Uzun zaman bir inceleme paylaşmamıştım ve okurken de aklımda yoktu.
Seneler, oldukça çarpıcı bir roman. Roman olarak ben olsam adlandırmayabilirdim. Öncelikle okuması zor, sebat edip devam ettiğimde ise ilerleyen sayfalarda hayal meyal bir tanıdıklık ararken beni içeri buyur ettiğini gördüm. Bu misafirlik zaman zaman bunaltıcı oldu. Kendi ülkemin yakın sayılabilecek geçmişine çok tanık olmasam da ortak paydada benzerlikler kurarak ilerlemek istediğimden ve empati kurmaya çalıştığımdan olsa gerek zorlandım. Metinde; varoluş, aile ilişkileri, kuşaklar arası farklar, gençlik ve yaşlılık, ülkesel ve dünyasal dertler, felsefe, siyaset, erkek egemenliği, inanç, değişim ve teknoloji, hayatın hızlanması, müzik, kadınlığın zamanla imtihanı, hak ve özgürlüklerin savaşı gibi pek çok katman bir arada. Okurken, ister istemez, bu konulara değinen ve hayatını mahrem detayları ile de ortaya koymuş birinin ülkemizdeki çağdaşı/akranı bütün bunlara kendi yaşam alanındaki dinamikleriyle kafa yorabiliyor muydu, hayatı nasıl algılayıp nasıl yaşıyordu sorularını, cevap bulamadan da olsa, içimde tartarak devam ettim. Bitirdiğimde ise, kendimi metnine büyük oranda yabancı hissettiğim bir eser olsa da, sarsıldığımı itiraf etmeliyim. Kolay bir okuma olmayacak ancak buna değecektir.