Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Müttefikler, Harbiye Nezareti’nin Anadolu’ya subay atamasını yasaklayınca, Karakol ve Teşkilât-ı Mahsusa subaylara terhis belgeleri sağladılar ve onları sivil elbiseler içinde, tercihan dini kıyafetle Anadolu’ya kaçırdılar. Kaçışın ilk durağı Üsküdar’daki Özbekler Tekkesi’ydi.40 Tekke’ye bolca silah ve değişik elbiseler stoklanmıştı. Tekke’nin başında, TM’nın propaganda kolunun üyesi Şeyh Âtâ bulunuyordu. Âtâ, Mütareke sırasında çalışmalarını yeraltına aktarmıştı. Şeyh Âtâ ve dervişleri, gündüzleri umut yükseltici vaazlar vererek morali yüksek tutuyorlardı; geceleri ise, Tekke’den Dr. Esat Paşa’nın Çamlıca’daki evine silah kaçırıyorlardı.41 Daha sonra silahlar buradan Anadolu’ya gönderiliyordu. (Esat Paşa, Osmanlı Kızılay Derneği’nin başkanıydı.) Kurtuluş Savaşı’nın önde gelen birçok ismi Özbekler Tekkesi’nden geçerek Anadolu’ya kaçmışlardır. Halide Edip, Dr. Adnan (Adıvar, 1882-1955), Mehmet Âkif, General Fevzi (Çakmak, 1876-1950) ve Albay İsmet (İnönü, 1882-1973) bunlardan bazılarıdır.
emirgan'da çay saati
çerağan sarayı'ndan büyükdere'ye üşümek sonbaharında eski çınarların uzadığı yerlerde gizlice akşamların başlayıp adeta kendini dinlemeye kafeslerin ardında bol gözlü bir kadın ansızın giydirilmiş ipek feraceye bir çay yalnızlığı emirgan'dan öteye değdikçe ısındığı yaldızlı bardağın nedim'den
Reklam
BİR DESTAN GİBİ: İMALÂT-I HARBİYE
Osmanlı Anadolu'su, her türlü sanayi tesislerinde, teknik cihazlanmalardan, santrallardan ve bu arada sanayi ve teknik alanında yetişkin insan kadrosundan yoksun bir ülkeydi. Zaten Osmanlı Türkiye'si, bir açık pazar, bütün endüstriyel ihtiyaçlarını yabancı ülkelerden satın alan ilkel bir tarım ve hammadde üreticisiydi. Bir yarı
Sayfa 410 - Remzi KitabeviKitabı okudu
Moskova kuşatması
Sahib Giray Han'ın Kazan tahtına çıkması ile Rusya'ya karşı harp başladı. Müttefik Kırım ve Kazan kuvvetleri şarktan ve cenuptan Rusya'nın içlerine doğru yürüdüler. Bu muharebeye Astrahan hükümetini de iştirak ettirmek istediler. Kırım Hanı Astrahan'a bu hususta hususi bir heyet gönderdi. Bu heyet han isminden Astrahan
(Mehmet Emin Yurdakul’un torunu) Doğan Yurdakul anlatıyor:
MEHMET EMİN YURDAKUL'UN HAYATI VE HUSUSİYETLERİ Doğan Yurdakul (Mehmet Emin Yurdakul’un torunu) Milli Şair Mehmet Emin Yurdakul 1869 yılının mayıs ayında Beşiktaş’ta dünyaya gelmiştir. Babası yedi çifte bir balıkçı kayığının reisi olan Salih Reis, annesi, Edirne civarından İstanbul’a gelmiş Mehmet Ağanın kızı Emine hanımdır. Küçük Mehmet
Mütareke Dönemi'ne gelindiğinde ise, Tekke'nin son şeyhi Şeyh Ata, gündüzleri şehirde dolaşarak halkı sabıra davet edip zaferin mutlaka kazanılacağı konusunda iknaya çalışır, geceleri de tekkesinden Anadolu'ya geçişleri organize ederdi.
Sayfa 115 - Özbekler Tekkesi ve Şeyh Ata
Reklam
HAMDULLAH SUPHİ TANRIÖVER DOĞUM YERİ VE YILI Hamdullah Suphi, İstanbul Aksaray'da Horhor'daki Abdüllatif Suphi Paşa Konağı'nda doğmuştur. Bu konak onun ölümünden sonra İstanbul Üniversitesi tarafından satın alınarak, muhafaza altına alınmıştır. Doğum tarihi ile ilgili olarak muhtelif tarihler 1884, 1885 ve 1886 yılları
RIZA NUR'UN GÖNÜLLÜ SÜRGÜNDEN TÜRKİYE'YE DÖNMESİ Mustafa Kemal'in ölümünden sonra 30.11. 1938'de deniz yolu ile Türkiye'ye döndüğünde rıhtımda Atsız ve eşi Bedriye Hanım karşılamış, yakın dostu ve meslektaşı Prof. Dr. Mazhar Osman Uzman’ın tahsis ettiği, Taksim'de Şehid Muhtar Caddesi'ndeki apartmanlardan
16 Ocak 1919 Perşembe Edirne Vali Vekili Cemal Bey Tekfurdağı’na teftişe geldi. Akşam. Gece de on silahlı şahıs kasabadan sekiz on kilometre mesafede üç arabadaki yolcuları soymuşlar. Geceleri kasabada silahlar atılıyordu. Ne yazık ki Türkler de Rum ve Ermenilere uyarak evlerinden rover atıyorlardı. Halbuki Hıristiyanları İngiliz zabiti teşvik ediyordu. Çünkü asayiş yok diye mütareke ahkâmı mucibince İtilaf kuvvetleri Tekirdağ’ı [böyle!] işgal edeceklerdi. Hükümeti ve icap edenleri ikaz ettim.
Sayfa 1237Kitabı okudu
Reklam
MÜTAREKE GECELERi Ne canlı bir ışık, ne bir yolcu var Karanlık sokaklar kimsesiz, sessiz Siyah gecelerden teselli arar Hayata darılmış üç kişiydik biz Yolumuz bu ölen şehrin vaktiyle Zevk ile yaşayan en şen yeriydi Şimdi duymuyorduk bir nefes bile Bugün onlar mazi gibi eridi. Hepimiz hicranlı, hepimiz yaslı Ölüp yaşatmağa etmiştik yemin Gamlı ruhlarımızda nurdan bir paslı Şehit kardeşlerin yaşattığı kin El ele böylece ilerlerken biz Gölgelerde ayak sesleri soldu Dört omuza uzanan bir tabut sessiz Sokaklarda ağır ağır kayboldu. Ölümü düşünüp olmadık mebhût Neden bu bizleri bir yasla sarsın? Ey siyah yolların yolcusu tabut! Sana gıpta ettik, sen bahtiyarsın. Yıkılan bir yurdun harabesinde Öten baykuşları dinlemedin sen Zafer günlerinin zevki var sende Mazinin yadıyla inlemedin sen ...
Sayfa 34
ABİDİN NESİMİ 1911’de Bingöl'ün Kiğı ilçesinde doğdu. İlkokulu Mercan Sultanisinde, Orta ve Liseyi İstanbul Erkek Lisesinde okudu, Yüksek Öğrenimini İTÜ’nün (o zamanki adıyla Yüksek Mühendis Mektebi) Su Şubesinde yaptı. 1937-1949 yıllarında serbest çalıştı, 1949‘da Bayındırlık Bakanlığı hizmetine giren Abidin Nesimi evli ve 3 çocuk
Yeni Gün gazetesinde, Ümit yahut Yarın dergisinde 1920-1922 yılları arasında yayımlanan şiirleri basında olumlu yankılar yaratırlar. Ahmet Hâmit, Refi Cevat gibi yazarlar ile Halit Fahri, Yusuf Ziya gibi şairler ondan övgüyle söz ederler. Örneğin Yusuf Ziya Alemdar’ın 6 Teşrin-i sâni 1336 (Kasım 1920) günlü sayısında şunları yazar: Hikmet, bu yaşı henüz yirmiyi bulmayan çocuk ‘Ocak Başı’ diye bir perdelik bir manzum piyes yazıyor ki, her mısraında, yarınki büyük muvaffakiyeti müjdeleyen sihirli bir kuvvet var.” İstanbul’un işgali ve ardından Mütareke dönemi Nâzım Hikmet’i çok üzer. “Mütareke Geceleri” başlıklı şiirinde bu duygusunu dile getirir. “Yıkılan bir yurdun harabesinde öten baykuşlar”dan acıyla söz eder. 1920 yılının Aralık ayında “Gençlik” adlı bir başka şiir yazar. Babasına adadığı bu şiirde ulusunun kurtuluşu için gençliği eyleme çağırır: (...) Git bugün o ıssız yollarda ağla Dört yıldır her yerde can verirken ilk Bak bugün mukaddes duygularınla. Sana sus derlerken... Haykır! ey gençlik.
17 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.