Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İçi Boş İnsanlar
...İnsanlık böylesine bir boşluk halinde uzun süre yaşayamaz: Bir şeye doğru ilerlemiyorsa sadece durgunlaşmakla kalmaz. Biriken gizilgüç, hastalık haline ve çaresizliğe, eninde sonundaysa yıkıcı eyleme dönüşür.
Bu tür insanlar beyin yıkayıcılarının seçilmiş kurbanlarıdır. Geleneksel bir demokraside sırtını sağlam bir örgüte dayayan herhangi bir etkili kişi bu yüzde yirmilik uyurgezer gizilgücü, kendilerini hipnotizmacılarının yüceltilip güçlendirilmesine adamış bir bağnazlar ordusuna dönüştürebilir. Dahası, bir dikta yönetiminde aynı uyurgezer gizilgüç, körü körüne bağlılığa sürüklenerek tüm yetkileri elinde toplayan bir ana partinin çekirdeğini oluşturmak için seferber edilebilir.
Sayfa 252 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"İlkel toplulukta toplumsal eşitsizlikler (pek) yoktu. Ekonomik ve siyasal eşitsizlikler hiç yoktu. Çünkü geçim alanında (öteki koşulları oluştuğunda eşitsizliği yaratıp besleyebilecek) 'üretim' yoktu. Ve 'emeğin verimliliği', emekçiyi doyurmaktan öte bir 'artı' üretip, birilerini ötekilerden varsıl edecek düzeye ulaşmamıştı. Geçim biçimi, doğadaki hazır besinlere elkoymak olan (çeşitli biçimleriyle) toplayıcılık ve avcılık idi. Buradan giderek 'asalaklık, analarımızın, atalarımızın doğasında varmış' sonucuna sıçranabilir mi? Sıçranamaz, çünkü koşulları oluşunca ileride insanlığı üretime geçirecek etmenin insanın o aynı doğası (aynı gizilgüç) olduğu görülecek."
Bilinçdışı, öznenin ne söylediğini bilmeksizin söylediği uygun bir "söylenen"de edimselleşmesini bilen olayların ya da "söylemeler"in gizilgüç halindeki bir zinciridir .
Sayfa 29
İnsanların bundan on yahut yirmi yıl önceki anlamsız sıkıntıları şimdi alay konusu olabilirken aslında çoğu kimse için boşluk duygusu sıkıntıdan evrilerek çeşitli tehlikelere gebe olan bir tür anlamsızlık ve çaresizlik halini almıştır. New York'ta lise öğrencileri arasında giderek artan uyuşturucu madde bağımlılığı, çok isabetli bir şekilde, ergenlik dönemini yaşayan bu gençlerin askerlik ve dengesiz ekonomik koşullar dışında beklentileri ve pozitif, yapıcı amaçları olmamasıyla ilişkilendirilmiştir. İnsanoğlu böylesi bir boşluk halinde uzun süre yaşayamaz: Eğer bir şeye doğru ilerleyemiyorsa sadece durgunlaşmakla kalmaz; biriken gizilgüç hastalık hali ve çaresizliğe, eninde sonunda yıkıcı eylemlere dönüşür.
varlığını bir şaşırtmacayla, zorla gözler önüne seren bir şey; bu, halk denen kitlenin ta derinliklerinde yatan, bir gizilgüç niteliğiyle var olan kötülüğün bütün uzantılarıyla algılanmasıydı, insanın büyük şehirdeki güruhun batağına saplanması, böylece de insanlığını yitirmesi, insan karşıtı bir varlığa dönüşmesiydi; bu, varlığın temellerinin sarsılmasından, yerini salt güdülerle akıp giden, yüzeysel bir hayata bırakmasından, köklerini yitirip bu köklerden kopmasından kaynaklanan bir olguydu; böylece ortada, bulanık bir dış görünüşün tehlikeli boyutlarda köklerinden kopmuş hayatından, ölüme gebe, esrarlı ve cehennemden farksız bir sona gebe hayatından başkaca bir şey kalmamış oluyordu.
Reklam
"İnsanoğlu böylesi bir boşluk halinde uzun süre yaşayamaz: eğer bir şeye doğru ilerlemiyorsa sadece durgunlaşmakla kalmaz, biriken gizilgüç hastalık hali ve çaresizliğe, önünde sonundaysa yıkıcı eylemlere dönüşür."
İnsanlık böylesine bir boşluk halinde uzun süre yaşayamaz: Bir şeye doğru ilerlemiyorsa sadece durgunlaşmakla kalmaz. Biriken gizilgüç, hastalık haline ve çaresizliğe, eninde sonundaysa yıkıcı eylemlere dönüşür.
Şehrin insanı
halk denen kitlenin ta derinliklerinde yatan, bir gizilgüç niteliğiyle var olan kötülüğün bütün uzantılarıyla algılanmasıydı, insanın büyük şehirdeki güruhun batağına saplanması, böylece de insanlığını yitirmesi, insan karşıtı bir varlığa dönüşmesiydi; bu, varlığın temellerinin sarsılmasından, yerini salt güdülerle akıp giden, yüzeysel bir hayata bırakmasından, köklerini yitirip bu köklerden kopmasından kaynaklanan bir olguydu; böylece ortada, bulanık bir dış görünüşün tehlikeli boyutlarda köklerinden kopmuş hayatından, ölüme gebe, esrarlı ve cehennemden farksız bir sona gebe hayatından başkaca bir şey kalmamış oluyordu.
İnsanın yaşamdaki temel ödevi kendisini oluşturmak, yani gizilgüç olarak neyse o hale gelmektir. Çabasının en önemli ürünü, kendi kişiliğidir.
Sayfa 248 - Say YayınlarıKitabı okudu
Reklam
İnsancı Törelbilinç
Bu nedenle törelbilinç, kendimize karşı, yine kendimizden gelen bir tepkidir. O, bizleri kendi kendimize, üretici bir biçimde yaşamaya, tam anlamında ve uyumlu bir biçimde gelişmeye çağıran, yani gizilgüç (potansiyel) olarak ne isek o olmamızı isteyen kendi benlerimizin sesidir. Törelbilinç, bütünlüğümüzün gözcüsüdür. O, "insanın kendisinden haklı olarak gurur duymasını ve aynı zamanda kendisine evet demesini güvence altına alan yetenektir."
Sayfa 180 - Say YayınlarıKitabı okudu
Spinoza, "Erdemden ve güçten aynı şeyi anlıyorum." diyor. Özgürlük ve kutsanmış olma, insanın kendini anlamasından ve gizilgüç olarak sahip olduğu tüm güçleri dışlaştırma çabasından, yani "insan doğası örneğine giderek daha çok yaklaşmasından" oluşur. Spinoza'ya göre erdem, insanın güçlerini kullanmasıyla özdeştir. Kötülükse, onun güçlerini kullanmaktaki başarısızlığıdır. Spinoza'ya göre, kötülüğün özünde güçsüzlük yatar.
Sayfa 94
Kapitalist pazarda hiçbir gizilgüç, hiçbir seçenek küçümsenmez: Her malın bir alıcısı vardır. Pazarın örgütlenişi ona göre düzenlenir, hepsi bu.
İnsanoğlu böylesi bir boşluk [beklentileri ve yapıcı amaçları olmaması] halinde uzun süre yaşayamaz; eğer bir şeye doğru ilerlemiyorsa sadece durgunlaşmakla kalmaz, biriken gizilgüç hastalık hali ve çaresizliğe, önünde sonundaysa yıkıcı eylemlere dönüşür. … Boşluk duygusu genellikle insanların, hayatlarına yahut içinde yaşadıkları dünyaya ilişkin etkili bir şey yapmaktan aciz olmalarını hissetmelerinden kaynaklanır. İçsel boşluk duygusu, kişinin yılların birikimiyle hayatına yön verme, başka insanların ona olan davranışlarını değiştirme yahut içimde bulunduğu dünyayı etkileme gücünün olmadığına dair inancının sonucudur. Böylelikle günümüzde pek çok insan gibi derin bir çaresizlik ve anlamsızlık hissine kapılır. Ve istekleriyle hisleri gerçek anlamda bir fark yaratamayacağı için istemek ve hissetmekten vazgeçer.
En olumsuz gibi görünen bir insanda bile mutlaka yapıcı bir gizilgüç olduğundan, onu gene de bir yerinden yakalamaya çalışabiliriz. Bu kimi kez tutuyor ama kimi kez de insan büyük düş kırıklığına uğruyor. Türkan Saylan: Bu söylediğinizi ne kadar çok yaşamışımdır. Bu nedenle insanlara bütünüyle nahif bir yaklaşımım var. Hiçbir söylentiye aldırmam. Onu doğrudan kendi gözlerimle görmek ve tanımak isterim. Aslında o insana ilişkin söylenenler genelinde yüzde doksan doğru çıkar ama işte bir yüzde on vardır ki, bu benim için çok önemlidir. Peki ya yüzde onu tutturamazsanız? Bunun altında hiç ezilmiyorsunuz, öyle değil mi? Türkan Saylan: O zaman o insanı unutmayı ya da diyelim yok saymayı tercih ediyorum. Yapmamız gereken o kadar çok şey var ki, zaman yitirmemek gerekiyor. Ben hep ileriye bakıyorum.
158 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.