Yarın benim doğum günüm ve yine yalnızım. Hayatım boyunca pek çok şey yaşadım ama nadiren birileriyle bunları paylaşma fırsatım oldu. Ailemle ilişkim iyiydi ancak arada mesafeler oluşturan yurtlarda kaldım. Dostlarımı saymak için parmaklarım yeterli. Genellikle hislerimi ve düşüncelerimi kendime sakladım, insanlarla pek içli dışlı olamadım. Yalnızlık benim için bir sığınak gibi; güvende hissetmemi sağlıyor ama aynı zamanda bir hapishane gibi, dış dünyadan izole ediyor. Doğum günlerim genellikle sıradan günler gibi geçiyor, ailem ve yakınlarım dışında kimse hatırlamıyor, belki de kimse bilmiyor. Ama bu sefer bir şeyler farklı hissediyorum. Belki de artık bu yalnızlıktan sıkıldım ve bir değişiklik yapma, insanlarla gerçekten bağ kurma zamanı geldi. Belki de yarınki doğum günüm, hayatımda yeni bir sayfa açma fırsatı olacak.
YouTube kitap kanalımda 1984 kitabını önerip distopya türünü anlattım:
ytbe.one/DNo1wRTFR1g
"Who are you to wave your finger?
You must have been out your head!"
"Sen kim olduğunu sanıyorsun da bana parmağını sallıyorsun?
Kafayı sıyırmış olmalısın!" Tool*
UYARI : Bu inceleme yazılırken hiçbir kitap yakılmamış,
•
"Bu Cellatlar Çok İyi Yürekli İnsanlar"
spoiler!
Giyotin, kulağa oldukça ürkütücü geliyor ki öyle de olmalı. Bir dakika aynı isimli bir yarışma programı vardı, bir televizyon programı neden bir ölüm makinesi ile anılmak istendi asla anlamadım tıpkı insanların her gün neden daha fazla ölüm istediğini anlamadığım gibi.
Bazı kaynaklar
Bu kitap yorumunu Instagram'daki "alintilarlayasiyorum" profilimde de okuyabilirsiniz: instagram.com/p/CosJD6mtT22
Ne zaman bir bilimkurgu kitabı okusam bulunduğum dünyanın gerçekliğinden biraz olsun kaçıp farklı dünyaların ihtimalleriyle kafamı dağıtabiliyorum. Bu bana çok iyi geliyor.
Daha önceden
YouTube kitap kanalımdaki videodan Tolstoy'un hayatı, bütün kitapları ve kronolojik okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz: ytbe.one/bsTzvrg-Pi4
Arkadaşlar şu an hangi işi yapıyorsanız acilen o işi bırakın ve hemen şu alıntıyı okuyun. Okuduğum yüzlerce kitabın içinden çok çok az alıntıya böyle bir pozitif ayrımcılık yaparım
Hapishane Şarkıları nı üç kopya olarak temize çekti.Birini can dostu Pertev'e, öteki dayı oğlu Reşit'e, birini de Nazım'a(Hikmet) gönderecekti.
"Başın öne eğilmesin
Aldırma gönül aldırma
Ağladığın duyulmasın
Aldırma gönül aldırma"
Sabahattin Ali nin romanından biri. çeşitli karakter tahlilleri insana biraz dostoyevski'nin o insanın içine sızan havasını yaşatıyor. ben inanıyorum ki sabahattin ali değil de sabahattinov aliyevski olsaydı bugün her sokakta duvarlar yazılarıyla resimleriyle süslenir, pek çok başkente büstü dikilirdi.
henüz tanımlanamamış bir gizem var bazı
“Sabah saatlerinde bir çok defa karşılaşıp ayrıldılar ve her seferinde birkaç kelimeyle havadan sudan konuştular. Hapishane sohbetleri böyleydi; tereddütle başlardı ve sonra konuşmayı besleyecek yeni bir şey bulunamazsa hemen her iki tarafın da söylediği ya da duyduğu şeyi irdelediği güvensizlik içeren bir sessizlikle sona ererdi.”