Yazarın aylaklıktan kastı, sistemin dayattığı çalışma saatlerinin insanı sömürdüğü, uygar bir toplum olabilmek için gerekli olan, kültür, sanat ve bilime yeterli ve nitelikli zamanın ayırılmadığıdır.
Sistem daha fazla üretim için daha fazla çalışmayı kutsar; üretilen ihtiyacın çok üzerindedir. Oysa ki ihtiyaç kadarı üretilir ve çalışma saatleri düşerse, işsizlik azalır, sanatçı sanatını, bilimadamı bilimini para kazanma endişesiyle değil kamu yararına yapar. Geçim sağlama kaygısı ortadan kalkarsa da özgünlükler ve yaratıcılık daha fazla öne çıkar.
Bu da toplumu birbiriyle uyumlu geçinen bireylere dönüştürecek, savaşlar sert rekabet içerdiği çok vakit ve emek aldığı için terkedilecek, iyi huylu bir toplum ortaya çıkacaktır. Zira iyi huylu bir toplum, sert çalışma koşulları, acımasız rekabet ve geçim kaygısının getirdiği huzursuzluklarla değil, rahatın ve güvenlik duygusunun ürünüdür.
Sert çalışma koşullarında olanlar boş zamanlarında enerjileri ve istekleri olmadığı için nitelikli şeylere yönelemezken; İnsani çalışma süresinden arta kalan geniş zamanda çalışanlar; ailelerine zaman ayırabilecek, kamu yararına aç kalma korkusu olmadan çalışabilecek, herkesin barındırdığı yetenekleri ortaya çıkacak. Toplum kültürel ve bilim alanında topyekün kalkınacak.
Kitapta , boş zamanın nitelikli geçirilmesi için sistemin, çalışan üzerindeki baskısını terk etmesi gerekliliğini söyler.