Kitap başından sonuna tam bir tutkuyla yazılmış kesinlikle!
Zweig’ın kalemine hayran olan biri olarak bu kadar canlı, bu kadar tutkulu, bu kadar içten ve akıcı kaleme aldığını pek hatırlamıyorum. Ama bu kitabında, o beklemediği zanaatla ve zanaatçıyla karşılamasını, düşüncelerini, insanları betimlemesini ve bir yankesiciye olan hayranlığını, acımasını, şaşkınlığını ben dahi yaşadım okurken. Üstelik sadece bu hikayesinde değil, kitapta yer alan Prater’de İlkbahar da da, sonuna kadar o çoşkuyu, o baharı, o şenliği yaşadığımı hissettim. Gene kalemini konuşturmuş yazar diyorum ve çok sevdiğimi de buraya ekliyorum!