Kudüs Haçlı Krallığı Siyasî TarihiSevtap Gölgesiz Karaca · Türk Tarih Kurumu Yayınları · 202011 okunma
"Ve , en değerli olan şey, ötelere yol açmak, yön vermektir .
Ve ötelere giden yollarda , daha sonra gelenlerin yol sürmelerini sağlayacak bir konak kurabilmektir ."
Sayfa 370 - ötükenKitabı okudu
" Mertlik ve yiğitlik herkese padişahdır ."
Sayfa 359 - ötükenKitabı okudu
" Dünya böyle bir dönemdedir ; dünya öyle bir soy , öyle bir amaç , öyle bir inanç, öyle bir ülkü beklemektedir ."
Sayfa 353 - ötükenKitabı okudu
" Ede Balı dünyayı küçültenlerdendir ; bütünleştirenlerdendir ; zamanın altın zincirine halka olanlardandır."
Sayfa 351 - ötükenKitabı okudu
" Ve, ancak Türk, sadece Türk, savaşmayanlara dokunmaz.."
Sayfa 319 - ötükenKitabı okudu
Thomas More
Ütopya bir anlamda, girilmiş olan Rönesans ve Aydınlanma istikametinin ilk manifestosuydu. More, Ütopya başlıklı eseriyle İngiliz toplumuyla hesaplaşır ve “mevcut olanın” çerçevesini parçalar ve bunu kuşkusuz emekçiler ve hayatı yaratanlar adına yapar.
More’un esas amacı toplumsal dengenin önemli bir unsuru olan köylülüğün karşı karşıya bulunduğu sömürü ve felaketi gözler önüne sermektir. Aslında köylülükle birlikte çöken mevcut toplumdur.
More, Ütopya’da emeği ve özellikle de el emeğini, insan yaşamının vazgeçilmez unsuru yapmaktadır. Ona göre emek sadece yaratmıyor, aynı zamanda insanı dönüştüren devrimci bir rol de oynuyor.
Köleci dönemin ve düşüncede soyutlamanın bir ifadesi olarak ortaya çıkan idealizm, emeği ve özellikle de el emeğini aşağılamıştı. Bunu Platon’un eserlerinde en bariz şekliyle görürüz. More’la birlikte insan emeği, üzerindeki 2 bin yıllık lanetten kurtulma ve gerçek değerine kavuşma umudu yakalamıştı. More’un diğer eşitlikçi filozoflardan en önemli farkı onun, insanı insan yapan emeğin tarihteki rolünü keşfetmesi ve onu toplumsal ve ekonomik düzen içindeki rolüyle birlikte ortaya koymasıdır.
More bunu, “Emekçiler çalışmasa devlet bir yıl bile ayakta kalamaz!” diye ifade ederek emeğin gücünü göstermektedir.
Sayfa 277Kitabı okudu
Rönesans
15.ve 16. yüzyıl, başka şeylerin yanı sıra aynı zamanda hem felsefenin hem de bilimin skolastikten, yani dinin esaretinden kurtuluş çağıdır. Evren, doğa, toplum ve insanla ilgili görüş ve değerlendirmeler metafizikten kurtulmuş ve uzun bir aradan sonra yeniden dinamizm kazanmıştı. Sonraki yüzyıllarda Papa’yla birlikte hem kilise hem de gelişmeyi köstekleyen aristokrat sınıf sanık sandalyesine oturtulacaktı; tahtlar devrilecek, haçlar yıkılacak, kelleler uçacaktı.
Sayfa 272Kitabı okudu
" ..sesinde en büyük gerçeği, tek gerçeği, yücelten , onurlandıran , yaşamış olmayı meşrûlaştıran gerçeği tekrarlayan inanç ve idrak vardı ."
Sayfa 257 - ötükenKitabı okudu
".. pusu bilmeyene pusudur ve dahi, pusu kuranlar , bilenlere pusu avıdır."
Sayfa 228 - ötükenKitabı okudu
Rahman /26
" Gülışık sesini yükseltti , evrenin en kesin gerçeğini tekrarladı : Küllü men aleyha fan."
** Yer üzerinde bulunan her canlı fanidir . ( Yok olacaktır.)
Sayfa 194 - ötükenKitabı okudu
Eski Yunan'da Atomculuk Felsefesi
Dünya'nın nasıl oluştuğuna dair farklı bir başka görüş de Leukippos ve Demokritos tarafından ileri sürülmüştür. Olgunluk dönemini M.Ö. 5. yüzyıl ortalarına doğru yaşadığı anlaşılan Leukippos da Anaksagoras gibi maddenin minik parçacıklardan meydana geldiğine inanıyordu. Görüşleri Trakya'nın Abdera kentinde doğan öğrencisi Demokritos (MÖ yak. 460-370) tarafından geliştirildi. Bu filozoflar küçük parçacıkları atomos, yani bölünemez kabul etmişlerdi. Kaderin bir cilvesidir ki, düne kadar bölünemeyen en küçük parçayı tanımlamak için kullanılan ve bahsi geçen sözcükten doğan atom, 20. yüzyılda bölünecek ve son derece feci sonuçlara yol açacaktır.
Sayfa 211 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
"Ve bu alıp götüren, bağlayan şey , vefa duygusunu, koruma gereğini, saldırgana karşı çıkma gereğini nefsin üstüne çıkaran kişiliktir. Kadın , erkek; gönül ve kafa varsa , bu kişiliğe -elbette- bağlanacaktır; bu kişiliği yapan pınara yönelecektir ."
Sayfa 162 - ötükenKitabı okudu
Yiğitlik başka şeydi, savaşçılık başka
" Savaşçının karşısındaki yalnız kılıç değildi ; kılıçtan daha büyük tehlikeler vardı savaşta ; en önemlisi kancıklık vardı ; hilenin dokuz türü, her türün de doksan çeşidi vardı ."
Sayfa 156 - ötükenKitabı okudu