Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku // İlhami Algör
Yazarı ilk defa okuyorum, daha önce kitabın filmini izlemiştim. Genelde kitaptan uyarlamalı filmleri beğenmem çünkü kafamdaki atmosferi bir türlü yansıtmaz ama bu sefer hem kitaba hem de filme bayıldım. Konuyu bir kenara bırakırsak- bence bu kitap için konunun hiçbir önemi yok - çünkü yazarın anlatım biçimini daha önce hiçbir yazarda görmedim, efsane. Tek kelime ile, efsanee.O kadar şiirsel bir o kadar da sohbet havasında anlatmış ki bir çırpıda bitti, bitince de hüzünlendim. Kitabın tam bir olay örgüsü yok , müzeyyen adlı karakterin aniden gidişinin üstünde durmuş sadece. Ama bunu öyle anlatmış ki terk edilmenin acısını ben de hissettim. Ve tüm kitap boyunca kadının durup dururken neden gideceği sorusuna cevap aramış yazar. Bazen neden gerekmiyor, aslında birçok neden olabilir değersiz hissediyor olabilirsin, vakti gelmiştir ya da gerçekten hiçbir şey yoktur ve gitmen gerekiyordur. Müzeyyen de benim gibi düşünen bir kadın sanırım. Bazen kaldığın yer sana hiçbir zarar vermese bile gitmen gerekir, bir şeyler eksiktir çünkü ya tadı kalmamıştır ya da tuzu ya da eskisi gibi olunamayacağının inancı.
Kitapta en çok beğendiğim monolog ayna ile konuştuğu monologdu, beni derinden etkiledi. Daha önce hiç böyle bir anlatım tarzı, betimleme görmemiştim. Herkesin okuması gereken bir kitap.