Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Ben de sıyrılabildiğim her şeyden sıyrıldım daha uzağa gidebilecek kadar hafif olmak için. Ama olmadı. Terk ettiğim her şeyin ağırlığı binle çarpılıp, beynime yerleşti. Hafiflemek bir tarafa, daha da ağırlaştım. Söküp attıklarım tonlarca kâbus olup döndüler bana... Okulda sıranın üstüne kolunu koyup onun içine de kafasını gömen bendim.
Keşke doğmasaydım... Sadece kötülük ve acı yaydım etrafıma. Bazen hiç tanımadığım insanların, kendiminkini tehlikeye atarak hayatlarını kurtardım. Ama bu kutsal görünen işi bile yapmamı sağlayan tek bir şey vardı. Ne hayatını kurtardığım insanın canına verdiğim değer, ne de bir kahraman olma isteği. Sadece kendi hayatıma değer vermediğim ve çok sıkılıyor olduğum içindi.
Reklam
Aslında, bu kadar patlayan volkana, kafamda kopan fırtınalara en azından bir asabi ülser yakışırdı. Ama olmadı. Sonra anladım ki nasırlaşmış meğerse ruhum. En azılı paranoyağa taş çıkartacak kadar kaygılı olsam da, alışmış buna iç organlarım. Ruhsal sorunların organik hale dönüşme eşiklerini çok büyütmüşüm farkında olmadan...
Yorgunluktan bayılmak istiyordum. Açlıktan kendimi tüketmek istiyordum. Kendimi kesip yemek. Ne kadar dayanabileceğimi merak ediyordum. Ama bir şey olmuyordu. Bir şekilde eve dönüyordum.
Uzun yürüyüşler yapıyordum sahilde. Kilometrelerce yürüyordum. Fazla düşünmemek için iyi bir yoldu. Bedenim yoruluyor ve kalbimin atışları hızlanıyordu. Yorgunluğumun yanında, bir de, sadece üç günde bir yemek yemeyi alışkanlık haline getirmiştim. Üç günde bir, üç öğün. Tabii ki sert rejimim bunaltıyordu vücudumu. En az besinle, en çok enerji kaybını sağlamaya çalışıyordum fazla düşünmemek için. Çünkü eğer düşünmeye başlarsam yeniden, hemen hemen huzurlu sayılabilecek hayatımın tekrar bir kovalamacaya dönüşeceğini biliyordum. İçimdeki şeytanları zapt etmenin yolunu bedenime benzer acılar çektirmekte bulmuştum. Çok az yiyecek ve kilometrelerce yürüyüş...
Ne olursa olsun tek kazanan onlar. Dünyanın en iyi tüccarları. Ahlaktan bu kadar uzaklaşabilmiş tek tacirler sürüsü. Ahlakla aralarındaki mesafe bir dünya rekoru. İyi Hıristiyanlar. Amerikan rüyası. Üçüncü Dünya kâbusu! Tortuların altındaki dolarlar. Pisliklerin altından çıkan Amerika.
Reklam
Belki de yardım istemeliydim bir terapistten. Ruhumu iyileştirecek birinden. Bir bilim adamından. Ne kadar komik olurdu bürosundan kendimi iyi hissederek çıksaydım. Bana verdiği tavsiyelere inanıp uygulamaya çalışsaydım ne kolay olurdu. Bana bir hastalık ismi verip reçete yazsaydı. "Manic depression!" deseydi.
O kadar tereddüt ediyor ve şüphe ediyorsun ki fazla düşünmekten uyuşuyorsun. Bütün ihtimalleri hayal ediyorsun. Bütün sonuçlarıyla. Birileri buna halüsinasyon diyor. Oysa hayatın kendisi "halüsinojen." Oksijenin kendisi uyuşturucu. Öyle bağımlısı olmuşuz ki birkaç dakikalık eksikliği öldürüyor... Her aldığım nefes boğazımı yakıyor ... Ben çok zor yaşıyorum. Doğumumdan beri ölüm döşeğindeymişim gibi yaşıyorum...
Eğer geçmeseydi Kuran-ı Kerim'in üstünden onlarca kuşak, ben inanırdım yazılanların hepsine. Ama inanmıyorum o onlarca kuşağın dürüstlüğüne. O onlarca kuşağın dinlerine sadakatle bağlı olduklarına inanmıyorum! Çünkü insanı tanıyorum. Çünkü kendimi tanıyorum. Canı öyle çektiği için, duaları değiştirecek her dinden kuşaklar tanıyorum. İnsan dokunduğu her şeyi kirletmiştir bugüne kadar. Dinin kendini bundan koruması o kadar uzak bir ihtimal ki!
Hiçbir şeyi hak etmediğimi düşünmek uçurum gibi bir aşağılık kompleksi mi? Bilmiyorum...
Reklam
Artık kimse bilmiyor beni. İzlemiyor yaptıklarımı. Hiçbir tanrının ilgi alanına girmiyorum. İlginç değilim hiçbir güç için. Kurtuluşu olmayan bir ruh gibi. Freni patlamış bir kamyon gibi! Hiç ilginç değil. Yapacak bir şey yok önümden çekilmek dışında. Yokuş bitene kadar. Büyük çarpışmaya kadar. Hızlandıkça ağırlaşan bir kamyon. Bu yüzden dostsuz kaldım. Daha fazla ezmemek için ruhlarını, sevebileceklerimin...
O zamanlar hâlâ bir umudum vardı. Bedeli karşılığında mutlu olabileceğimi düşünüyordum. Ancak büyüdüm artık. Dünyayı versem Tanrı'ya, damlasını vermez bana mutluluğun.
Sonra alıştım korkmaya. Çok geç alıştım ben yaşamaya..
Hiçbir yere ait olmayanları iyi tanırım. Her yere aitmiş gibi davranırlar. Ama uyuyabilmek için yapmayacakları şey yoktur. Yalanlarını kendilerini unutturmak için..
İnsanın en büyük hatası kendini seyretmemesidir.O kadar çok ilgilenir ki dekorla !
Sayfa 226
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.