Herkese merhabalar.
"Kapıların Dışından " kavramı aslında ne kadar sıradan bir kavram. Ama bu kavram ancak bir kitapta, bir tiyatro eserinde ancak bu kadar güzel işlenebilirdi. Okudukça diyosunuz ki bu kitap için başka bir isim düşünülemezdi.
Bir adam düşünün ülkesi için savaşa gidiyor ve döndüğünde geride bıraktığı hiçbir şey eskisi gibi değil.
Eşine gidiyor, yanında başka bir adam.
Doğduğu eve gidiyor annesi babası kendini hava
gazıyla zehirlemiş. Ve bu haberi veren kadının üzüldüğü tek şey ise havagazının boşuna gitmiş olması. Düşünebiliyor musunuz? İdrak edebiliyor musunuz?
Onun gözünde havagazı iki tane insanın canından daha kıymetli.
Onu gazlayıp savaşa yollayan binbaşına gidiyor, onun ise tek yaptığı o haline gülmek.
Bütün kapıların dışında kalıyor...
Onun acı çekmesi, ölüm ile yaşam arasında ki o çizgide gidip gelmesi, hayattan ve insanlardan soyutlanmak zorunda kalması ve de en önemlisi bana bu duyguları hissettirip savaştan bir kez daha nefret etmemi sağlaması beni çok etkiledi.
Kitapda bir kısım vardı ki kimisinin rahatsız olacağı, kiminin ise onu anlayabileceği Allah ile olan diyologları vardı, bence o kısım da çok kıymetliydi. Ben bu kadar acı çekerken sen neredeydin? Neden görmedin? Soruları onun yalnızca insanlara ve topluma değil aslında tanrıya olan kızgınlığı da açıkça ifade ediyor.
Çok çok kıymetli bir eserdi, tüm okurlara tavsiye ediyorum...