"Hannâne Direği", Aziz Peygamber Efendimiz'in ayrılığından ötürü, duyan, düşünen bir varlık gibi inledi, feryad etti.
Bugün, bütün cami ve mescidlerde, cuma günleri imamların hutbelerini okumak için çıktıkları merdivenli minberler vardır. Medine'de yapılmış olan ilk mescidde minber yoktu. Namaz kıldırdığı, o mütevazı mescidde cuma
yine yeniden nuri pakdil'in anneler ve kudüsler kitabını aldım elime:
inanınca duanın gücü artar
tutsaklık eridi
bir akımdır geçen yüreğimden en uzaktaki bir müslümanın yüreğine
...
rahman rahîm
bir kutsal bölge
Art Nouveau kısa süren ancak moda diyip geçilemeyecek kadar önemliydi. Geçmiş formlardan ve sanatsal canlandırmalardan kesin bir kopuşu ifade ediyordu. Yeninin şaşırtıcılığı fikrini mimarlığa yeniden kazandırmak, herkesi 20. yüzyılın çok daha şaşkınlık verici mimarlığına hazırladı.
Perec'in Mekân Feşmekân kitabını bitirdikten sonra, okumaya başlayıp devam ettirmeyi unuttuğum 'Mimarlık Nedir? ve Diğer 100 Soru' kitabımı hitâma erdirmek üzere açıp kaldığım yerden okumaya başladım tekrar. Ardından bu sayfayı görünce Perec'i tam zamanında okumuşum ve mimarlık disiplininin yazma pratiğiyle aktarılmasına iyi bir anda şahitlik etmişim dedim. Tevafuk oldu gerçekten :')
Mekân Feşmekân Perec'in okuduğum ilk kitabı.
Gerçekten ilk sayfalardan itibaren yazarın farklı üslubu, bakış açısı dikkat çekiyor nitekim diğer kitaplarını da okumak için sabırsızlanmaya başladım bile.
Kitap "yazıyorum" sözcüğüyle başlıyor. Esasında mekânı okumak, fark etmek, bakmak fakat bakarken görebilmenin kıymetini hatırlatıyor. Yazarak aktarmanın kendi sorumluluğu olduğu fikriyle yola çıkıyor ve mekânın tasvirini bu şekilde aktarıyor Perec. Okurken birçok enteresan soruyla, yaşanılan veya herhangi bir anda içinde bulunulan mekânın sorgulanması gerektiğini ya da şöyle söyleyeyim bahsedilen mekânın 'nasıl' ve 'neden' sorgulanması gerektiğinin üzerinde duruyor. Bunu yaparken de daha çok kendini ait hissettiği Paris şehri üzerinden sokak, cadde, mahalle, apartman, daire, oda olarak hiyerarşik düzende örneklemeler aktarıyor. Ve okuyucuyla sohbet havasında tüm bu birimleri sıkmadan analiz imkânını sunarak benim de kalbimi kazanyor... İlk kez okudum Perec'i ancak son olmayacağı da kesin diyerek yazarın şu sözüyle incelememi sonlandırıyorum: Mekân erir, parmakların arasından kayıp giden kum gibi. Zaman onu alır götürür ve geriye kalır biçimsiz parçalar
Herkese iyi okumalar efenim :)
Dünyaya dair ne bilebiliriz? Bakışımız, doğduğumuz andan öldüğümüz ana kadar, ne kadar miktarlık bir mekânı taramış olabilir? Pabuçlarımızın tabanları, Dünya adı verilen gezegenin kaç santimetrekaresine dokunmuş olabilir?
Bir odada ikamet etmek ne demektir? Bir yerde ikamet etmek, o yere sahip olmak mı demektir? Bir yere sahip olmak ne demektir? Bir yer neden ve nereden itibaren bütünüyle bize ait olur?