Sendika önceden belirlenmiş bir görüngü değildir. Sendika muayyen bir kurum haline gelir; yani, işçilerin gücü ve iradesini bir politika belirleyip ve bir amaç önerdiği (bunlar sendikayı tanımlar) ölçüde kesin bir tarihsel biçim kazanır.
Sayfa 112 - Sendikalar ve Konseyler (1920)Kitabı okuyor
[...] genel bir hayal kırıklığının iyice koyulaştığı anda yüreğini güçlü, iradesini de kılıç kadar keskin tutabilen biri ancak, işçi sınıfı savaşçısı olarak görülebilir ya da bir devrimci diye adlandırılabilir.
İdeolojide tasarımlanan, bireylerin var oluşunu yöneten gerçek ilişkiler sistemi değil, bu bireylerin boyun eğerek yaşadıklan gerçek ilişkilerle kurdukları imgesel ilişkidir.
İdeolojinin içinde olanlar da, yani sizler ve ben, tanım gereği ideolojinin dışından olduklarını sanırlar: ideolojinin ideolojik kimliğinin ideoloji tarafından pratik düzlemde yadsınması da ideolojinin yolaçtığı sonuçlardan biridir.
İdeolojinin içinde olanlar da, yani sizler ve ben, tanım gereği ideolojinin dışından olduklarını sanırlar: ideolojinin ideolojik kimliğinin ideoloji tarafından pratik düzlemde yadsınması da ideolojinin yolaçtığı sonuçlardan biridir.
Hukuki ideolojiden ahlaki ideolojiye varıncaya dek yüzyıllardır yayılan her ideoloji "insan hakları" konusundaki şu bildik "apaçıklığı" savunur durur: her birey siyaset alanında istedigi düşünceleri ve istedigi yanı (yani, partiyi) seçmekte özgürdür. Daha da önemlisi, bu ilk düşüncenin altında yatan ve de sonuçta aldatmacadan
Her yanda buluna bilmek ise bize eğemen ideoloji ile karşı karşıya oldugumuzu anlatır. İşte durmadan bir "apaçıklık"tan başka bir apaçıklığa gönderilmek, hukuki ideolojinin "apaçıklıgından" ahlaki ideolojinin "apaçıklıgına", oradan da felsefi ideolojinin "apaçıklıgına", sonra da siyasal ideolojinin "apaçıklıgına" gönderilmek sayesinde bütün ideolojik "apaçıklıklar" dolaysızca doğrulanır ve Devletin İdeolojik Aygıtlatının çeşitli pratikleri yoluyla her bireye kendilerini kabul ettirmiş olurlar. İnsan hakları, özgürlük, eşitlik, kişinin kendi düşüncelerini ve bu düşüncelerin temsilcisini seçme özgürlügü, seçim
sandıgı önünde eşitlik konusundaki bu ideoloji, sonuçta, "düşüncelerin" gücüyle degil de, sınıf mücadeleleri sonunda işte bu ideolojik aygıtı çıkardı ortaya; insan haklarına ilişkin siyasal ideoloji de işte bu aygıtın bagrında cisimlendi ve de seçmenler, en azından seçmenlerin geniş çoğunlugu tarafından, göründügü kadarıyla, (Marksist eleştiri dışında) kolayca benimsenen bir "apaçıklık" olup çıktı.
Bireylere özne diye seslenmenin, din ideolojisinin onun adına davranıp tüm bireylere özne diye seslenen, Biricik ve merkezi, Başka bir Özne'nin "varlığını" varsaydığı ortaya çıkar.