Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
“İnsan en önce gitmesi gereken yeri en son hatırlar.”
Sayfa 78
“İnsanın karnı tok, sırtı pek oldu mu başkalarının yoksulluklarını okuması, merhamete gelip iç çekmesi ne tatlıdır.”
Sayfa 80
Reklam
“Ölüme dayanamadığı için geri gelmiş tek kişi yok ki. Belki de çok hoş, ölüm; belki de hayattan daha hoş. Belki de…”
Sayfa 92
“Ölümün bizlere açacacağı kapıyı bırak şimdi. Hayatın binlerce kapısı var. Ölümü kapısı ardında hiçlikten başka bir şey bulunduğunu sana kim müjdeledi?”
Sayfa 96
Ben çalışıyorum, hayatı duyarak yaşıyorum, her an hareketteyim, siz ise yerinizden kımıldamıyor, yaşamıyorsunuz... Sonra, bir de kuralım vardır benim: İleriye bakmamak... Ne yaşlılığı ne de ölümü getiririm aklıma... Her şey olacağına varır.
Şöyle deyin yeter: "Kimin nesi olduğunu bilmeyen, bu dünyada ne için yaşadığı belirsiz Marya'ya..." Ah Marya bilsen ne derinden hissettim kimsesizliğini.
Martı
Martı
Reklam
Söylediğim gibi, tiyatro bana gerçekten de eğlencenin kutsal mekânı, ruhlarını coşturmak isteyen insanların, aydınlık ve mükemmellik karşısında karanlıkta bir araya geldikleri, ağızları bir şekilde gönüllerini fetheden şeyleri seyrettikleri bir yer olarak görünüyordu.
Sevgisi mal mülk olanın karısı olamam ben.
Bak o soylu, sadık Kent nasıl da sürüldü! Suçu? Dürüstlük. Çok garip, çok garip.
İşte insanların sersemliğine güzel bir örnek: Çoğu kez kendi ektiğimizi biçtiğimiz halde, bahtımız kapandı mı, başımıza gelecek felaketlerin sorumluluğunu gider güneşe, aya ve yıldızlara yükleriz.
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.