Balkan Savaşı

Aram Andonyan

En Yeni Balkan Savaşı Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Balkan Savaşı sözleri ve alıntılarını, en yeni Balkan Savaşı kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
17 ve 18 kasımda cereyan eden çarpışmalar, tarifi imkânsız bir telâş yarattı İstanbul’da. Osmanlı donanmasının başkentin her tarafından duyulan top sesleri, Çatalca önünde kesin bir muharebe cereyan ettiğine inandırmıştı herkesi. Bulgarların muzaffer bir ordu olarak Çatalca’ya kadar indiklerini göz önünde bulunduran herkes, Bulgar ordusunun her an şehre gireceğine kanaat getirmişti. 17 kasım Pazar günü ve ertesi gün, çokları dürbünlerle Şişli ve Kâğıthane tepelerine gitmişlerdi Bulgarların gelişini seyretmek için… Başkentte katliam ve talan rivayetleri dolaşmaktaydı. Avrupalılar, yenilen Osmanlı ordusunun İstanbul’a saldırarak taşkınlık yapmasında korkuyorlardı. Avusturya sefareti, Avusturya uyruklulara savaş gemilerine gitmelerini tavsiye etmişti. Bu haber, sakinlerin endişelerini büsbütün artırdı. Pazartesi günü, bombardıman gürültüsü son haddine vardığı bir sırada, yabancı savaş gemilerinde bulunan askerler, silahlı olarak karaya çıktılar, özellikle Pera, Galata ve çevresinde önceden tespit edilmiş yerlere ve sefarethanelere dağılıp hemen tüm İstanbul’u askeri nezaret altına aldılar. Aynı anda, savaş gemileri de Boğaziçinde ve Haliç’te vaziyet alıyorlardı. Hükümet mevcut değildi hemen hemen. Dükkânların büyük kısmı kapalıydı. Halk, dakikadan dakikaya başkentin işgalini bekliyordu. Fakat Nâzım Paşa’nın Çatalca’daki başarılı direnişi son verdi endişelere. Aslında, başkentin İslâm unsuru, Hıristiyan unsurdan daha çok telâş içindeydi. Kendi can derdine düşen bu unsurdan, katliam veya talan beklemek tamamen saçmaydı.
Sayfa 518
İşkodra
Karadağ halkı, kendisine lâyık bir hasım buldu karşısında. Bütün tanıklar tasdik ederler ki, Karadağ cephesinde çarpışan Osmanlı kuvvetleri, görevlerini lâyıkıyla yaptılar ve talihsizlik anlarında bile imparatorluk ordusuna şan ve şeref kazandırdılar. İşkodra’nın altı ay süren savunması, Osmanlı ordusu için bir şeref tacıdır tek başına. Cesaret ve kahramanlığa âşık Kral Nikola bile, kızı İtalya Kraliçesine yazdığı bir mektupta bunu itiraf etmiştir.
Sayfa 287
Reklam
Kölnische Zeitung muhabirinin Selanik’teki izlenimleri: “Selanik’teki Ayia Sofia camii üzerinde haç yükseliyor yeniden. Yeni fatihler haçı diktiler, ama nerede Hıristiyanlık ve insanlık belirtileri? Haç, merhametin sembolüdür, ama Rumlar kanla lekelediler onu. Talan, katliam, ırza geçme, korkunç oranlara yükseldi. Çeteler yakın köylerdeki Müslümanlara yapmadıklarını komadılar. Çok sayıda göçmen açlıktan ya da süngüyle öldü. Yunanlıların beslemeyi kabul ettikleri silahları alınmış Osmanlı askerlerinden çoğu keza açlıktan öldü.”
Sayfa 408
Berliner Tageblatt muhabiri Selanik’i anlatıyor: Kalabalık asker ve kaçak kafileleri hazin, acınacak bir durumdaki şehre hücum ediyor. Türk ordusu şehrin sokakları önünde düşmanı bekliyor, fakat erler arasında ancak birkaç subay bulunuyor. Büyük kısmı bırakıp gitmiş. Lime lime elbiseler giymiş, tam bir moral çöküntüsü içinde bulunan kaçak askerlerin ardı arkası kesilmeyen geçişi, Napolyon’un Rusya çekilişini andırıyor. Her tarafta cesetler ve at leşleri var. Dün elli kaçak, açlık ve soğuktan öldüler. Şehrin durumu pek yürekler acısı. Askerlerden başka 50.000 muhacir, aileleriyle beraber sokaklara doluşmuşlar. İnsan bu sefalet kafilelerini seyrederken korkunç bir izlenim ediniyor. Zavallı erler dileniyor, açlıklarını haykırıyorlar.
Sayfa 400
Serfiçe
Alasonya’daki Müslümanların Rumlar tarafından katli haberi kaçaklar tarafından Serfiçe’ye ulaştırılınca, şehrin Müslüman halkı galeyana gelmiş, onların öcünü almak için daha önce tutuklanmış olan 70 Rum'u öldürmüşlerdi. Şehre girip durumu gören Yunanlılar, ellerine geçirdikleri Müslümanları boğazladılar. Bütün İslam semt ve evleri talan edildi ve yakıldı. Sabaha kadar süren zafer şenlikleri, feci katliam ve yangın sahnelerine karıştı.
Alasonya
Yunanlılar gece vakti girdiler Alasonya’ya. Şehirde minarelere çıkan altı hoca, düşmanı tüfek ateşi ve lanetle karşıladı. Bu, kaçamamış olan tüm Müslümanların kurban gittikleri bir katliama bahane oluşturdu. En çok vahşeti, yakın köylerin Rum sakinleri gösterdiler. 1897’deki şiddet hareketlerinin öcünü almak için şehre girdiler, katliamdan sonra bütün İslam evlerini tahrip ettiler, ya da yaktılar. Tüm şehir, gece sabaha kadar, muazzam bir yangın manzarası oluşturdu. Oysa, Türkler çekilirken kimseye bir zarar vermemişlerdi.
Sayfa 387
Reklam
27 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.