Bir tüccar Mutluluğun Gizi'ni öğrenmesi için oğlunu insanların en bilgesinin yanına yollamış. Delikanlı bir çölde kırk gün yürüdükten sonra, sonunda bir tepenin üzerinde bulunan güzel bir şatoya varmış. Söz konusu bilge burada yaşıyormuş.
Bir ermişle karşılaşmayı bekleyen bizim kahraman, girdiği salonda hummalı bir manzarayla karşılaşmış:
Donizetti Paşa: II.Mahmud'un kurduğu Muzika-i Hümâyun bünyesinde Osmanlı bandolarına baş eğitmen olarak yani orkestra şefi olarak tayin edilmişti.
-
Naum Tiyatrosu: İtalyan operasının 19. yüzyıl İstanbul'unda ciddi anlamda filizlenmeye başlayarak geliştiği Beyoğlu'ndaki Naum Tiyatrosu, yandığı 1870 yılına kadar yaklaşık 30 yıl boyunca şehrin kültür ve sanat hayatında çok önemli bir rol oynamıştır.
-
Müzik ve Müziğimizin Sorunları: Müzikte çağdaş dönem nedir, yeni müziğe karşı bakış açısı, müzikte eksikliklerin kaynağı ve müziğin tam olarak amacı nedir gibi sorulara yer veren bir kitap.
"Orkestra dramatik olayın dışındaki bir dili konuşur. Bu dilin neyi ifade ettiğini söylemek olanaksızdır: İçerdiği anlamın doğası saf olarak müzikaldir."
"Ölüm sizi çepeçevre sarmış. İçinizden dışarı yansıyor."
"Dışarıdan görülebildiğini bilmiyordum," dedi Samuel. "Biliyor musun Lee, hayatımı bir çeşit müzik gibi görüyorum; her zaman iyi bir müzik değil, ama yine de bir formu ve ezgisi var. Uzun zamandır hayatım orkestra değil. Tek bir nota - değişmeyen bir keder. Bu tutumumda yalnız değilim Lee. Bana öyle geliyor ki hayatın bir yenilgiyle sona erdiğini düşünenlerimiz çok."
"Herkes fazlasıyla zengin belki de," dedi Lee. "Zenginlerin tatminsizliği gibi bir tatminsızlik olmadığını gördüm. Adamın tekini yedirin, giydirin, iyi bir eve yerleştirin, umutsuzluktan ölür.”
İnsanlığın sürü psikolojisi. Hepsine çekilmez gelen kendi varlıklarının tekdüzeliğidir: Her aptallık kendinden bıkmanın sıkıntısını çeker: - ancak bir araya gelince bir şeydirler; - tıpkı kornocular gibi. Oysa zeki bir insan, tek başına konser veren bir virtüöz ya da piyano gibidir. Çünkü onun da tek başına bir orkestra olması gibi, zeki insan da kendi başına küçük bir dünyadır ve başkalarının ancak ortak etkileşimle oluşturduğu şeyi, tek bilincin bütünlüğünde canlandırır. Piyano gibi , senfoninin bir parçası değildir, soloya ve yalnızlığa uygundur: Senfoniyle birlikte çalması gerektiğinde, tıpkı piyano gibi sadece ana ses olarak eşlik eder; ya da vokal müzikteki gibi ancak ton verir; tıpkı piyano gibi. - Bu arada, toplumu seven kişi bu benzetmeden ilişki kurduğu kişilerdeki nitelik eksikliğinin, nicelikle bir ölçüde giderilmesi gerektiğine dair genel bir hükme varabilir. Bir tek zeki insanla ilişki ona yetebilir; ama alışıldık türden başkasını bulamıyorsa, o zaman bu kişilerden fazlaca bulunması iyidir, böylece çeşitliliğin ortak etkileşiminden -yukarıdaki korno müziği benzetmesine göre- bir şeyler ortaya çıkabilir.Tanrı ona sabır versin.
Ölüm sizi çepeçevre sarmış. İçinizden dışarı yansıyor."
"Dışarıdan görülebildiğini bilmiyordum" dedi Samuel. "Biliyor musun Lee, hayatımı bir çeşit müzik gibi görüyorum; her zaman iyi bir müzik değil ama yine de bir formu ve ezgisi var. Uzun zamandır hayatım orkestra olmaktan uzak. Tek bir nota - değişmeyen bir ke- der. Bu tutumumda yalnız değilim Lee. Bana öyle geliyor ki hayatın bir yenilgiyle sona erdiğini düşünenlerimiz çok."
Benim âmentüm, bir nesil âmentüsüdür. Tek kişiye ait olmanın derinliği yanında, toplumun koro sesi gibi çoğul, çok yanlı bir yaygınlık özelliği de vardır. Bir orman sesidir neslimin âmentüsü. Bir orkestra zenginliği ile yüklü, anlamca ve eylemce.