Hiç bir gün;
Bu kadar uzun olmamıştı...
SPOİLER İÇEREBİLİR.
"İçinde ne yoktu ki?" diyerek başlamak istiyorum. Hemen hemen her türlü konuyu barındıran bu kitabın teması olarak üç farklı şeyden bahsetmek mümkündür. Birincisi geleneklere olan bağlılıktır. Yaşça büyük olan karakterler, bu olguyu sürekli olarak vurgulamaktadır. Yalnızca gelenek demekte yanlış olur. O zamanın değer yargılarından da bahseder. İkinci bir konu bir kuşak çatışmasıdır. Kitabın son bölümlerinde bu çatışma en hararetli seviyelerini görür ve en net şekilde ortaya konur. Üçüncü bir tema ise dostluktur. Dostluk teması (sanıyorum) kitabın ana yazılma sebebidir. Kitap, bu ana tema üzerinde şekillenmektedir.
Garibime giden kitabın içinde bir de bilim kurgu yer almasıdır. Ana temadan bağımsız bir şekilde alınan bu bölümün içinde neden bulunduğunu bilmemekle birlikte ,kısa olmasına rağmen, insanlığın genel anlamda takındığı durumun yanlış olmasını vurguluyor (diye düşünüyorum).
Zaman olarak ise üç zaman diliminde geçiyor. Şimdiki zaman, görülen geçmiş zaman ve duyulan geçmiş zaman. Duyulan geçmiş zaman çok daha önceki yaşanan olayları ele alıyor. Görülen geçmiş zaman ise anıları.
Kitabın en çok hoşuma giden bölümü ise mankurtlaşma bölümüdür. Yazar mankurtların temel özelliklerini ele alarak günümüz insanıyla kıyaslama yapmıştır.
(Ne yazık ki) En beğenmediğim noktası ise gereksiz olarak görmüş olduğum bilim kurgu bölümüdür.
Aral denizi: Aral Gölü. Günümüzde yüz ölçümünün %90'ını kaybetmiştir.
Mankurt: Türk, Altay ve Kırgız efsanelerinde bahsedilir ve bilinçsiz köle olarak ifade edilir.