Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gelişim ve insanlığın kaynakları insanın içindedir. Bunların, gelişime yardımcı olduğu kadar köstek de olabilen toplum tarafından yaratılması ya da icat edilmesi söz konusu değildir. Bahçıvan bir gül fidanını besleyebilir de kurutabilir de ama onun gül fidanı değil de bir meşe palamudu olmasına karar veremez. Kültür, insanlığın gerçekleşmesinin, yani dilin, soyut düşüncenin, sevme yeteneğinin temel koşuludur; ancak tüm bunlar insanın ilk yapısında, birer gizilgüç olarak kültürden önce yer alır.
Eğitim yetenek yaratmaz; eğitimin rolü, doğuştan itibaren bulunan gizilgüç halindeki yetenekleri geliştirmektir. Geliştirme yerine engel çıkarırsa, eğitim görevini yerine getirmemiş olur.
Reklam
bir denizde bir öykünün sayısızdır yolları kimi vurgun yemiş gizilgüç kimi ahtapotun kolları
Alabalık ile SiyambalığıKitabı okudu
“Bergson'un bellek ve duyu algılayışıyla bağlantılı olarak ileri sürdüğü kuram tipini, şimdiye kadar yaptığımızdan çok daha ciddi bir biçimde ele alırsak iyi olur. Önerme şudur: Beyin, sinir sistemi ve duyu organlarının işlevi aslında eleyicidir, üretici değil. Her insan, her an kendi başına gelenleri anımsamak ve evrenin her yerinde olan her şeyi algılamak yeteneğine sahiptir. Beyin ve sinir sisteminin işlevi büyük oranda yararsız ve ilgisiz bu bilgi kütlesinin her yeri kaplamasından ve kafamızı karıştırmasından bizi korumaktır, bunu da doğal olarak her an anımsayacağımız veya algılayacağımız şeylerin çoğunu dışarıda bırakarak ve uygulamada yararlı olabilecek görünenlere özel bir seçim sonucu çok az yer açarak yapar. Böyle bir kurama göre her birimiz gizilgüç olarak Özgür Akıl'ız.
Sayfa 16 - İmge, 2. Baskı, 2003Kitabı okudu
Bir imparatorluk büyür, sorumlulukları artar ve kaçınılmaz olarak mali kaynakları tükenirdi. Ancak Batı süresiz yenilenebilir, potansiyeli (gizilgüç) olan bir ekonomi geliştirmişti. Modern öncesi uygarlıkların alışıldık davranışı olan geçmişe bakmak ve neler başarıldığı hakkında konuşmak yerine Batılılar ileriye bakmaya başladılar.
İnsanoğlu böylesi bir boşluk halinde uzun süre yaşayamaz: eğer bir şeye doğru ilerlemiyorsa sadece durgunlaşmakla kalmaz, biriken gizilgüç hastalık hali ve çaresizliğe, eninde sonundaysa yıkıcı eylemlere dönüşür.
Reklam
hımm_
Kadınlar _ceteris paribus_ erkeklere göre hipnoza daha yatkındır. Ama erkeğe göre kadının, daha bir içtenlikle âşık olmaya yatkın olduğu da doğrudur. Bu eğilimi açıklayacak başka ne gibi nedenler olursa olsun, kuşkusuz bu, iki cinsin kafasındaki değişik dikkat düzenlemelerinden büyük ölçüde etkilenmektedir. Eşit koşullar altında kadın ruhu,
Önümde, arkamda, yüzümde, gözümde, kalbimin en derininde. Sen... Yaşandıklar, tanıklar, sana beni hatırlatır, Her şey de sen varsın. İçimdeki gizilgüç'sün...
Her insan keşfe değer bir evrendir. İçimizde keşfedilmeyi bekleyen birçok yetenek ve büyük bir gizilgüç vardır. Ama biz her nedense kendimizi küçümseme eğilimi içinde " Ben tek başıma ne yapabilirim? Benim gücüm neye yeter ki?" Deriz. Oysa her türlü zorluğun üstesinden gelmemizi sağlayacak, bizi özgürleştirecek olan o yüce güç, büyük potansiyel ya da diğer adıyla mucize içimizde saklıdır. " Ne ararsan kendinde saklıdır." Dememiş midir mevlanamız?
En olumsuz gibi görünen bir insanda bile mutlaka yapıcı bir gizilgüç olduğundan, onu gene de bir yerinden yakalamaya çalışabiliriz. Bu kimi kez tutuyor ama kimi kez de insan büyük düş kırıklığına uğruyor. Türkan Saylan: Bu söylediğinizi ne kadar çok yaşamışımdır. Bu nedenle insanlara bütünüyle nahif bir yaklaşımım var. Hiçbir söylentiye aldırmam. Onu doğrudan kendi gözlerimle görmek ve tanımak isterim. Aslında o insana ilişkin söylenenler genelinde yüzde doksan doğru çıkar ama işte bir yüzde on vardır ki, bu benim için çok önemlidir. Peki ya yüzde onu tutturamazsanız? Bunun altında hiç ezilmiyorsunuz, öyle değil mi? Türkan Saylan: O zaman o insanı unutmayı ya da diyelim yok saymayı tercih ediyorum. Yapmamız gereken o kadar çok şey var ki, zaman yitirmemek gerekiyor. Ben hep ileriye bakıyorum.
171 öğeden 111 ile 120 arasındakiler gösteriliyor.