Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Grinin Elli Tonu
"Seni gören gözümden, boşluktan ya da özgürlükten daha fazla seviyorum."
''Özgürlük dediğin budur işte! Özgürlükten yoksun bırakıyorlar!''
Reklam
Bir insan kölelikte ne kadar terfi ederse, özgürlükten o kadar uzaklaşır.
Özgürlüğe olan korkakça sevgimiz (ansızın özgür kalsak, bu sefer de yepyeni birşey olduğu için yadırgar, hemen kaçardık özgürlükten) köleliğin üzerimizdeki ağırlığını açıkça gösteriyor. Beni ele alalım; her şeydeki, yani kendimdeki tekdüzelikten kurtulmak uğruna bir kulübeye ya da mağaraya kaçmaya hazırım, ama, kendi varlığımın bir özelliği olan tekdüzeliği gittiğim heryere taşıyacağımı bile bile, o kulübeye gitmeli miyim acaba? Var olduğum yerde, var olduğum için göğsüm sıkışırken ve bu hastalığın etrafımı saran şeylerden değil, ciğerlerimden kaynaklandığını bilirken, daha rahat nefes alabileceğim bir yer bulabilir miyim? Katıksız güneşi ve özgür enginleri, görünen denizi ve bütün ufku deliler gibi arzulasam da, kim bilebilir yatağımı ya da alışık olmadığım yiyecekleri, hatta sadece artık aşağı dört kat inmemeyi, köşedeki tütüncüye uğramamayı, geçerken aylak berbere selam vermeyecek olmayı yadırgamayacağımı?
Sayfa 224
İster kenar mahalle halkı olsun, ister bir parlamentoda toplanan daha sınırlı insanlar, daima kuvvetli bir elin hükmü altındadırlar. bu tür insanlar ancak iki türlü yaşam tarzı bilir: Hükmetmek ya da hükmedilmek. Bu da kendisine emreden başa bağlıdır.. Bu iki egemenlik arasında özgürlükten nasıl söz edilebilir?
Sayfa 104Kitabı okudu
Karanlıkta ıslık çalmak ışığı getirmez.Yalnızlık, korku ve şaşkınlık yerli yerinde kalır.
Reklam
352 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Daha önce pek çok kitapta karşımıza çıkan yöneten-yönetilen ilişkisinin doğası “Bin dokuz yüz seksen dört” ün de ana sorununu oluşturuyor. Yazar “oligarşik kollektivizm” olarak tanımladığı yönetim şeklinin, kitleleri nasıl pasifize ettiğini, onları nasıl sömürdüğünü ve bilinçlerini nasıl egemenlik altına aldığını göstermeye çalışıyor bizlere. Bilim ve teknolojik ilerlemeye karşı olan yönetim, bireylerin dış dünyayla ve geçmişleriyle olan bağlarını da her gün biraz daha fazla kopartıyor. Küçük ve ayrıcalıklı bir azınlığın büyük bir çoğunluğu yönettiği yönetim şekli olan oligarşi, yeni bir sosyalizm, kitaptaki adıyla ingsos (ingiliz sosyalizmi) olarak karşımıza çıkıyor. Fakat sosyalizmin evrensel ilkelerini hiçe sayan bir sosyalizm bu. Dolayısıyla da ne eşitlikten ne de özgürlükten bahsetmek mümkün. İşte Orwell da Marx’ta olduğu gibi umudun ve kurtuluşun proleterlerde olduğunu düşünüyor ve bu sınıfın bilinçlenip örgütlendiği aşamada devrimin gerçekleşeceğini söylüyor. “Bin dokuz yüz seksen dört”ü okuyun. Okuyun ki, bireyler arası eşitliğin, özgürlüğün, bilimin, bilinçlenmenin, etrafımızdaki gerçekliği farkında olmanın, düşünce ve konuşma özgürlüğünün aslında hayatımızda ne kadar da önemli bir yer teşkil ettiğini fark edin.
1984
1984George Orwell · Can Yayınları · 2023166,6bin okunma
Kadınlar bütün baskı ve zulüm zincirlerinden kurtulmadıkça özgürlükten bahsedilemez.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.