Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Nadja Gönderileri

Nadja kitaplarını, Nadja sözleri ve alıntılarını, Nadja yazarlarını, Nadja yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bilmeyerek, bence en bildik olan şekillerin yanısıra, ön sezimdeki birçok simgenin de yerine geçtin. Nadja, bu simgelerden biriydi ve onu benden gizlemen çok iyi oldu. Bütün bildiğim, insanların yerini almanın sende son bulduğu, çünkü hiçbir şeyin senin yerini alamayacağı ve bence, muammaların bu sıralanışının, senin karşında ezelden beri sona ermesi gerektiğidir. Sen benim için bir muamma değilsin. Beni muamma dan sonsuza dek uzaklaştırdığını söylüyorum,
Yeryüzünün çok uzaklarından, şahane şaşkınlığımızın izin verdiği kısa aralıklarda kesinlikle birlikte fırlatıldığı halde, eski düşüncenin ve sonu gelmeyen yaşamın, dumanı tüten yıkıntılarının ötesinden inanılmayacak kadar birbirine benzeyen düşünce alışverişlerinde bulunabilmemiz nereden kaynaklanıyordu? Nadja'yı, ilk günden son güne dek, özgür bir doğaüstü yaratık, bazı büyücü numaralarının anlık bağlanmayı sağladığı ama boyunduruğu altına girmenin söz konusu olamayacağı, havada uçuşan dolaşan ruhlara benzeyen bir nesne gibi görmüştüm. Onunsa, beni, sözcüğün bütün yoğunluğuyla bir tanrı gibi algıladığı, benim güneş olduğuma inandığı anlar olduğunu biliyorum. Ona, sfenksin ayaklarının dibinde yıldırım çarpmış bir adam gibi kara ve soğuk göründüğümü, -öyle göründüğümü de- anımsıyorum; o sırada bundan daha güzel ve aynı anda da daha üzücü bir durum olamazdı.
Reklam
Nadja biraz oturmamızı istedi Karşımızda bir fıskiyenin suları fışkırarak yükseliyor, Nadja da onun eğimini izliyor gibiydi. "Bunlar senin ve benim düşüncelerimiz. Bak, hepsi nereden yola çıkıyor, nereye kadar yükseliyor ve yeniden yere düştükleri zaman nasıl daha da güzel oluyor. Hemen arkasından da eriyip gidiyorlar, aynı güçle kendilerini toparlıyorlar, ve yeniden şu kesik kesik ileriye atılış, şu düşüş... ve böylece sonsuzluğa dek." "Ama, Nadja çok garip diye bağırdım. Senin varlığını bile bilemeyeceğin, benim de yeni okuduğum bir yapıtta, neredeyse aynı biçimde ifade edilmiş olan bu imgeyi nereden aldın?"
Nadja dalgınlığından sıyrılamamıştı. Onu kendime yeniden yöneltmek için Baudelaire'in bir şiirini okudum ama sesimdeki değişmeler onda, az önceki öpücüğün: "içinde tehdit olan bir öpücüğün" anısıyla artan yeni bir korkuya yol açtı. Yine durdu, taştan trabzana yaslandı, ikimizin de bakışları, o saatte ışıl ışıl olan nehre daldı: "Bu el, Seine'nin üstündeki bu el, neden bu el suyun üstünde yanan? İyi ama bu elin anlamı ne? Onu nasıl yorumluyorsun? Bırak göreyim şu eli. Neden buradan gitmemizi istiyorsun? Neden korkuyorsun? Benim çok hasta olduğumu sanıyorsun değil mi? Hasta değilim. Peki bunun senin için anlamı ne: suyun üstünde ateş, suyun üstünde ateşten bir el? (Şaka yollu) Tabii bu kadar değil; ateş ve su aynı nesnedir; ateş ve altın tümüyle farklıdır."
Yolda beni sessizce uzun uzun süzdü. Ardından gözleri kapandı, sonra da uzun zamandır görülmeyen ya da görmeyi hiç beklemeyip de "gözlerine inanamadığını" belirtmek istenen birinin yanında bulunuyormuşçasına çok çabuk açıldı. Belli bir iç mücadelesi geçiriyormuş gibiydi ama, birden kendini koyverdi, gözlerini tümüyle kapadı, dudaklarını sundu... Şimdi, onun üzerindeki iktidarımdan, onu düşünmeye itme ve belki de istemediğim kadar istediğimi yapabilme gücümden söz ediyordu. Bu yolla ona karşı bir girişimde bulunmamam için yalvardı. Beni tanımadan önce bile, benden gizleyecek bir gizi asla olmamış gibi geliyordu.
Yaşam, yazılanlardan başkadır. Nadja, beni bir süre daha tutarak bende en çok onu neyin etkilediğini söyledi. Görünüre bakılırsa bu, düşüncemde, konuşmalarımda, bütün varoluş tarzımda vardı ve bu yaşamım boyunca en duyarlı olduğum komplimanlardan biri oldu, 'yalınlık'.
Reklam
Ona her yerde gülünç ücretler vermişlerdi. Yanıt vermeden önce, yüzüne iki kez bakıldığı da olmuştu. Ona günde on yedi Frank vereceğini söyleyen bir fırın patronu, gözlerini yeniden ona doğru kaldırdığında kendini toparlamış: on yedi, on sekiz demişti. Nadja çok neşeli bir tavırla! "Ona, on yedi evet; on sekiz hayır dedim" demişti.
Evet, akşam, yediye doğru, metroda ikinci mevki bir kompartımanda olmayı seviyordu. Yolcuların çoğu işten dönen insanlardı. Nadja da onların arasına oturup, kafalarını meşgul eden konuyu yüzlerinden yakalamaya çalışıyordu. İster istemez, az önce, ertesi güne, yalnızca ertesi güne kadar bıraktıklarını ve bu akşam kendilerini bekleyenleri, yüzlerini
Her şeyin yeni ışıyan güne götürdüğü ve bununla bile artık bir daha göremeyeceğim sen...
Nadja
Nadja
Güzellik ya İHTİLAÇLI olacaktır ya da olmayacaktır. Son
Babil YayınlarıKitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.