"Malınızdan mülkünüzden verdiğinizde pek fazla bir şey vermiş sayılmazsınız. Gerçekten vermek kendinden vermektir.
Çünkü mal mülk, bir gün gerekeceği endişesiyle alıkoyup sakladığınız şeylerden başka nedir?"
"Aşk; sevgi gibi inşa edilebilen, yönetilebilen bir duygu değilmiş meğer. Kendi istediği zaman gelip istediği kalpte karargâh kurarmış. Onu başlatmak ya da bitirmek mümkün değilmiş. Bir de yeni yeni öğreniyorum ki aşk hiç bitmezmiş. Aşkla ilgili verebileceğim tek kararın, onun gözünün içine bakmaya devam etmek veya ona arkamı dönmek olduğunu gördüm."
“Eğer şu anda bir kalp krizi geçirseniz ve bir doktor çağırmak zorunda kalsanız,bu doktor bir üniversite mezunu olacak. Eğer birisine elden düşme berbat bir araba sattığınız için hakkınızda soruşturma açılırsa, bir avukata gitmek zorunda kalacaksınız ve o da bir üniversite mezunu olacak. Akıllı insanları hor görmeyin”
Çünkü insanın bir derdi olduğunda sanki dermanını, çaresini bulacakmış gibi kime rastlarsa anlatmak ister. Anlatacak insan bulamadığı takdirde de kendi kendine yahut taşlara, duvarlara anlatmaya mecbur olur.
Biçare ihtiyarlar!.. Geçmiş şeyleri hatırlarına getirdikçe hüzünlenirler. Çünkü ömürlerinde geçirdikleri sevinçli günleri andıklarında o günlerin bir daha geri gelmeyeceğine üzülürler. Çektikleri acıları hatırladıklarındaysa gönül yaraları tazelenir.
Bilir misin, bizim en büyük maharetimiz nefsimizden beraat kararı almaktır.Vicdan azabı dedikleri şey ,ancak bir hafta sürer.Ondan sonra en aşağılık katil bile yaptığı iş için kafi mazeretler tedarik etmiştir..