Kav’la başlamıştım Doğan Yarıcı yolculuğuma. Mutlu ayrılmıştık. Bir araya gelecektik tabiki.
Hikayeleriyle devam etmek istedim yazdıklarına. Oraya yazmış olduğum incelemede;
“… belki daha kalabalık oluruz onun yazın çadırı altında…” arzumu dile getirmiştim. Sanırım halen bir avuç Doğan Yarıcı okuru olarak yola devam ediyoruz. Ne acı.
•
Yazıyı yine sade ve yalınlıkta buluşturan hikayeler bulacaksınız. Özellikle ikinci bölümde Ferit Edgü çizgisine varılacak yalınlıkta.
Ama seveceksiniz bence onu. Bir okusanız seveceksiniz. Güzel eserler var onun kaleminden.
İs OdasıDoğan Yarıcı · Yapı Kredi Yayınları · 201438 okunma
“Başka biri oluyorum," dedim sana. "Evde başka, işte başka, sokakta başka." Deniz kıyısında, ormanda, kitap okurken, film izlerken, yemek yerken, kızarken, mutluyken, sevişirken, âşık olurken başka.
Dedin ki, "Onları tanıştırsana."
"Bir yere mi gidiyorsun?"
"Öyle görünüyor."
"Nereye?"
"Tam olarak bilmiyorum.Kimse bilmiyor."
"Ama kestirebiliyorsun."
"Anladın işte,yine de bilemiyorsun."
"Hep ' bir yerlere' gidiyor insanlar bir yaşına kadar, sonra 'bir yere' doğru gidiyor, anladığım."
"Nasıl doğdularsa burada, nasıl düştülerse buraya, bu ırak burna, birbirinden uzak ama bir arada, aynı renkte ama başka başka biçimde ağır, hep yalnız ve hep denize karşı, duruyorlar."
"Kat kat çökmezdi içime karanlık, ışığın kalmaz mıydı az da olsa, bana veda edip gitseydin? Dönüp yüzüme bakmadan da olsa. Yine tuşlara dokunmadan, sessiz, içindeki müziğinle. Ben anlardım."
"Ben de sizdeki radyodan senin yüzüne yansıyor muydum geceleri? Eğer oluyorduysa, ışığını gösteremeyen kara bir bulut gibi miydim? Piyanonda bakmadığın tuşlar gibi kara."
"Boynunun eğimi, topuzundan kurtulmuş bir tutam saçın ensene doğru düşüşü, sen sallandıkça boşlukta o bir tutam saçın yer çekimsiz salınışı, uçlarının aralarda beyaz tenine değmesi, ışığın gezinmesi aramızda, gölgelerin suda yansır gibi dalgalanması hafifçe, evi de sallaması usul usul, beni de, içimdeki koyu kaygan ağır gölgelerin aralanır gibi olması. Gördüklerimin kat kat içime kopyalanması."
"Kimse, şu anını, geçmiş zamanlar için harcamamış. Ölümlü hayatın bir yerinde ölümsüzleşsin diye ansızın dondurulmuş anlara bakmamış. İçine tekrar girerek, bir ucundan ilişerek, durduğu yerde tekrar durup kafasını denk getirerek, uzun bulutlu gökyüzüne uzun uzun dalmamış."