Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Hegel"de ontolojik düzey, bilincin özne olarak kendisinin bilincine vardığı ve aynı zamanda maddi konumu ile hedefi arasındaki mesafenin farkına vardığı düzeydir. Freud'a göre ontolojik düzey,arzunun deneyimlenmesinin ve tatmin arayışının temel yapısıyla ilgilidir.
Reklam
144 syf.
·
Puan vermedi
·
36 günde okudu
Özellikle okumak ve düşünmek üzerine çoğumuzun aklındaki sorulara yanıt vermiş
Arthur Schopenhauer
Arthur Schopenhauer
Kitap 4 bölümden oluşuyor, kitaptaki temel düşünceleri özetleyelim: 1.İnsan Mutluluğunun İki Temel Düşmanı: Istırap ve Can Sıkıntısı Schopenhauer bazı kitaplarında bu iki düşmana değinir. Özellikle can sıkıntısına. “ihtiyaç içerisinde bulunmak ve yoksunluk
Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine
Okumak, Yazmak ve Yaşamak ÜzerineArthur Schopenhauer · Say Yayınları · 20133,655 okunma
Hegel, olayların bir ritmi olduğunu, yeniliklerin sonuçlar yansıttığını ve ilerlemelerin karşıtını kışkırttığını ifade eder. Hegel'in işaret ettiği gerçeklik, teknolojilerin insana güç verdiği gibi insanı zayıf da kılması gerçekliğini doğur. muştur. İnsan icatlarıyla hem heyecanlanan hem de bunalan bir varlık, kullandığı ve ürettiği araçlar onun hem özgürlüğünü artırır hem de yok eder. Teknolojinin insanın özgürlüğünü ilerleteceği zannedilmiştir oysa teknoloji özgürlüğü ve mutluluğu artırmaktan daha çok yalnızlaşmayı ve yoksulluğu meydana getirmiştir. Teknolojik araçlar tarafından uyuşturulan insan özerkliği, kurumsal buyruk altında ezilmektedir. Özerkliği artıracağı iddia edilen teknolojiyle özgürlük yitirilmiş ve bu yitirilmiş özgürlüğü geri vermeyi vaat eden otoritelerin yalanlarına karşı giderek daha duyarlı hale gelinmiştir (Frodeman, 2019, ss. 5, 11-12)).
Sayfa 232 - Ahmet DağKitabı okudu
- Hazin tarafı şu ki, bu cins azapları bütün dünya bir asır evvel yaşadı, bitirdi. Hegel, Nietszche, Marx geldiler, geçtiler. Dostoyevski Suat'tan seksen sene evvel bu azabı çekti.
İnsanın arzusu, başkasının arzusunu arzu etmekle başlar Hegel #georgwilhelmfriedrichhegel #hegel
Reklam
Erdem nedir??
İdealizmin uçukluk diyerek hafife alındığı çağımızda, bu kitabın hikâyesi de belki uçuk bulunacaktır. Fakat tam da bu noktada, ben Nietzsche'nin 'Erdem nedir?' tartışmasında, Hegel'e verdiği cevabı hatırlıyorum. Hegel, erdem için "geçmişte yaşayan insanların şu anda yaşayan insanların önüne koydukları ödev ve yükümlülükleri yerine getirmek" tarifini yaptığında, Nietzsche'nin cevabı şu olmuştur: "Erdem, geçmişte yaşayan insanların şu anda yaşayan insanların önüne getirip koydukları bağlardan kurtulabilmek ve bağımsız olabilmektir."
"Kötülük, kendisinin her tarafında kötülük algılayan nazarın tam içinde ikamet eder: Ötekine karşı hoşgörüsüzlük, kendisinin etrafındaki herkesi hoşgörüsüz ihlalci Ötekiler olarak algılayan nazarın tam içinde ikamet eder" şeklinde hükmetmiştir Hegel. (Zizek, 2006)
Sayfa 23 - Arı Sanat, 1. Basım, Eylül 2014
Negatif olmadan pozitif anlamsızdır. Bunlar zorunlu olarak birbirlerinden ayrılamazlar. Hegel çok uzun zaman önce saf varlığın (çelişkiden arınmış) saf hiçlikle aynı şey olduğunu, yani boş bir soyutlama olduğunu açıklamıştı. Aynı şekilde, eğer her şey beyaz olsaydı, bu bizim için sanki her şeyin siyah olmasıyla aynı olurdu. Gerçek dünyada her şey pozitifi ve negatifi, olmayı ve olmamayı içerir, çünkü her şey sürekli bir hareket ve değişim halindedir
Bilginin Aşamaları
§ Bilginin üç aşamasını tez, antitez ve sentez olarak da adlandırmıştır Hegel... §
Sayfa 414 - Pan YayınlarıKitabı okudu
Reklam
…Çünkü bizce diğer her türlü şeyin ta­rihinde olduğu gibi felsefenin tarihinde de doğru olan, zaman bakımın­dan önce geleni sonra gelenle; kusurlu, yetersiz olanı, mükemmel, tam olanla açıklamak değil, tersine her zaman sonra geleni önce gelenle, mü­kemmel olanı kusurlu olanla açıklamaktır.Başka deyişle bize göre He­gel'in veya daha yumuşak bir biçimde Aristoteles'in düşündükleri gibi Platon, Herakleitos ve Parmenides'i veya İbni Sina Farabi'yi değil, tersi­ne Parmenides ve Herakleitos Platon'u, Farabi İbni Sina'yı açıklar.
Felsefe tarihinde bir ilerleme veya evrim var mıdır?
Baştan söylemek gerekirse, biz genellikle tarihle, özel olarak felsefenin tarihiyle ilgili olarak gerçek anlamında bir ilerleme veya ev­rim olduğu düşüncesine katılmamaktayız. Bize göre Comte veya He­gel'in düşündükleri gibi tarihte sürekli ve düzenli olarak ileriye doğru giden ve gelişen bir düşünceden bahsetmek pek doğru değildir. Dola­yısıyla biz bu çalışmamızda, gerek İlkçağ felsefe tarihini ve filozofları­nı, İslam dünyasında yer alan filozoflar, yazarlar, düşünürleri ve onların sistemlerini, belli bir ereğe doğru giden ve ancak onun ışı­ğında doğru olarak anlaşılması ve değerlendirilmesi mümkün olan şaş­maz bir gelişme mantığına göre açılan bir süreç gibi görmeye veya okumaya çalışmadık.
bilinç gerçek doyumunu ancak kendisini kabul edecek, tanıyacak bir başka bilinçte bulur.
Bastırılmış istek olarak çalışma yoluyla doğayı dönüştüren kölenin biçim verici etkinliği sayesinde insan dünyayı kendisine yabancı bir öz olarak ortadan kaldırır, onu kendinin kılar.
iki insanın ilişkisi, yani insanlar arası ilk ilişki, insanın salt biyolojik bir varlık olmayı bırakıp insan olmaya doğru ilerleyebilmesi için, hayvan isteklerinin temel değeri olan “hayatın korunması” ilkesini aşmalı ve “kabul edilme için ölesiye savaş” biçiminde olmalıdır. Bu savaş sonunda insanın kabul edilmiş varlık olarak ortaya çıkması için iki kişinin savaşa girmesi yetmez; ayrıca, taraflardan birinin bu savaşta geri çekilmesi, korkması, hayatını kaybetmeyi göze alamaması gerekir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.