Zihnimiz hep mükemmeli düşünmeye çalışıyor. Kötü, mükemmel bir biçimde en kötüsü içinde hiç iyi ihtimalleri barındırmayan. İyi ise mükemmel biçimde iyi, kötü ihtimalleri yok sayacak biçimde. Bu da gerçek hayatla pek bağdaşmıyor çünkü gerçekler daha karışık içinde iyi ve kötü birçok yanı olabiliyor. Bakışımızı değiştirerek çeşitli yönler bulabiliyoruz fakat zihin kötüyü tasarlamak istiyorsa sadece onu üretmeye odaklanıyor.
Gerçek sorun olduğunda, düşüncelerin önemi yoktur, eyleme geçilir.
Düşünce ile üretilenler ise gerceklikten yoksun, ancak gerçeklik duygusu ile örülmüştür.
İhtimaller üzerine yapılan kurgu, bence gerçek sorundan daha sarsıcı.
Dış dünyadaki verilen savaşlar nihayi bir sonuca erebiliyorken.
İnsanın Kendi içinde ürettiği kargaşa bitmez tükenmez bir sokırım hâline dönüşür..
Bu yüzden ürkütücü olabilir:)
Bahsedilen doğal olan dış dünyadaki gerçek tehlikelerin haricindeki tehlikelerse eğer. Ben bunun yine insanın kendi içinde ürettiği kargaşanın ürettiği tehlikeler olduğunu düşünüyorum. Hatta karşılıklı biribirilerini ürettiklerini de düşünebiliriz.
İnsan dış tehlikelerden bir şekilde koruyabiliyor kendini, belki kaçarak belki savaşarak, belki kabul ederek korunuyor. Fakat içte verilen savaştan ne kaçabiliyor insan ne de savaşabiliyor. Kabul etmekse en zor olanı. O yüzden bence doğru.
Zihnimizde ürettiklerimiz gerçeklerden çok daha ürkütücüdür çoğu zaman, hatta o denli güçlüdürlerler ki gerçeği eğik bükerek kendi gerçekliğine uydurur ona inanmayı yeğleriz.