanın zarifliğine de ufaktan değinir. Kitaptan kendimce çıkardığım ders şu ki: ölmek ne büyük nimetmiş aslında. Tek başına, koca adada asırlarca yaşamak ne kadar zormuş, en sonunda ölmeyi diledi resmen. Ölümsüz olmanın cazibesi olmadığını gösterdi. Ve kitabın betimlemeleri o kadar şahaneydi ki sanki fotoğraf karesi gösteriliyor gibiydi. Keşke filmini çekseler de izlesek.
Ben, Kirke
Ben, KirkeMadeline Miller · İthaki Yayınları · 202133,9bin okunma
120 syf.
10/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Yazıldığı döneme göre ortaya koyduğu vizyon zamanının çok ötesindedir ancak günümüzde okunduğunda kitabın tabanında vermek istediği mesaj artık yavaş yavaş klişeleşmeye başlıyor. Bu kitap tabi ki o klişenin ilk örneklerinden olduğu için her zaman bir klasik olarak kalacaktır. Bilim kurguya giriş yapacakların kesinlikle okuması gerekiyor. Kitabı bitirdikten sonra insanın ve insanlığın gelişmesinin en temel sebeplerinden birinin sorunlar ve bu sorunların üzerine kafa yormak, çözüm bulmak olduğunu daha iyi anladım. Kitaptaki eloilerin yaşamı da günlük güneşlik olduğu için zamanla düşünme yetileriyle beraber iletişimin zayıflayıp kelimelerinin dahi sadece temel şeyleri anlattığı, hiç soyut kelimelerin olmadığı ve genel olarak sorunla karşılaşmadıkları için düşmanları sayılan morloclara hiçbir şekilde karşı koyamayıp, yem oldukları anlaşılıyor.
Zaman Makinesi
Zaman MakinesiH. G. Wells · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201928,9bin okunma
272 syf.
·
Puan vermedi
·
6 saatte okudu
Adı Savaş Sanatı olsa da verdiği ilk öğüt savaştan kaçınmaktır. Bu kitap savaşın getirdiği felaketlere dikkati çeker ve sonra mecbur kalındığında nasıl en az zararla ve en kısa zamanda savaşı bitirebileceğimizi anlatır. Çin'in iç savaşlarla oldukça karışmış ve zayıflamış olduğu bir dönemde yazılmasıyla ayrıca dikkat çekicidir. Bu kitaptaki maddeleri okurken birçoğunda "evet ben bunu biliyordum zaten" diyebilirsiniz ancak yazıldığı dönemi ve geçerliliğini hâlâ koruduğunu düşündüğümüzde işinize her zaman yarayacaktır. Anlatılanları hayatınızın her alanında kullanabileceğiniz çok değerli bir kitap kesinlikle.
Savaş Sanatı
Savaş SanatıSun Tzu · İlgi Kültür Sanat Yayıncılık · 201738,9bin okunma
184 syf.
10/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Issız bir adaya düşsem ve yanıma sadece 5 kitap alabilsem onlardan biri Şeker Portakalı olurdu sanırım. Bu kitapta çocuğun hayatı değildir sadece anlatılan. Çok çocuklu fakir ailelerde gelişen iletişimsizlik ve bu iletişimsizlik içinde her şeyle, şeker portakalı fidanıyla bile, iletişim kurabilen bir çocuğun dünyasıdır anlatılan. Dayak sahnelerinde dehşete düşersiniz ama dayak atanı yargılamaya bile gönlünüz el vermez, çünkü Zeze bize o kadar çıplak anlatmıştır ki ailesinin her bireyini, her karaktere ayrı empati duyarsınız. Sonunda Zeze'nin bulunduğu dünyayı anlarsınız. Ne mi olur anlayınca? Bundan sonraki hayatınızda bir ırkçı, bir kindar olmazsınız. Zeze, size ezenler ve ezilenlerin dünyasında, kafanızın içine bir şeker portakalı ekmiştir artık. Bu kitaptan çıkarılacak önemli bir ders daha vardır bana göre. Zeze bize bu hayatta nasıl üzülmeden yaşamamız gerektiğine dair büyük bir sır verir: Sevgin ne kadar büyük olursa olsun , onu tek bir şeyi sevmek için kullanmayın. Bölüştürün, mümkün olduğu kadar parçalara ayırın.Az sevin ama çok şeyi sevin. Zeze gibi yaparsanız, tüm kalbiniz tek parça olursa kaybettiğinizde onun gibi olursunuz. Çünkü hayatın en gereksiz ama istisnasiz kuralı ya sevdiğin şeyi ya sevgini kaybetmektir. Gerçekten öyle değil mi? Hangimiz bütün sevgimizi verip, onun hiçliğe gidişini acı çekerek izlemedik ki? "Kimseden bir şey beklemiyordum, böylece hayal kırıklığına da uğramamış oluyordum."
Şeker Portakalı
Şeker PortakalıJosé Mauro de Vasconcelos · Can Yayınları · 2022230,6bin okunma
80 syf.
8/10 puan verdi
·
24 saatte okudu
Rusların yenilgisiyle biten 1905 Rus-Japon savaşının etkisiyle yazılmış ve kabaca savaşın insan psikolojisini nasıl yıkıma uğrattığını anlatıyor. Kitabın belli bir kurgusal düzeni yok, roman ya da öykü denemez pek, el yazması ya da günlük parçalarından oluşuyor, arada kopuk birkaç kısım da var. Kitapta mekan ya da olay tasvirleri de pek yok, yazar daha çok insanların nasıl deliliğe sürüklendiklerini, nasıl cinnetin eşiğine geldiklerini anlatmış. Bunu da oldukça sert bir dille yapmış. Okuduğum savaş temalı eserler arasında en karanlık olanlarından biridir sanırım. Yer yer rahatsız edici, hatta ki bence yazarın amacı da bu, en azından okurken ben öyle hissettim. Bütününe bakınca çok gerçekçi bir hissiyat verdiğini söyleyemem ama oldukça sarsıcı olmuş. Ve son olarak; “Dünya çıldırdığında böyle gülmeye başlar.”
Kızıl Kahkaha
Kızıl KahkahaLeonid Andreyev · İş Bankası Kültür Yayınları · 20195,3bin okunma
Reklam
80 syf.
9/10 puan verdi
·
3 saatte okudu
Duygusal bir kafayla okunduğunda insanı mahveden bir kitap olmuş. Hele de sevdiğiniz biri varsa ve onu düşünerek okursanız kendinizden geçersiniz. Aşk o kadar güzel anlatılmış ki... Kitabın her cümlesi derin düşüncelere sevk ediyor. Ama ikinci kez aşık kafasıyla değil de ne yazmış ne demek istemiş diye okursanız başka düşünceler gelir. Platonik aşkın, insanı kendi içine çeken ve orada yalnızlaştıran dünyasına kapılıp giden bir kadın görüyoruz. “Ah ne büyük aşk” demeyeceğim çünkü platonik aşk çoğunlukla tek bir kişinin kendi içerisinde yarattığı dünyaya gömülü kalmasıdır. Gerçek bir ilişkide karşınızdaki insanı, sizinle etkileşime geçerken görürsünüz ve ilişki etki-tepki üzerinden ilerler. Platonik aşkın karşısında bir muhatap olmadığı için kişi bu süreçlerden yoksundur ve kafasında bir kişilik yaratmaya başlar ve kendi yarattığı kişiliğe, aşkı yönelttiği kişinin alışkanlıklarını titizlikle takip ederek yakaladığı ipuçlarını da ekler ve aşkını bu şekilde devam ettirir. Bu da pek sağlıklı bir aşk değildir. Bu kadın da sayfalarca sevdiği adama yazdığı mektuplarında bunu göstermiştir. Kadın adama olan aşkından ölecek seviyeye gelmiş ama adamın kadından haberi bile olmamıştır... Pek de hayran bırakmayan, içinde olunmak istenmeyecek bir hikâye.
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Venedik Yayınları · 2019225,1bin okunma
400 syf.
9/10 puan verdi
Yunan mitolojisi ile ilgili okuduğum az sayıda kitaptan en sevdiğim oldu. Bu kadar mistik nesnelerin bezendiği bir kitapta bu kadar duygu yoğunluğu olması garip geldi. Kimi insanlara oldukça saçma gelen metafizik öğeler büyük bir aşkı şahlandırıyor resmen. Gayet ezik, küçük kalmış, hor görülmüş Patroklos'un, onun tam tersi şekilde yetiştirilmiş olan Akhilleus ile yaşadığı aşk, hayat arkadaşlığı ve dostluk ilişkisi kendi dilinden ve iç konuşmalar ile aralar doldurularak anlatılmış. Aslında bütün hikaye Patroklos'un hayatıdır ve Akhilleus'un şarkısı o 'dur. Çünkü Patroklos'un ölümü sonrası yaşanan olaylar silsilesi geçiştirilmiş ve kitap bitirilmiş. Mitolojik bir kitap da olsa insani duygu ve düşüncelerin, iç dünyada gerçekleşen konuşmaların aktarılması ile sanki bir hayat tecrübesi dersi olmuş, zaten gerisi herkesin bildiği meşhur Truva Savaş'ının hikayesi.
Akhilleus'un Şarkısı
Akhilleus'un ŞarkısıMadeline Miller · Everest Yayınları · 201313,5bin okunma
·
Puan vermedi
En sevdiğim kitaplardan biridir. Yalnız bir adamın psikolojik serüveni anlatılıyor. Bu kitapta dikkat edilecek iki husus vardı bana göre. İlki Dostoyevski kaleminden çıkan yalnızlık tanımı. Sayfalarca döktürülmüş, taa o zamandan şimdiki zamanımıza kadar da yalnızlığın tanımı Dostoyevski’nin kaleminden çok da uzakta değil. Boşuna klasikler denilmiyor zaten. Diğeri ise yine birazcık psikolojik tarzda, aşk psikolojisi diyelim. Kadının stepne sevgilisinin olması şaşılacak bir durum değil. Yalnız kalmamak için yedek her zaman bulunur fakat asil oyuncu devreye girerse yedek için oyuna girme hakkı doğmaz asla. “çünkü insanlar kendileri mutsuz olmadıkça, başkalarının mutsuzluğunu asla anlayamazlar.”
Beyaz Geceler
Beyaz GecelerFyodor Dostoyevski · Can Yayınları · 201974,4bin okunma
320 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Erwin Bartmann isimli 1941 yılında Leibstandarte SS Adolf Hitler tümenine katılan bir Alman piyadesinin muhteşem anılarını anlattığı bir kitap. Erwin Bartmann'ın, Barbarossa Harekatıyla İkinci Dünya Savaş'ına Wehrmach'tın en fazla kayıp verdiği Doğu Cephesiyle başlayan askerlik serüveninde anlattıkları, çok zayıf bir örnek olarak
Vatan ve Führer İçin
Vatan ve Führer İçinErwin Bartmann · Kronik Kitap · 2018532 okunma