Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Uğraşılan gerçeklik hiçbir zaman bir durma noktasının ifadesi değildir. Yani ancak hareket halinde olunduğu takdirde yakalanabilen bir değerdir gerçeklik. Hareket kaybedilince gerçeklikte kaybolur. Bu yüzden insan gerçekliği yalnızca tadabilir. Unuttu sabır edip edinemez.
“"Ben" deyince bir boşluk duygusuna kapılıyorum. Öyle unutulmuşum ki kendimi iyice hissetmek elimden gelmiyor. Benden kalan tüm gerçeklik, var olduğunu hisseden varoluş sadece. Yavaş yavaş, uzun uzun esniyorum. Kimse. Antoine Roquentin kimse için yok. Soyut bir şey o. Bilincimde kendimle ilgili ufacık, soluk bir anı salınıyor. Antoine Roquentin... Birden "ben" soluklaşıyor, soluklaşıyor, işte söndü.”
Reklam
106 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Kitabın adı:Tante Rosa Yazarın adı:Sevgi Soysal Sayfa sayısı:106 Gerçeklik ve soyutluk arasında gidip geldiğim bir ir düş mü yoksa gerçek mi diye sorguladığım bir kitap oldu. Uyurken birden uyanırsın gördüğün yaşadığın şeylerin bir rüya olduğunu anlarsın ya öyle oluyor insan. Kitap bittiğinde öyküler tamamlanıyor birbirinin devamı olduğu anlaşılıyor . Tavsiye ederim...
Tante Rosa
Tante RosaSevgi Soysal · İletişim Yayınları · 20193,939 okunma
tek bir gerçeklik asla olamaz. Bugünkü gerçekliğin yegâne gerçeklik olduğu yanılsaması bir yandan bize dayanak sağlasa da, diğer yandan bizi dipsiz bir boşluğun içine sürükler, çünkü bugünün gerçekliği, yarın yanılsama damgası yemeye mahkûmdur.
Ölüm ve delilik arasında, hayal ve yakıcı berraklıktaki gerçeklik arasında durur onun dünyası.
Bizim gerçeklik dediğimiz şey insanın yarattığı bir kavram ve çeşitli yönlere çekilerek farklı anlamlarda kullanılmakta.
Sayfa 50
Reklam
Gerçeklik olarak algıladığımız şeyler, beynimizin bizde yarattığı ve bize göre düzenlenmiş farkındalıklardır. Dolayısıyla her zihnin yorumladığı gerçeklik diğerlerinden bazı farklılıklar gösterebilir.
Sayfa 49
Tek gerçeklik şimdiki zamandır, duygudur: Herkes kendi şimdiki zamanını yaşar ve formüllerle inançları cehennemin dibine yollar.
520 syf.
·
Puan vermedi
“Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum. Bilseydim bu mutluluğu koruyabilir, her şey de bambaşka gelişebilir miydi? Evet bunun hayatımın en mutlu anı olduğunu anlayabilseydim, asla kaçırmazdım o mutluluğu..” Orhan Pamuk’un bende yeri bambaşkadır çünkü ilk kitap tutkunluğum onunla başladı. Onun eseri, kalemi, beni kitaba çekmesi.. Hepsinin duygusu tarifsiz. Birçok yerde gördüğüm Masumiyet Müzesi’ne en sonunda başladım. Benim için uzun soluklu bir kitap oldu. Okudukça okumak istememe rağmen bitirmem zaman aldı. Kitabın içeriğini gelecek olursak, kahramanımız Kemal’in derin, tutkulu, takıntılı bir aşkını anlatıyor. Ama sadece bir aşk kitabı gibi görünmesin. İçeriğinde 1970’li dönemin koşulları, namusa bakışları, toplumun ilişkilere bakış açısı, o dönemde var olan kesimlerin düşünceleri.. Geniş bir yelpazede ele alıyor. Romanda Kemal’in Füsun’a karşı olan sevgisi, aşkı çok başka şekilde ele alınıyor. Bu şekilde bir aşkın imkansızlığını düşünebilirsiniz ama bir süre sonra gerçeklik payına da sığınıyorsunuz. Çok derin duyguları derin bakış açısıyla ele alıyor. Betimlemesi, olay örgüsü, herbir karenin oluşması bir roman olamayacak kadar gerçekçi.. O an orada olup Kemal’in gözünden yaşıyorsunuz duyguları.. Tabi kitabı uzunca anlatmak isterdim ama bu keyfi okuyarak siz yaşamalısınız. Gerçekten pişman olmayacaksınız. Ama sakin bir kafayla okumalısınız o zaman ne okuduğunuzu anlarsınız. “Onun için aşk bir insanın uğruna bütün hayatını verebileceği, her şeyi göze alabileceği bir şeydi, evet. Ama hayatta da bir kere olurdu ancak.” Şimdiden Keyifli Okumalar
Masumiyet Müzesi
Masumiyet MüzesiOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 202241,3bin okunma
"Uzağa bakmak iyi değilmiş,uzağa baka baka aklını oynatanlar varmış lan,"
Sayfa 27
Reklam
"Mutluluğun, dünyadan yalıtılmış, insanın hırsları ve gövdesiyle sınırlı bir duygu olmadığını öğreneli beri, bir avuç insanı öne çıkaran tüm olanakları yağlı bir ip, bir çeki taşı gibi boynumda taşıyorum. Bütün bir yılı kupon keserek, çiftleşerek geçiren; günleri damla damla gövdesinde yağa çeviren; varlığını aşağılayan saldırılar karşısında secde eder­ken pazarda sebze fiyatlarına söylenmeyi demokrasi sanan; evinde elektrik ya da su kesilince modern bir ülke üzerine fikirler yürüten; insan hakları denince aklına trafik kuralları ve sarhoş naralarından başka bir şey gelmeyen; etikten, oto­büs kuyruğunda sıraya uymayı, estetikten, evindeki eşyala­rın renk uyumunu anlayan; bir gün bile bir resim sergisi ya da kitapçı dükkanı gezmeyen; on bir ay biriktirdiği yanlışlığı, yorgunluk diye kör bir özentiyle sulara taşıyan bu silik, bu gittikçe birbirine benzeyen bir örnek insanların denizle de­rinlik, kumla içtenlik, fesleğenle genişlik, zakkum ve sardun­yayla farklılık kazanması, gökle yerin, denizle dağların yer değiştirmesi kadar uzak, doğanın ilkel gerçeğinden de geriye düşmüş bir yıkıcı gerçeklik değil mi sizce de?"
Ağustosböcekleri ve kurbağalar aynı ritmi yakalayarak seslerini birbirleriyle koordine ederler. Bitkiler de birbirleriyle bilinçli titreşim halinde haberleşebilirler. İnsanların ruh hallerinin yaydığı titreşimler de onları büyük ölçüde etkiler.Bu gerçeklik, bilimsel deneylerle de ispatlanmıştır.
Sayfa 12 - Destek Yayınları
Benim için gerçeklik okulda, sokakta, evde olan değil, kitaplarda, yaşadığımı daha çok hissettiğim yerde yazandı.
...Bu hayali mağarada, yüzleri duvara dönük, zincirlerle bağlı insanlar vardır. Önlerinde, gerçek şeyler olduğuna inandıkları titreşen gölgeleri görebilirler. Gördükleri gerçek değil, arkalarında yanan bir ateşin önünde duran nesnelerin meydana getirdiği gölgelerdir. Bu insanlar tüm yaşamlarını, duvara yansıyan gölgelerin gerçek dünya olduğunu düşünerek geçirirler. Sonrasında içlerinden biri zincirlerini kırar ve ateşe doğru döner. Gözleri ilkin bulanıktır, ama sonra nerede olduğunu görmeye başlar. Mağaradan sendeleyerek çıkar ve nihayet güneşe bakabilir. Mağaraya geri döndüğünde, dışarıdaki dünya hakkında söylediklerine kimse inanmaz. Zincirlerini kıran kişi bir filozof gibidir. Görünüşlerin ötesini görür. Sıradan bir insan gerçeklik hakkında az bir fikre sahiptir, çünkü onu derinlemesine düşünmektense, hemen önünde duran şeye bakmaktan hoşnuttur. Ne var ki görünüşler aldatıcıdır. Gördükleri gölgelerdir, gerçeklik değil.
Ancak zihnim eşimin hayaline takılmıştı, tuhaf bir gerçeklik ile hayalimdeydi. Gözümün önünde bana cevap verirken, yüzünde gülümsemeyle, dürüst ve cesaret veren bakışı ile karşımdaydı sanki. Gerçek ya da değil, o an görünüşü yükselmekte olan güneşten daha aydınlıktı.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.