gömleğim önden yırtıldı ve artık hiç kimseye masumiyetimi ispat edemiyorum. bu bir kaza sadece ve sonucu değiştirmiyor. kuyuda saklanıyorum uzun yıllardır. gelip geçen kervanlardan saklıyorum kendimi. esir olmak korkusu, pazarlarda satılmak korkusu yapışıyor boğazıma. kendi karanlığımda boğulmayı seçiyorum. dışarı çıktığımda gökyüzünü ciğerlerime çekip, çocukları havasız bırakmak endişesi var üzerimde. böylesi garip ve bir o kadar saçma endişeler taşıyorum. oysa ne meryem’in iffetinden şüphe etmişliğim var ne de magdalena’ya bir tek taş attım.
gömleğim önden yırtıldı ve artık kimseye anlatamıyorum suçsuzluğumu.
tanrım bu nasıl bir yorgunluktur?
uhud az önce sona ermiş gibi nefes nefese yürüyorum. sözlerin nasıl da yoruyor bedenimi.
sarsılıyorum, titriyorum, ateş vücudumu sarıyor.
gözleri çalınmış savaşçılar dolduruyor uykularımı. kadınların çığlıklarıyla uyanıyorum gece yarıları. yatağımdan ölü çocukların şarkılarını topluyorum sabahlara kadar. şeytanın kirli tırnaklarından besleniyor kentliler.
ışık, biraz ışık lütfen!”
Bir film izler gibi izliyorsunuz hayatı.
Ölüm hep başkalarına bulaşıyor.
Acı hep başkalarına.
Gitgide kirleniyorsunuz oysa.
Gitgide çirkinleşiyor yüzünüz.
Film bitiyor artık.
Bu kadar küfür neden sevgili 1000kitap.com/yazar/i575?
Kitabın bu yanı üzdü beni şahsen. Çünkü gerçekten gerek yok. Küfür etmese de biz derdini anlarız zaten. Küfür edince anlatmak istediğini daha iyi, daha net anlatmış olmuyor yazar. Aksine irrite ediyor insanı. En azından beni.