Nana; Emile Zola’nın en bilinen kitaplarından sadece bir tanesi. Akıcı ve çekici bir kitap bence. Her şeyi, tüm detayları ve olduğu gibi yansıtan (natüralist / doğalcı) Zola, toplumsal olaylara duygusal açıdan bakmayı seviyor ve bizlere de sevdiriyor.
Nana’ya; “bir hayat kadınının, yaşamının tüm detaylarıyla birlikte hikaye edilmesi” diyebiliriz kabaca lakin sadece bununla kalmadığının sanırım (okuyanlar olarak) hepimiz farkındayız.
Kitap; 19. yüzyıl Fransa’sı, aristokrasi, toplumun o zamanki son hali, insanların yozlaşması ve bunun evreleri, ahlaki kavramların sorgulanması, aile hayatı, siyaset, aşk, arkadaşlık, hırs, sevgiye açlık, burjuvazi gibi birçok konuyu barındırıyor.
Nana karakteri içinse kısaca şöyle diyebiliriz; güzel ve bunu kullanmaktan çekinmeyen bir kadın Nana, zaman zaman hırslarına zaman zaman da aşka yenik düşen, sevgiyi arayan fakat tatmin olmayan (olamayan), hırslı, eskiden yaşadığı günlerin acısını zengin erkeklerden çıkarmaya çalışan, tüm bunlarla birlikte hayatına giren kadın-erkek herkesi etkileyen, iz bırakan ve elbette onların da gerçek benliklerinin ortaya çıkmasında oldukça etkili bir karakterdir.
Gustave Flaubert; “Emile Zola’nın bir Paris miti yaratmış olduğunu ve edebiyat dünyasına bir hayat kadını arketipi armağan ettiğini” söyler ki, buna katılmamak elde değildir.
Keyifli Okumalar!