M.Eren YILDIRIM
@erenyldrm79
Lâ Tahzen!
İlköğretim Matematik
251 okur puanı
Mayıs 2022 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Hababam sınıfıyla tanıdığımız yazar: 
Rıfat Ilgaz ın alışagelmiş eleştirel kalemini mizahla harmanladığı kitabımız bir verem hastanesinde geçiyor.
Döneminin zorluklarını eleştiren yazarımız mizahı ön planda tutarak ele almış ve düşüncelerini doğru biçimde aktarmış.
Hastaların başından geçen trajikomik olayları okudukça tebessüm ve hüzün birbirini takip ediyor.
Meraklısına tavsiye edilir… Keyifli okumalar.
Okur Takip Önerileri
Aşk, emekti… Sevgi, hayatın dengesi…
"Söz ağızdan çıkana kadar senin esirindir.
Ağızdan çıktıktan sonra sen onun esiri olursun."
Ahmed Günbay Yıldız her romanında olduğu gibi bu romanında da okuyucusuna sadece bir hayat hikayesi değil aynı zamanda düşünce penceresi de açmıştır. İşte kitabımızda da aslolan düşüncelerin başında gelen; insanın laf ağızdan bir kere çıkar diyip, sonunu düşünmeden sözü israf etmesidir.
Velhasıl sözün çokça israf edildiği bir çağda yaşıyoruz, bazen olacakları tartmadan ağzımızdan bazı laflar çıkıyor, nereye neyin varacağı belirsiz laflar… işte biz de esiri oluyoruz ettiğimiz her lafın, her sözün…
Merkezine bu konuyu alan romanımız daha birçok ders verir nitelikte hassas noktalara değiniyor ve bizi aşk ile karşılayıp aşk ile uğurluyor…
Kitabın yazımı, yazarımızın kalemine alışık olduğumuz şekilde, gayet akıcı ve sürükleyici olduğundan çevireceğiniz her sayfada kitabın içerisinde kalıp olay örgüsünün merkezinde, kahramanlarımızla birlikte yaşıyorsunuz. Bu vesileyle sıkılmadan okuyacağınız çokça tecrübe edineceğiniz bir romandan daha fazlasız…
Şam’da Bir Türk Gelin
Âşık karalı mısın, candan yaralı mısın?
Nedir sendeki bu hal,
yoksa Şam'a gelin giden Türk kızı mısın?
Kalemini beğendiğim yazar 
Sinan Akyüz’ ün, gerçek hayat hikayelerini aktardığı, severek okuduğum romanlarından birisi 
Piruze..
Olay örgüsüne kısaca değinmek gerekirse, Babasının Türk bir diplomat olması sebebiyle daha küçük yaşta birçok ülke gezmiş, görmüş birisinden bahsediyoruz ki bu kişi başkahramanımız Piruze’den başkası değil.
Piruze ailesinin değil belki ama kendisi için son durak, Şam’a gelmiştir artık. Her ne kadar alışmaya çalışsa da bu öyle basit olmayacaktır. Zira kalması için bir sebebi vardır artık: âşık olduğu adam…
Fazla detay vermeyeceğim, merak edersek okuruz belki… Zira çevirceğiniz her sayfadan lezzet alacağınıza eminim.
Sadece şunuları söylemek istiyorum ki Ortadoğu’da buna benzer çok fazla hikaye vardır. Biz sadece Piruze’ ye Sinan Akyüz sayesinde tanık olduk. Onun yaşadığı ihanete, onu aldatmalarına, ona uygulanan fiziki ve psikolojik şiddete şahit olduk ve dahi en önemlisi onun hasretine, ödediği en büyük bedeli olan özlemine şahit olduk…
Daha nice bedel ödeyenlere armağan edillen kitaptır Piruze…
Son olarak bi’ temenniyle bitirmek istiyorum…
Kadınlar ve çocuklar için daha yaşanılabilir bir dünya ümidiyle… Selamlar…
Hüzün nehir oldu, Derya diye bu kitabın sayfalarına döküldü…
Modern zamanlarda Avrupa’da yaşanmış bir soykırımda, kadere inananların romanıdır 
İncir Kuşları…
Kelimelerin anlamsız kaldığı bir inceleme olacak çünkü; kitabın içeriği, anlatımı, yaşanan büyük çaplı trajedi ve aşkın yüceliği, bazı kelimelerin bazı anlamlara gelmediğini gösteriyor.
Kitabın daha başlarında aşkın tıpkı taze bahar kokusu gibi içinize yayıldığını ve işlendiğini hissedeceksiniz.
Daha sonra mı?
(Keşke sonrası olmasaydı diyeceğinize eminim.)
İşte sonrası tamamiyle insanlığımızdan utanacağımız trajediler barındırarak, insanın yüreğine yüreğine işleyen olağanüstü duygular içerisine hapsolarak, okumaya devam edeceksiniz.
Daha sonrası mı?
İşte daha sonrasında da gerçek aşkın, gerçekten çok güçlü bir duygu -duygu demek hafif kalır zannımca- olduğunu yürekten hissedeceksiniz…
Velhasıl, çok uzun süre etkisinde kalacağım bir kitabı keşkelerle ve iyikilerle (keşke daha önce okusaymışım, iyiki okudum…) okuyup bitirdim. Son kez şunu söylemek istiyorum ki hayat kötü yaşanmışlıklarımızı ve büyük trajedilerimizi düşünmemiz ve üzülmemiz için çok kısa,
zira ne hüzün sürekli ne de sevinçler…
Vesselam…
Yazarın, 
John Verdon, kaleme aldığı Dave Gurney serisinin ilk kitabı olan 
Aklından Bir Sayı Tut polisiye severler için harika bir seçim olacaktır.
Kitapta olayların biraz ağır ilerlemesinin dışında beğenmediğim bir şey olmadığını söyleyebilirim. Olayların biraz ağır ilerlemesine rağmen kitabın yazımının akıcı ve sürükleyici olduğunu söylemek istiyorum, dolayısıyla okurken olay örgüsünüden hiç kopmadan her an olayın içersinde yaşıyormuşçasına kitabın içersinde sürüklenip giderken bulacaksınız kendinizi.
Kitabın içeriğinden kısaca bahsetmek gerekirse de;
 Mark Mellery, posta kutusuna bırakılmış imzasız bir mektup alır. Mektupta şöyle yazmaktadır: ”Aklından herhangi bir sayı tut 1 ila 1000 arasında herhangi bir sayı.” Mellery öylesine 658 sayısını tutar. Not şöyle devam etmektedir: “Sırlarını nasıl bildiğimi göreceksin. Küçük zarfı aç.”
“Aldıklarını geri vereceksin
Vermiş olduklarını aldığın zaman.
Biliyorum ne düşündüğünü,
Ne zaman uyuduğunu,
Nereye gittiğini,
Nereye gideceğini.
Seninle bir randevumuz var,
Bay 658.”
İşte bu mektuptan sonra olaylar gelişir ve ne tesadüf ki aynı mektup birkaç kişiye daha gitmiştir…
Olaylar bu şekilde gelişmeye devam eder.
Daha fazla içerikten bahsetmeyeceğim çünkü insan merak eder ve bu merak belki de sizi bu kitabı okumaya teşvik eder…
Velhasıl merak, kitabın her sayfasını çevirdikçe sizinle olsun iyi okumalar…
TARİFSİZ SEVGİNİN TARİFİ
Sevgi tahammül etmek değildir, katlanmak, adanmak, ve bu yolda benliğinizi gözden çıkarmak da değildir. Sevgi sandığınız hisleri hayatınızdan çıkarmayı başardığınızda geriye emeğinizle büyüyen eşsiz bir mutluluk, güven ve huzur kalacaktır.
Müthiş Psikoloji adına yakışır müthiş bir kitap…
Tarifsiz sevginin tarifini yapan bu kitap aslında bizlere sevgiyi sadece kavramsal olarak bildiğimizi gösteriyor. Sevgiyi derinlemesine inceleyen, irdeleyen ve bizlerin çoğu zaman sevgi için yaptığımızı düşündüğümüz şeylerin aslında sevginin ve sevmenin bir kusuru olduğunu müthiş alıntılarla, müthiş psikolojik hikayelerle müthiş şekilde aktarıyor. Gerçekten Müthiş Psikoloji:)
Bu kitabı okurken çoğu doğru gelen şey artık size bir düşünce kapısı açacak, tekrar tekrar düşünecek ve en sonunda gerçek sevgiyi kusursuz bir şekilde öğrenmiş olacaksınız. Ayriyeten içerisindeki küçük olay örgülü testlerle sizlere tam anlamıyla teşhis ve tedavi yöntemi uygulamakta gayet başarılı bir görev üstlenmiş olacak kitap. 
Bırak Olduğu Gibi Gelsin Hayat
Aşk, Gönüllü Esirliktir.
Özgürlük yoksa aşk da yoktur.
Her ne kadar alışılmışın dışına çıksa da 
Ahmet Ümit onun usta kaleminden çıkan her eser gibi akıcılığını ve sürükleyiciliğini bu eserinde de görüyoruz. Ahmet Ümit aşkın zoraki kısıtlamaya gelemeyeceğini bir masal havasında okuyucuya aktarmak istemiş ve bunda da gayet başarılı olmuş.
Ahmet Ümit deyimiyle; “Aşk gönüllü esirliktir” ,
dahası da var, “Asla sevdiğin kişinin gardiyanı olma” demesiyle de aşkın kölelik olmadığını anlatmak istemiş. Dolayısıyla kitabı sadece masal kitabı veya bir roman olarak okumak ve nitelendirmek yerine çıkarımlarda bulunmamız da istenmiştir yazar tarafından.
Seni Yoran Her Şeyi Bırak - Duygusal Manipülasyondan Kurtulma ve Korunma MetotlarıMüthiş Psikoloji · Destek Yayınları · 20223,420 okunma
“İyi beni bulur.”
“Koskoca âlem içine yerleştirirmiş sen hâlâ kendini küçük bir şey mi zannediyorsun?”
Hz. Ali
Kitabın teması insan, insan ilişkileri ve problemeleri diyebiliriz.
Yazar aldığı eğitimi, yaptığı çıkarımları ve edindiği tecrübeleri bu kitapta topluyor ve bir rehber niteliğinde okuyucusuna aktarıyor.
Yazar bu aktarımı yaparken güzel ve yerinde alıntılarla da süslüyor anlatımını ve bununla da kalmıyor ders verir nitelikte hikayelerle eklemeler yapıyor. Bu da okurun okurken sürüklenmesine, kitabın manasını ve yazarın anlatmak istediklerini daha iyi kavramasına büyük ölçüde yardımcı oluyor. 
Hakan Mengüç
Bir Uzun Hikâye Olsun…
Ve bu ücra kasabalarda sevenlerin kavuşması için hâlâ delikanlıların yaz günü karlı dağdan kar getirmesi isteniyordu.
Benden böyle bir masal kahramanı olmak bile esirgendi.
Ben aslında Ferhat olup dağları delmeye hazırdım ama…
Ne beni muhatap aldılar.
Ne kızı dışarı saldılar.
Geceleri, yalnız geçen geceleri ne yapacaktım. Bazen pencereyi açıp yeter artık, yeter diye bağırasım geliyor. Bağırmadım yumruğumu ağzıma bastırıp gözyaşlarımı sildim. Ve bir karar verdim.
Babam Münire’yi kaçırmış; ben de Feride’yi kaçırayım,
bir uzun hikaye olsun…
Alınan cevap ise bu kez farklı olacaktır:
Bizim sevdamız artık ahirete kalmıştır.
Mustafa Kutlu dan yine bir baba oğul hikayesi…
Yanmak var yanmak var.
Odun yanınca kül olur.
İnsan yanınca kul olur!
Olabilir.
Hiç hesapta yokken kırılabilir, yorulabilir… Sırtından en çok da kalbinden vurulabilir insan…
Tam da bu durumlarda okunması gerken kitaplardan biri bence.
Yazarın teması tamamen insan, insanın yaşadıkları ve insanın yaşayamadıkları…
İçeriğinde şiir, değerli kişilerin düşünceleri, ayetler gibi birçok alıntı yapması okumaya ayrıca bir zevk katmış oldu. Yazar 
Tolga Akpınar , lafı uzatmadan anlatmak istediğini okuyucusuna akıcı ve sürükleyici bir şekilde aktarıyor.
Kalemine sağlık diyelim…
hüzün nehir oldu, derya diye bu kitaba döküldü…
Hüznün nehir olduğu Mustafa Kutlu nun 
Tirende Bir Keman kitabının sayfalarına döküldüğü an…
Kemani Kenan ve oğlu Sadullah’ın yürek burkan, okurken göz dolduran hatta gözlerden yaş getiren hikayesi…
Aşk… Ezelde Bir Merhaba idi; Hâlâ ki Odur…
Aşk beşeridir; şakayla başlar, sorumluluk getirir. Gözden girer, gönülde yaşar. Surete meyledenler ziyandadır.
Aşk platoniktir; sohbetle başlar, zahmet getirir. Zihinden girer, gönülde yaşar. Sîretini süslemeyenler yol şaşırır.
Aşk ilahidir; imanla başlar, vahdete götürür. Gönülde doğar, gönülde yaşar. Sırrı saklamayanlar, başını verir.
İskender Pala ‘nın aşk üzere yazmış olduğu yazılarının bir kitapta toplandığı eser 
Kitab-ı Aşk
Üç bölümden oluşuyor kitap: Aşk-ı İnsanî,
Aşk-ı Hayalî, Aşk-ı İlahi…
Her bölümden ayrı birer lezzet alıyor okuyucu. Bol bol alıntı, söz, kıssa, beyit, gazel, deyiş, ayet, hadis… bulundurmasıyla ve bunu okuyucuya açıklama çabası içerisinde olmasıyla daha büyük zevk veriyor okuyucuya İskender Pala.
Kitabın sonunda ise bizi bir hikaye (Hikâye-i Aşk) karşılıyor. Pervanenin Kanatlarında başlıklı hikayede Ebubekir Kânî Efendi ile onun Tiryandafila’sının yani Despina’nın hikayesi…
Ebu Bekir Kânî Efendi şair ve yazar olarak unutuldu, ama “Kırk yıllık Kânî, olur mu Yani” sözü Türkçe deyimler arasında yüzyıllarca kullanılmaya devam etti.
Âlem bir aşk için yaratılmış ve
“Aşk imiş her ne var âlemde!..”
