Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

M.Furkan Beginoğlu

Kuran-ı Kerim'de en çok geçen ayetlerden biridir "Akıl etmez misiniz?" ayeti. Daha önce birçok sebeple uyarıldık ve şimdi yüzyılın felaketiyle bir kere daha uyarıldık. Kendimize çeki düzen vermemiz gerektiğinin ne zaman farkına varacağız, merak ediyorum doğrusu. Bir arada olmak için doksan dokuz sebep varken ayrışmak için bir sebep aramayı bırakmaktan ne zaman vazgeçeceğiz.Yetmedi mi dünya hırsı,bitmeyecek mi açgözlülüğümüz? Sen kardeşim, evet sen. Kamuya hizmet veren insanların inancına, imanına, namazını kılıp kılmadığına takılma. Sen o insanların verdiği hizmetlerin samimiyetine, dürüstlüğüne, sağlamlığına bak. Biz fıtrat olarak çok çabuk unutan varlıklarız. Bugüne dair acı olan ne varsa unutalım, unutturalım birbirimize ama daha fazla kâr elde etmek için inşaatın malzemesinden çalan müteahhitleri unutmayalım. Bu müteahhitlerden aldıkları paralarla bu yolsuzlukları görmezden gelen belediye başkanlarını unutmayalım. Evsiz yurtsuz insanların başlarını sokacak bir daire aradığı günlerde daire fiyatlarını iki katına çıkaran ev sahiplerini unutmayalım.Her fani can verecek, her yeni eskiyecek, ilahi adaletin dünyadan ziyade ahirette tecelli edeceğini unutmayalım.
Reklam
Okumuyoruz,araştırmıyoruz.Ne tür operasyonların içinde olduğumuzun farkında bile değiliz.Allah aşkına,araştırma,inceleme kitapları okuyun.Kitap okumazsanız canınızı okurlar.
Kâmran, pantolonuna dikkat etmeden oradaki bir kayanın üstüne oturuverdi.Onu hemen kolundan tutup kaldırdım:Sen naziksin; kuru yere oturma, dedim ve arkamdaki lacivert pardösüyü çıkararak oturacağı yere serdim. Kamran gözlerine inanamıyordu; - Ne yapıyorsun, Feride? dedi. - Hasta olmaman için, dedim, zannederim ki, seni muhafaza etmek bundan sonra benim vazifem oluyor. Kuzenim bu sefer de galiba kulaklarına inanamadı: - Ne söylüyosun, Feride? dedi. Bunu sen mi bana söylüyosun? Nişanlandığımızdan beri senden işittiğim en tatlı söz.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Feridem! Bir küçük feryada benzeyen bu ses hâlâ kulağımdadır. Gözlerini açtım ve onun büyümüş gibi görünen gözlerinde iki iri yaş damlası gördüm. - Beni, bu dakika içinde o kadar mesut ettin ki, ölürken aklıma gelirse ağlayacağım. Öyle yüzüme bakma. Sen daha pek küçüksün. Mümkün değil, öyle şeyleri anlayamazsın. Hepsini unuttum artık. Kâmran, bileklerimi tutmuştu. Onları geri çekmedim, fakat hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Bu, böyle bir nöbetti ki Kâmran âdeta korktu. Aynı yollardan geriye dönerken ben hâlâ ikide bir içimi çekiyor ve hıçkınıyordum. O artık bana elini dokundurmaya cesaret edemiyordu. Fakat, ben onun gönlünün rahat ettiğini anlıyor ve memnun oluyordum. - Sen önden gitmelisin, dedim. Ben havuzda yüzümü iyice yıkayacağım.Beni bu suratla görürlerse ne derler!
Reklam
"Hayat ışığım söndü, evim barkım yıkıldı. Karanlıkta yalnız kaldım.Hayatlık meşalem tekrar yanacak mı bunu da bilmiyorum.Öte yandan size bakıyorum abla; nice badireler atlattınız,derdin her türlüsünü gördünüz de yaşamayı bildiniz.Bir müşkülden sonra kolaylık olması Allah'ın mucizesidir. Sizin hissenize düşen sabırdan Allah bana da nasip edecektir elbette. Ümitsizlik,insanı düşkünlüğe götürür. Kendi marifetiyle bu çukura yuvarlananın,ne Hak katında ne de kul indinde yeri yoktur.Kendi kandilimi kendim yakmam ve doğru yolda yürümem lazım."
"Benim sevgili masam," dedi, "seninle ne kadar mutlu saatlerimiz geçti. Aslına bakarsan, bana iyi bir arkadaş oldun. Beni hiç yarı yolda bırakmadın, ret yazısı vermedin, aşırı çalıştım diye asla şikâyetçi olmadın.”
İçimde söylemek istediğim çok şey var. Çok büyük şeyler. Bunların ifade etmenin yolunu bulamıyorum. Bazen bana öyle geliyor ki bütün dünya bütün hayat her şey içimde duruyor ve sözcüsü olmam için feryat ediyor. Hissediyorum ama anlatamıyorum.
Hayatı boyunca sevgi açlığı çekmişti. Sevgiye hasretti.
Yan taraftaki apartmanın kapıcısının kendisine baktığını,bir tas çorba getirirse içtiğini;getirmezse aç kaldığını anlattı.Demir bir karyola, kırık bir sandalye ve yerde bir yırtık kilimden başka eşyası yoktu.Duvarda babasının resmi asılıydı. Beş parası olmadığı halde Bugün birisi gelse ve dese ki,Şadiye yarına çıkamayacaksın,bu gece vefat edeceksin neyim varsa hediye ederim demişti Şadiye Sultan.
Reklam
Ya inandığım dostalarımın beni aldatmasını önlemek: büsbütün imkânsız bu. Dostlarım alayediyor benimle. Bu çocuğun sonu ne olacak, diyorlar. Hiç olmazsa kitaplardan kitaplar çıkarmalıymışım. Bunu da yapamıyorum, yazamıyorum. Kitapları, işimde kullanılacak bir mal gibi göremiyorum: kapılıyorum onlara. Belki kitaplar da bu kadar bağlanmamı istemiyorlar kendilerine. Kitaplar da onlara karşı gösterdiğim aşırı ciddiyetimle alay ediyordur. Biliyorum, kitaplar da beni adamdan saymıyorlar.
Berke Handan,Hülagü Hana "Ey! Yiğit amcamın gafil oğlu! Gafil oğlu diyorum çünkü ne suya gark olan firavundan ne de Tanrı'nın bir sineği karşısında aciz kalan Nemrut'tan haberin var. Sen Tanrı'nın askeri olamazsın çünkü namertsin. Ve o makama layık değilsin. Adaletten söz eder, adil davranmazsın, çünkü adil değilsin. Hâlâ Tanrı'nın askeriyim diyorsan da lalet içindesin, çünkü o asker henüz doğmadı. Hiç de gereği yokken kardeşi kardeşe kırdırdın. Dilerim Tanrı'dan iki cihanda yüzün gülmesin."
Panama YayıncılıkKitabı okudu
Eğer sevmek irade ile olsaydı yemin ederim ki sevmemeyi murad ederdim
Safiye Hüseyin tepenin üzerinden yola doğru ilerledi. Gelen askerleri daha yakından görmek istiyordu. Çanakkale'ye geldiğinden beri ilk defa bu kadar genç askerlere rastlıyordu. "Allah'ım! Ne kadar gençler... Demek ki bunlar taarruz edecekler. Ölüme bu kadar genç yaşta koşmak. Hem de gönüllü. Hem de isteyerek ve bilerek... Rabbim, onları koru. Onlara yardım eyle. Ömürlerinin baharındaki gençler, çiçeklenen hayatlarını bu topraklarda mı solduracaklar... inanamıyorum. Bu kadar çok sayıda askeri, bu yaşta ölüme gidecek gençleri bir arada görmek kalbimi mahzunlaştırıyor. Duyduğum elemi büyütüyor. Sanki ben ölüme gidiyorum. Sanki ben vuruluyorum atılan her mermide. Sanki ben yaralanıyorum; her şarapnel parçasıyla. Beni defalarca öldürüp öldürüp diriltiyorlar... Ah vatanımız, ah bu yiğitlerin al kanları ile sulanan toprak. Senin için verdiğimiz kavga, seni daha da kutsal kılıyor. Mübarek kılıyor... İşte toprağa değer katan bu gençler. Toprağı vatan yapan bu gençler. Onların buralarda bıraktıkları canları... Kanları..."
Duyuyor musun Alegram? Martin Luther gibi büyük bir düşünce adamı beni takdir ediyor ve onaylıyorken, sizin bu uzak tavırlarınıza anlam vermek mümkün değil. Aramızda dağlar gibi birikiyor zaman. Soğuk bir esinti kaplıyor yüreğimi sizi düşündüğümde ve bunun korkudan kaynaklandığını biliyorum. Son mektuplarıma cevap vermemeniz yalnızca ürkütmüyor beni Alegra, incitiyor da... Sizi asla suçlamayacağımı, tercihlerinize saygıyla boyun eğeceğimi Türklerin arasına katıldığım daha ilk günden söylemiştim. Bana en kısa zamanda nihai kararınızı bildiren bir mektup gönderirseniz acılarımı hafifletme lütfunu da gösterirsiniz. Bu kadarını hak ettiğimi düşünüyorum sevgilim...
73 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.