Zenginlik içinde büyümüş, kelimenin tam anlamıyla 'Amerikan Rüyasını' yaşayan, Amerika'nın köklü zengin ailelerinden Eliot Rosewater'ın trajik ama bir o kadar mizahi bir dille anlatılmış hikayesi. Senatör olan babası gibi sığ ve züppe bir adam değil Eliot. Tam tersi, kendisinin aksine yoksulluğun pençesinde zorlu bir hayat süren insanların varlığından haberdar ve onlara yardım etmek için elinden ne geliyorsa yapan bir yardımsever. Tabi bir o kadar da sivri dilli. Ancak bu düşüncesi ve haline zengin çevresi tarafından anlam verilemez hatta 'delilik' olarak adlandırılır ve bu hali yüzünden karısının psikolojisi bile sarsıntıya uğrar.
Eliot'ın itfaiye merakı savaş sırasında yaşadığı bir olayda gizlidir. Gözünün, katıldığı savaşın kendisinde bıraktığı iz sayesinde açılıp, içinde yaşadığı toplumdaki uçurumu fark ettiği rahatlıkla söylenebilir. Yazarın akıcı, sivri ve hicivli dili, okuyucuyu hem eğlendirip hem de düşündürecek tarzda bir dil.
