Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yolda Olabilmek Yolda Kalabilmek

Yavuz Köktaş

Yolda Olabilmek Yolda Kalabilmek Sözleri ve Alıntıları

Yolda Olabilmek Yolda Kalabilmek sözleri ve alıntılarını, Yolda Olabilmek Yolda Kalabilmek kitap alıntılarını, Yolda Olabilmek Yolda Kalabilmek en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Önemli!
ŞU MODERN KLİŞE GEREKÇEYE ODAKLANIN BENCE!! Evvel emirde söyleyeyim: Elbette Modern durumlar var, dikkate alınacaklardır. Ancak öyle hakikatler var ki, modern durum ne olursa olsun bu hakikatler onlara feda edilemez. Bunu hatırlatmama bir tarihselcinin şu ifadeleri sebep oldu: "Bizim İslâmî gelenekteki hâkim görüşten farklı bir vahiy
Şunu vurgulamak gerekir: Akla dayalı zorunlu bilgiler vardır. Bunları reddedene deli veya ahmak denir. Hatta derecesine göre reddeden farklı isim de alabilir. Mesela, bedihi bilgiyi reddeden akılsız veya deli; dinle alakalı olmayan mütevatir bilgiyi reddeden ahmak; tümevarımsal bilgiyi reddeden inatçı olabilir. Dine gelince genelde habere dayalı bilgileri içerir. Onun için dinin asılları tevatür kavramı ile temellendirilmiştir. Bunun yanına icmayı da ekleyin. Bir Müslüman tevatürî bir bilgiyi reddedebilir mi veya tartışmaya açabilir mi? Reddetmemesi ve tartışmaya açmaması gerekir. “Ben yaparım, ben yaptım oldu!” mantığıyla hareket edilmez. O zaman kişiler bedihî bilgiyi de vs. reddeder “ben yaptım, oldu!” demeye başlarlar. Bunu ise akıllı hiçkimse kabul etmez. O halde dinden konuştuğumuzda haberin mahiyeti oldukça önemlidir. Pek çok kişinin naklettiği bir haberi, hatta uygulama ile ümmet tarafından naklediken bir ameli reddetmek akıl işi değildir'. Burada “ben yaptım, oldu!” mantığı geçerli olamaz. Eğer böyle olursa hiçbir bilgden emin olamayız ki, bu dini de hayatı da alt üst eder.
Reklam
Kendi düşünce ve geleneğimizi Batılı kavramlarla anlatmak her zaman netamelidir... Ama bunun farkında olmak yeterlidir diye düşünüyorum. Biz bu çağın çocuklarıyız. Bütün bunlarla birlikte yine de bir deneme yapmayı arzu ediyorum. Zor bir konudur, keşke birileri çıksa da görüşlerini benle paylaşsa diye temenni ediyorum. Bununla derdim aslında şu
Gazali,hakikati arayanlarin 4 grup olduğunu söyler.Bunlar şunlardır: a.Kelamcılar: Akıl yürüten kimseler. Kelamın faydalı ve zararlı taraflarını zikreder. Şunu da ifade eder: Kelam ilminde şifa arayanları yadsıyamam. Sadece benim derdime çare değil diyebilirim. Nice ilaç vardır ki, bir hasta ondan yararlanırken bir başkası zarar görebilir.
İslam Medeniyetinde Bilgi ve Bilim
Birileri mutlak hakikat kabul etse de bilim, bugün tartışılan konular arasında yerini almaktadır. Başlıkta geçen kitap konuya hakkını vermiştir. Ben kısa bir özet sunmak istiyorum; 1. Bir medeniyette bilim geleneği, hangi dünya görüşü üzerine kurulmuşsa onun özelliklerini taşır ve bunlar bütün bilimsel ve bilgisel faaliyetlere tabii olarak
Çağımızın en önemli meselelerinden biri istikamet olmuştur. Amelde istikamet mühim olduğu kadar inancın, zihnin ve kalbin istikameti de o kadar önemlidir. Namazda daim olmak önemli olduğu kadar düşüncede ve sevgide istikamet de o kadar önemlidir. Bugün hem amelin hem de kalbin istikametini kaybetmekle karşı karşıyayız. İstikamet, müstakim olmak, doğru dürüst davranmak, istenilen şekilde hareket etmektir. Bu da Allah’ın vahdaniyet ve rububiyetini tasdik ve ikrar edip, şirke dönmeden o ikrarda sabit olarak bu imanın gerektirdiği şekilde yaşamaktır. Bu yol ifrattan ve tefritten uzaktır ve yolcusunu itidal üzere muhafaza eder. Yine istikamet, genel manasıyla bir hedefe tereddütsüz, tezatsız ve devamlı olarak yönelip ilerlemek demektir. İnsanoğlu en başından kıyamete değin iki yoldan birini tercih etme durumundadır. Bu yollardan biri Hak, diğeri ise bâtıldır'. Hak yolda dilediğince ve başıboş olmak değil, nefse hakimiyet söz konusudur. Terbiye ve tezkin vardır. Hak yol Sırat-ı Müstakim’dir. Sapasağlam ve dosdoğru olan bu yolun yolcuları hidayetle nimetlendikten sonra doğru yola girme ve yolda bulunma niyetlerini “Bizi doğru yola ilet" (Fatiha, 5) duası ile sürekli tazelerler.
Reklam
Başta ifade etmeliyim ki, anlamak insanî bir etkinliktir. Kur’an (veya hadis) bir metin olarak önümüzde durmaktadır. Bir de Kur’an’ın “yaşanmışlık” olarak sürekliliği vardır. Buna “Gelenek” diyebiliriz. Metin olarak Kur’an’ı anlamak ile “Gelenek” içinde Kur’an’ı anlamak farklı şeylerdir. Metin olarak Kur’an’ı anlamak, aslında anlamak değil, onu tüketmektir. Manayı tüketmek, lafzı istismar etmektir. Zira böyle bir anlama faaliyeti metni ortamından, tarihinden ve geleneğinden koparmaktadır. Metni sadece lafza indirgemektir. .Lafızla başbaşa kalan okur, ona istediği manayı verebilmektedir. Böyle bir şey olamaz. Metni, onu kuşatan sünnet, bağlam, sahabe çerçevesinde anlamak gerekir. Buna kısaca “yaşanmışlık içinde” veya “gelenek içinde” anlamak diyebiliriz. Belki de Maturidî’nin ifade ettiği “tefsir sahabeye aittir” sözü buna işaret etmektedir. Bu durum, ilk anlamı garanti altına almak için de elzemdir. İlk anlamı garanti altına almanın bir yolu da özellikle sahabe icmadır. Buna sonda yine değineceğim.
Okumak, okumak, sonra tefekkür, sonra da yazmak. . . Okuduklarımızı bir fikre dönüştürerek okurlarla paylaşmak. . . Bunu yapmak lazım. Sevgi paylaştıkça çoğalır derler ya, bilgi de paylaştıkça çoğalıyor, inanın.
Islam, bir düşünce değildir, İslam bir teori değildir. Zira İslam köken itibariyle ilahîdir, vahye dayalıdır. Ama bir vakıa olarak tarihteki yürüyüşü itibariyle etkileşim kaçınılmazdır ve etkileşim söz konusu olduğunda artık bir düşünce ile, bir teori, usul ile İslam hayat bulmaktadır. Aslında bu dediğimizi “İslam düşüncesi” ve “müslüman
Bazi Müslümanlar Şu "Aracılık" Meselesini Anlamakta Zorlaniyor!
Bazı müslümanlarda bazı alerjiler ortaya çıkmış durumda, Hadis, ehl-i sünnet, sahabe, tarikat, tasavvuf, şefaat, keramet, ilham, mezhep, cemaat kavramları bunlardan bir kaçıdır. Bütün bunlar detaylı tahlile muhtaç. Elbette hepsinin hem istismar edilen hem de yanlış anlaşılan tarafları var. Farkındayım. Ama vakıanın böyle olması gerçeğin
39 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.