Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
Bilinen yollar olmadığı için, yolun uzak veya yakın olduğunu bilmeden, uydurma sözlerle bu yola girdik. Bayram namazı Gûmel çayının sahilinde kılındı. Nevruz o bayrama yakın olup, farkı bir - iki gün idi. O münasebetle şu gazeli söylemiştim: (186) Yeni ay ve yârın yüzünü gören halk, sevinçle bayram yapar; senin yüzünden ve kaşlarından ayrı olan benim için, bayram ayında ancak gam vardır. Ey, Babur, (yârın) yüzünün nevrûzunu ve vuslatının bayramını ganimet bil; yüz nevrûz ve bayram olsa, bundan daha iyi olmaz.
Ruhun Şöleni
RUHUN ŞÖLENİ İslam, bayrama da kendi ruhunu sindirmiştir. Bayram, gerçek bayram, ruhun bayramıdır, tenin değil. İnsanlar nasıl zaman zaman ziyafetler veriyor, șölenler düzenliyorsa, bayram ve kandiller de, ruhun ziyafet günü, ruhumuzun şöleni oluyor. Bayram, ruhun toyu, ruhun düğünü demek.
Reklam
Ey bugünün Türk genci!
Bugün maddi uygarlık bakımından, maddi silahlar dolayısıyla Avrupalı uluslardan gerideyiz. Uygarlikca onlarla eşit olduğumuz gün, hiç kuşkusuz dünya egemenliği yine bize geçecektir. Mondros'ta tutsak olduğumuzda, orada kamp komutanı bir İngiliz, şu sözleri söylemişti:" Türkler, gelecekte yine dunyaya egemen olacaklardır. Ey bugünün Türk genci! Bütün bu işlerin yapılması, yüzyıllardan beri seni bekliyor.
Sayfa 176Kitabı okudu
Derler de derler
Turgut'un icindeki Selim: Bütün bu yazdıklarım uydurma. Aklımdan geçenleri yazmaya cesaret edemiyorum. Alışılmış kalıplar içinde bocalıyorum. Kalıbım yok benim: biçimsiz bir şeyim ben. Eriyip dağılıyorum yazarken. Olmuyor. Bana uzak gelen yaşantıları düzmece bir biçimde anlatmaya çabalıyorum. Turgut Selim'e: İçinden geldiğin gibi yazsan, içinden geldiği gibi anlatsan Selimim Turgut'un içindeki Selim Turgut'a: Olmaz. Deli derler adama sonra.Hemen damgayı yapıştırırlar. Daha kötüsü, hiç bir şey demezler. Ya da bütün çıkardığın gürültünün sonunda bunu mu yazacaktım derler
Sayfa 452Kitabı okudu
Oğuzcum Ataycığım a selâm olsun...
"Çünkü Oğuz Atay'ı da okudum, seni de tanıdım... Diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? Hahlısın. Belki de çok az... O zaman şöyle demeliyim: Seni az tanıyorum... Az... Sen de fark ettin mi? Az, dediğin, küçücük bir kelime. Sade- ce A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbir- leri için yaratılmışlar. Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi... Bu yüzden, belki de, az çoktan fazladır. Belki de az, hayat ve ölüm kadardır! Belki de, seni az tanıyorum, demek, seni kendimden çok biliyorum, demektir. Bilmesem de, öğrenmek için her şeyi yaparım, demektir. Belki de az, her şey demektir. Ve belki de benim sana söyleyebileceğim tek şeydir..."
Sayfa 349 - Derdâ
Reklam
Ne arıyorsam onda vardı, Ne aradığımı bilmezken onda öğrendim.
Bazı aileler vardı hani, çok önemsenmezdi. Ama her bayram kapınızı çalar, az oturup giderdi. Biz işte o aileydik.
Cenab-ı Hak bu bayramın sürurunu, hakiki ve geniş ve umumî sürura mukaddime ve vesile eylesin, âmin!
151 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.