Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.6
Nurgül Demiray
Nurgül Demiray
@nurguldmry
Öğretmen
@kesfikitapp
422 okur puanı
Nisan 2020 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
İstanbul'un fethinden Rus Devrimi'ne, Goethe 'nin genç bir kıza duyduğu aşkla yarattığı büyük yapıttan Güney Kutbu'nun keşfine,Cicero'dan Haendel'e kadar dünya tarihinde iz bırakan ,tarihe yön veren 14 farklı olay ve bu olayların kahramanlarını kısa ama oldukça keyifli bir anlatımla İnsanlığın Yıldızının Yükseldiği Anlar eserinde okuyucusuyla buluşturmuş Zweig.
Farklı farklı ve birbiriyle bağlantısız konular anlatıldığı için sıkılmıyor, keyifle okuyorsunuz.Hele ki tarih,sanat ve siyasete az da olsa ilginiz varsa büyük bir keyifle okuyacağınızın garantisini verebilirim.
İnsanlığın Yıldızının Yükseldiği AnlarStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20195,5bin okunma
Aşk hayatında da iş hayatında da bir türlü yüzü gülmeyen kahramanımızın yaşadığı trajikomik olaylar nükteli bir dil ve keyifli anlatımla okuyuculara sunulmuş.Aslında karmaşık bir düzen var kitapta ama ilginç bir şekilde çok sevdim ben bunu.Mesela kitabın bir yerinde pat diye Mevlevilik , dergah ,dini sohbetler çıkıyor karşınıza şimdi ne alaka bunlar deyip bundan sonra olayların seyrinin bu şekilde gelişeceğini düşünürken birden kesiyor ve başka bir konuya geçip iki bölüm sonra da kitaba son veriyor yazarımız ve siz ne olduğunu anlayamıyorsunuz.Kitabın kahramanı da kitabın ismiyle müsemma ,okumadan da az çok tahmin ediyorsunuz aslında nasıl bir karaktere sahip olduğunu.
(*Münzevi : İnsanlardan kaçan, tek başına yaşamayı seven.)
Ben anlatım olarak keyifli ,konu olarak da oldukça farklı buldum kitabı ;sadece aradaki kopukluk biraz rahatsız etti.Tavsiye ediyor ,keyifli okumalar diliyorum dostlar.
Kitabın karakterlerinden biri olan aynı zamanda kitaba adını da veren Kelleci Memet kitabın ana karakteri gibi dursa da yazar sadece son sayfalarda bu karakter üzerine yoğunlaşıyor.Onun dışında çok farklı tiplere yer verilmiş.
1940'larda Çankırı Cezaevi'nde tutuklu bulunan Cinci Nezir,Şeker Emin,Terzi Bekir ve herkesin saygı duyup sözüne güvendiği Murat Bey...Hepsinin farklı bir hikayesi var.Anadolu insanının gözünden bu toprakları , topraklarda yaşayanları ve yaşananları ,kadının toplumdaki yerini anlatıyor yazarımız ,anlatırken de toplumdaki adetletsizliği,cahilliği,ezilmişliği ve görmezden gelinenleri trajikomik bir şekilde gün yüzüne çıkarıyor.
Anlatımını çok sevdim yazarın, keyif verdi yöresel ağız kullanması.Sizin de keyif alarak okuyacağınızı düşünüyor,tavsiye ediyorum sevgili dostlar.
Okur Takip Önerileri
Ece Aksoy tanınmış bir aşçı,aynı zamanda bir öykü yazarı ve sanatçının bu iki özelliğinin birleşmesiyle böyle lezzetli bir kitap çıkmış ortaya.Kitapta otuzdan fazla öykü var ve her öykünün içinde ufak da olsa birbirinden farklı tarifler.Aksoy ,bu tarifleri öykülerine öyle ustalıkla yerleştirmiş ki hiç garipsemiyor aksine bir süre sonra okumaktan keyif alıyorsunuz.Öykülerin nerdeyse tamamı bizden,içimizden birini anlatıyor, hatta belki kitabın bir yerinde işte bu karakter benim diyebilirsiniz ya da annenizi görebilir.Çünkü oldukça farklı ve renkli karakterlere yer verilmiş.
Konu olarak da çok çeşitli olan öykülerin dili sade ve oldukça sürükleyici.Ben yolculuk yaparken okumuş epey keyif almıştım ,ama paylaşmak şimdi kısmet oldu.Kesinlikle tavsiyemdir dostlar.
Elli sayfalık bir kitapta platonik bir aşk,çocukluk - gençlik ve kadınlık hisleri,duygu geçişleri, acılar, hüzünler... bu kadar mı yoğun anlatılır ve bu kadar mı hissettirilir okuyucuya.Zweig farkı diyorum.
"Çocuğum dün öldü."diye başlıyor mektubuna Kadın, sevdiği adamdan kalan ,adamın haberinin bile olmadığı, canından çok sevdiği tek varlığı.Belki onu kaybetmenin acısı ,belki artık kalbinde bu kadar acıyı taşıyacak yer kalmaması,belki de çocuğunun ölümüyle gururunun da ölmesiydi adama mektubu yazdıran sebep.
Kahramanların isimleri yok,olay yok ,sadece bir adama platonik aşık olan kadın tarafından gönderilen mektup ve kadının duyguları var.Kısaca; sessiz sedasız,tek taraflı yaşanan bir aşkın hüznünü okuyorsunuz.Mektup boyunca "Beni tanı artık."diyor kadın ,tanı.Tanımayınca kendi ismini vermeye gerek duymuyor ve mektubuna da "Sana ,beni asla tanımamış olan sana." hitabını kullanarak giriş yapıyor.Hem üzüldüm hem kızdım neden kendine hak görmüş bunca acıyı.Platonik bir aşkın psikolojik çözümlemesi ancak bu kadar başarılı yapılabilirdi.
Sadece iki saatinizi alacak ve sizi oldukça etkileyecek bir kitap.Kesinlikle tavsiyemdir dostlar.
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022225bin okunma
Hakan Günday'ın okuduğum ilk kitabı Azil,tarz olarak Bilge Karasu'nun eserlerine benzettim.Biraz karamsar, biraz ürkütücü, bolca karmaşık duygular...
Kitabın kapağına "Deha ile delilik arasında seyreden bir hayat..."sözünü iliştirmiş yazarımız.İşte böyle biri Asil.Şizofren, sürekli gelgitler yaşayan,kafasına koyduğu şeyi hiç düşünmeden yapan bir karakter.Hep isyan halinde; annesine, babasına,hayata,kendisine...Onun gözünden bakınca hak da veriyorsunuz aslında.Olaydan çok karaktere yoğunlaşılmış ,okuyucu ile karakteri baş başa bırakan ,ama içinde hep bir gizemin yer aldığı eser Azil, anladığım kadarıyla yazarımız da bundan besleniyor hatta sizi karanlık bir odanın içine hapsedip yaşadığınız korkuyu izlemekten zevk alıyor.
Hakan Günday Şahsiyet dizisinin de senaristiymiş ,şaşırmadım,kitaptan nasıl zevk aldıysam diziden de öyle zevk almıştım çünkü.
Konu,kurgu olarak oldukça farklı, dil bakımından sizi asla sıkmayacak bir eser.Sanırım ben biraz geç kalmışım Hakan Günday eserlerine ,telafisini hemen yapacağım.Sizlere de kesinlikle tavsiyemdir dostlar.
Popüler kitapların en büyük sorunu da bu sanırım: Okuyucunun beklentisini yüksek tutmak.Haliyle kitaptan çok şey bekliyor ,bizi alıp götürmesini umut ediyoruz ,böyle olmayınca da hayal kırıklığı kalıyor geriye.Bu kitap da maalesef böyle oldu benim için , beş yüz sayfalık eser boyunca altını çizerek bir cümle bulamadım.Kitap illa edebi değer taşımak zorunda mı,tabii ki değil ama en azından biraz da olsa sizi etkilemesini bekliyorsunuz.Kitapta hesaplar, olasılıklar ,fizik , matematik bolca var ,yani bu alana ilgisi olan arkadaşlar belki sevebilir.Ama maalesef bana hitap eden bir kitap olmadı.Kitapla kalın sevgili dostlar...
Belki yoğunluk belki kitaba tam olarak kendimi verememe bilmiyorum asıl sebebini fakat ilkinde kitabın ruhu geçmedi maalesef bana ,sonra hakkını vermediğimi düşünerek ikinci kez okumaya karar verdim ve bu kez soluklana soluklana ,iyice sindirerek ,lezzetine vararak ve iyi ki tekrar okumuşum diyerek son sayfasını kapattım kitabın.
Muhteşem betimlemelerin ve ruh geçislerinin olduğu , duyguların kelimelerle adeta raks ettiği bir eser olmuş ve sanırım uzunca bir süre bu kitaptan alıntılara yer vereceğim sayfamda.
Deneme türünde yazılmış kitap üç bölümden oluşuyor.
İlk bölümde yazarın hayata, topluma,aşka , ölüme ,zamana ,yaşadığı kente hatta sokağa ve eve bakışı, onlarla ilgili düşünceleri ve karşılaştıkları zorluklar ; ikinci bölümde sanata,edebiyata ve şiire dair düşünceler yer alıyor.Son bölümde ise ,Nazım Hikmet,Pablo Neruda,Cahit Külebi,Ceyhun Atuf Kansu,Orhan Veli,Gülten Akın ve daha nice değerli edebiyatçılarımız ile ilgili bilgiler ve eserlerinden alıntılara yer verilmiş.Kısaca dolu dolu , ansiklopedi niteliğinde, severek tekrar tekrar okuyacağınız bir eser.Kesinlikle tavsiyemdir sevgili dostlar.
Ahmet Hamdi Tanpınar 'ın ilk romanı Mahur Beste, aynı zamanda yazarın en kısa ve yarım bıraktığı eseri. Yapı bakımından da oldukça farklı olan romanda giriş, gelişme, sonuç bölümü yok.
Kitaptaki ana karakter Behçet Bey ancak o kadar farklı karakterlere yer verilmiş ki bir süre sonra asıl karakteri unutup kitaptaki yoğun akışa kendinizi
Türk filmi tadında bir kitap önerisi ile geldim size bu kez.Kahramanımız özgürlüğüne düşkün, dönem kadınlarından farklı bir anlayışa sahip, duyguları ne tarafa sürüklüyorsa onu yapmaktan çekinmeyen kitabımızın merkezinde yer alan idolüm Sarah.Charles ise Sarah'a aşık, ancak duyguları ile toplumun beklentileri ve yetişme tarzı arasında bir denge kuramayan bir karakter.
Kitapta öne çıkan aşk gibi görünse de asıl üzerinde durulması gereken ,dönemin sosyal yapısı.Kadınların toplumdaki yeri ,onlar üzerindeki baskıcı anlayış, ahlaki kuralların sadece kadınlara dayatılması...Ve Sarah'ın tüm bunlara karşı verdiği mücadele ve her şeye rağmen kendinden emin duruşu.Gerçekten takdir ettiğim bir karakterdi.
Kitap boyunca bir kaçma kovalama izliyorsunuz, şimdi ne olacak duygusu sonuna kadar devam ediyor , çarpıcı bir anlatıma sahip olması da sizi kitaba bağlayan başka bir etken.Gizemli ve mantıklı bir aşk hikayesi okumak ve bir kadının tek başına topluma karşı verdiği savaşa şahit olmak istiyorsanız kesinlikle tavsiyemdir sevgili dostlar.
Serimizin son kitabı Osman.İkinci kitabında Şebnem intikamını kendince almış, sonuçlarından çok açık bir şekilde bahsedilmemişti.Bu kitapta ise Şebnem 'in eşi Osman ile ilgili araştırma yapan gazetecinin röportajlarından ve Osman 'ın mektuplarından öğreniyoruz neler olduğunu ve Osman'ın penceresinden bakıyoruz bu kez de
İlk kitabında Kapak Kızı Şebnem'i başkalarının ağzından dinlemiş, tanımaya çalışmıştık.Bu kitabında ise onu kendi ağzından dinliyor, duygularına ortak olup kimsenin anlamlandıramadığı davranışlarının arkasında yatan sebepleri birinci ağızdan öğreniyoruz.
Çok mutlu bir aileye sahipken babasının geçirdiği kaza ile alt üst olan hayatları
"Kapak Kızı, Yeşil Peri Gecesi ve Osman"
Ahh be zekasına şaşılası kadın, her kitabında daha da hayran bırakıyorsun beni kendine.Emin olun çok zorlanıyor ve bilemiyorum nerden başlasam,nasıl anlatsam yaşadığım macerayı sizlere. Çünkü ne desem ne yazsam tam aktaramayacağım, bunun da farkındayım.
"Kapak Kızı" Şebnem asıl
Tanpınar bir kitabında "İnsan neyi anlatabilir? İnsan insana ,insanlara hangi derdini anlatabilir? Yıldızlar birbiriyle konuşabilir,insan insanla konuşamaz." der.Delirmenin altında yatan asıl sebep de budur belki: yaşar, yaşadıkça dolar taşar da derdini anlatamaz olur artık, bir çıkış yolu ,çare de bulamaz ,patlama noktasına gelir ve bu
Kahramanımız,babadan kalma mesleği devam ettiren başuşak Stevens.Babasından sadece mesleğini devralmıyor, onun disiplinini de devam ettiriyor.Adeta robot gibi ,sadece işine odaklanmış,duygu yok ya da iyi bastırılmış.
Amerikalı yeni işvereninin "Arabamı al ve tatil yap." teklifi üzerine ,hem evde istediği düzeni kurmak hem de tatil yapmak için eski çalışanı Bayan Kenton'u ziyaret etmeye karar verir ve yolculuğa çıkar.Bundan sonra gün gün yolculuk boyunca yaşadıklarına,düşüncelerine,bastırılmış duygularına şahit oluyoruz.Ayrıca eserde dönemin siyasi ve politik olaylarını da görmek mümkün.
Kitap filme de uyarlanmış, Anthony Hopkins ve daha birçok kaliteli oyuncunun yer aldığı film gerçekten muhteşem ve kitaba birebir sadık kalınmış.Nadir sevdiğim uyarlama filmlerden oldu.Kitap okuduktan sonra filmi izlerseniz daha iyi anlıyorsunuz yaşananları.Kitap da film de kesinlikle tavsiyemdir dostlar.
