“Burun” da memur Kovalevin bir sabah ansızın kaybolan burnunun bir ekmeğin içinden çıkması ya da bir başka memurda görülmesi ve daha sonra bir polis memurunun burnu bulup getirmesi gerçeküstücülükten öte, o çağ Rus toplumundaki özlemlerin, yanlışların, ruh sıkıntılarının ve ezilmişliğin trajikomik bir simgesi olarak düşünülmeli. Bulunan burnun Kuvalevin yüzüne yapıştırılamaması kimliğini, yarına olan güvencesini, yoksulluk uğruna kişililiğini hatta aklını kaybetme durumunda olan toplumun çarpık düşüncelerini gösteren bir davranış biçimi olarak yorumlanmalı. “25 Mart’ta beklenmedik bir şey oldu. St. Petersburg’da Berber Ivan Jakovleviç uyanır uyanmaz fırından yeni çıkmış ekmek kokusu aldı. Yatağına oturdu, karısının fırından yeni çıkardığı ekmekleri gördü. ‘Praskovja Ossipovna, bugün kahve istemiyorum.’ dedi. ‘Onun yerine sıcak ekmek ve soğan yiyeceğim.’ Sofraya oturdu, iki soğanı kesip dilimlere ayırdı, somunu ikiye bölüp üstüne tuz ekti. Birdenbire gördüğü beyaz şey onu şaşkına çevirdi: Bir burun! Gözlerine inanamıyordu -bir burun, evet yanlış değil bir burun! Üstelik de tanıdık bir burun! Dehşet içinde kalmıştı.. Ama bu dehşet, karısının duyduğu tiksintiyle kıyaslanabilecek gibi değildi: “Seni canavar! Kimin burnunu kestin?!” diye haykırdı karısı öfkeyle. “Seni derbeder sarhoş! İnsanları tıraş ederken burunlarını o kadar sert çekiyormuşsun ki koparıyormuşsun!”