Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Var mısınız?
Merabalar... “O bir roman değil. Bir destandan daha azı. Tarihsel bir günlükten de daha azı. Savaş ve Barış, ifade edildiği biçimle, tam da yazarın ifade etmek istediği ve edebildiği şeydir.” Tolstoy Savaş ve Barış’ı böyle tanımlıyor. 1Eylül itibariyle
Savaş ve Barış (2 Cilt Takım)
Savaş ve Barış (2 Cilt Takım)
'ı okumaya başlıyoruz @resulbulama ve https://1000kitap.com/N____ ile birlikte bu zevkli süreçte bize eşlik etmek isteyen arkadaşları birlikte yolculuğa davet ediyoruz. Aynı cümlelerin altını çizdiğine şahitlik etmek, dikkatinden kaçan alıntıları arkadaşların paylaşımlarıyla farketmek, karakterler üzerine konuşmak, roman içerisindeki olaylar üzerine yorumlarda bulunmak istiyorsanız bize katılın derim. Ne kadar çok gözle bu şahesere bakarsak istifademiz de o oranda artacaktır. 1) @resulbulama 2) https://1000kitap.com/N____ 3)@FatmaErarslan 4)
Ünal Sökükcü
Ünal Sökükcü
5)
Çetin Öcalan
Çetin Öcalan
6)
Ayhan KARATAŞ
Ayhan KARATAŞ
7)@kklorofil 8) @ultima 9) @orhangazi54
··
201 görüntüleme
Neşe okurunun profil resmi
Zavallı Andrey! Liza ile mutluluğu bulamayan, savaşın başlarında şan şöhret uğruna ailesini bile feda edebileceğini sanan, Austerlitz Savaşı’nda ordu büyük kayıplar verirken geri çekilmeyerek vurulduğunda gökyüzü sayesinde her şeyin boş olduğu gerçeğiyle yüzleşen, savaştan önce Napolyon’a hayran olan Andrey... Gerçekler suratına tokat gibi çarpınca, “büyük adamlar”! dediklerimize hayran olmanın hiçliğini fark etti. Hepimiz fark edebilsek! Bir meşe ağacı bile ona, büyük olaylar ve adamlardan çok daha anlamlı geldi. Ona, “Hayır, hayat otuz bir yaşında bitmez.” dedirten ağaçta hayatın gerçeğini buldu. Hayatın anlamını ararken Tolstoy’un doğayı kullanarak yol gösterişinin güzelliği... 887 sayfanın sonunda dedim ki, Tolstoy sağlam bir psikologmuş:)
Gülcan Coşkun okurunun profil resmi
“HURRA” Roman içerisinde sıkça karşımıza çıkan bir kelime..Rus askerleri votkalarını tokuştururken, alaydaki süvari ve piyadeler saldırıya geçmeden önce ağızlarından ‘hurra ‘ nidası çokça çıkıyor. Etimolojik kökenini biraz araştırdım, bizim günlük türkçemizde de çünkü kullanılıyor.. Tezahürat ve haydi hep beraber gibi anlamlarda kullanılıyor. Yazılı olarak ilk kez 1840 Takvimi Vekâyi gazetesinde kullanılmış ve fransızca kökenli olarak verilmiş. Jean Paul Roux(Türkolog) verdiği bilgiye göre ilk kez Ortaçağ’da Moğollar , savaş esnasında ‘vur hadi vur’ diye bağırıyorlar ‘vur haydi!’ diye kısaltılıyor..Savaş meydanlarındaki düşmanlarda kendi dillerine fonetik bakımından hurra diye alıyor.. Bu mümkün görünüyor bana en azından:) Çünkü Moğollar tarihte gelmiş geçmiş en iyi savaşmış topluluk.Savaşmaktan başkaca yapabildikleri bişey de yok dolayısıyla savaşmanın en iyisi olmuşlar.. Kısaca; Hurra, ‘Vur hadi ‘ nidasından geliyor olabilir..
Gülcan Coşkun okurunun profil resmi
ERFURT ANTLAŞMASI(1808) Tilsit’ten sonra Rusya ve Fransa yeniden bir barış anlaşması imzaladılar. Bu anlaşmaya göre Osmanlı’ya bağlı iki tane özerk devletçik olan Eflak ve Boğdan(bugünkü Romanya toprakları)Rus topraklarına katılmış ve Fransa ses etmemiş. Aralarında yaptıkları anlaşmaları çıkarları doğrultusunda zaman zaman delmişler bu anlaşmalarla Fransa her zaman müttefik olduğu Osmanlı’ya, Rusya ‘da müttefiki İngiltere’ye ihanet etmişler. İngiltere karşı hamle olarak Osmanlı’ya yakın siyaset tutmuş ve Kala-i Sultaniye(Çanakkale) antlaşması’nı imzalamışlar beraber... Napolyon Savaşları’nda kartlar yeniden dağıtılıyor:)
Sümeyra Özat okurunun profil resmi
Kitabı okudum fakat sizler gibi nitelikli okurların alıntı ve incelemelerini keyifle takip ederek bu süreçte sizlerle olacağım. Birlikte nice faydalı etkinliklere..
FatmaYıldız okurunun profil resmi
Teşekkürler Sümeyracım sanırım kitabı okumayan bi biz kalmışız 🤭
3 sonraki yanıtı göster
Gülcan Coşkun okurunun profil resmi
‘TİTUS’ “Aleksandr çağını yüceltti. Tahtımızdaki Titüs’ü koru Hem korkunç bir savaşçı ol, hem iyi bir insan Yurtta Rife, savaş alanında Sezar! Görsünler kimmiş Bagration Anlasın o şımarık Napolyon da Ve kalkışamasın, Soylu Rusları üzmeye bir daha!” Prens Bagration ,Roma İmparatoru ve generali Titus’a benzetilmiş bu satırlarda.. 30-80 yılları arasında yaşamış bir Roma imparatoru. Titus kamu düzenini sağlamak için çok para harcamış. Vezüv Yanardağı’nın yok ettiği Pompei şehrinin yaralarını sarmak için epiy uğraşmış.Halkına iyi davranmış.Gladyatör oyunları da düzenlememiş.Alışılagelen Roma İmparatorlarından farklı.. Çar Aleksandır’ın da Titus gibi olması beklenmiş olabilir alıntıda.
Gülcan Coşkun okurunun profil resmi
KİBİTKA Orta Asya göçebe kültüründen gelen keçe çadır. Rus generaller savaş meydanını ziyaret etmeye üstü kapalı kızak şeklinde Kibitra denilen arabalarla geliyorlarmış.
Gülcan Coşkun okurunun profil resmi
Fatma hanımcım ben de etkinliğe hoş gelmek istiyorum:)
FatmaYıldız okurunun profil resmi
🤗🤗🤗 çook hoş geldin cancağızım mutlu oldum 😘
Gülcan Coşkun okurunun profil resmi
MAZURKA DANS (Nataşa ve Denisof dans sahnesi) youtu.be/Q2vfnA_1pjk
Neşe okurunun profil resmi
#89388857 Benim gözüme takılanlar.😉
FatmaYıldız okurunun profil resmi
Merabalar arkadaşlar yine ben :) " Yapmacık bir alçakgönüllülük göstermeyeceğim: Savaş ve Barış, Homeros'un İlyada'sı gibi bir eserdir." demiş Tolstoy... Okumuş olduğum 200 sayfada ben savaş meydanlarına geldim şimdi savaşın içindeyim. Şimdiye kadarki bölümde yüksek sosyetede savaşın nasıl yankı bulduğu nasıl değerlendirildiğini gözlemledim diyaloglardan. İlk başlarda çok takıldığım eserin fransızca bölümlerini daha doğrusu Tolstoy'un bizzat kendisinin karakterlerin konuşma içerisinde kullandıkları Fransızca dilini aslıyla eser içinde kullanmasını oldukça abes buldum. Kendisinin bu konuda doyurucu bir açıklaması var ve okuyunca hak veriyorsunuz. Yalnız benim takıldığım nokta halen okumaya devam ettiğim kitabı olan Sanat Nedir de en şiddetli vurgusu halk tabakasının anlamadığı, halk tabakasının anlayacağı bir dilde yazılmamış bir kitap yahut sanat eserinin sanattan sayılmayacağı savını bu kitapta alaşağı etmesidir. Kendisi o dönemde Rus toplumunun vaziyeti böyleydi ben de öyle yansıttım bir ressamı uzaktan gördüğü insanların yüzlerini siyah noktalar halinde çizdi diye eleştiremezsiniz diyor ve yaptığı şeyin bununla eşdeğerliğini savunuyor. Ben bu konuyu Sis'ten okuyarak çözdüm çünkü bana zaten Rusça aslından okumuyorsam o diyalogların Fransızca kalması oldukça saçma geldi. Bunlar dışında kitapta bulunan Prenses Mariya Bolkonskaya karakterinde yazar akrabalarından edindiği bilgiler ışığında annesinin portresini çizmiş. Diğer karakterlere de hayatındaki insanların özelliklerini nakşetmiş. Ben ilgimi çekenlerden bir kaçını koyuyorum mesela Vera (o gıcık kız) büyük baldızını remettiği karaktermiş :)) Sonya çok sevdiği yengesinin resmedildiği kızmış vb. Pek çok karakter birbiri üzerine kitap içerisine dahil olurken ben hiç rahatsız olmadım lakin asabımı bozan şey Rusların bir kişiye en az 4-5 farklı şekilde hitap ediyor olmaları buna da Rus Edebiyatının aşinası olduğumuzdan alıştık ve katlanıyoruz ;).
75 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.