Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

inminuet

565 syf.
·
Puan vermedi
·
16 günde okudu
Kahramanımız Peter Kien, kendisini bilgin ve kitaplık sahibi olarak tanımlıyor. Aslında Çin Dili ve Edebiyat uzmanı bir filolog. Ancak ne ders vermeye merakı var ne de fakülteye uğramaya. İnsanlardan olabildiğince uzak kalmaya çalışıyor. Hayatının neredeyse tamamını kitapları oluşturuyor. Yirmibeş bin kitaptan oluşan kitaplığı evin bütün
Körleşme
KörleşmeElias Canetti · Sel Yayıncılık · 20213,557 okunma
Reklam
160 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
‘Il Divino”, Floransa Cumhuriyeti’nin kahramanı Michelangelo, San Pietro Bazilikası’nın yapımı sırasında Papa II Julius ile tartışır. Papa kendisine vaat ettiği parayı bir türlü vermez. Gururlu bir sanatçı olan Michelangelo kendisini kıskandığını düşündüğü Bramante ve Rafaello’ya da öfkelidir. Tam bu sırada İstanbul Sultanı II. Bayezid’den ilginç bir davet alır. Bu davetin amacı İstanbul ile Pera arasında bir köprü inşaatı için gelip şehri görmesini istemesidir. Daha önce Leonardo da Vinci’nin projesinin reddedilmiş olması, bu teklifi daha cazip hale getirir. Sultan ile arası kötü olan Papa’dan intikam alma fikri de karar vermesinde etkili olacaktır. Floransa’dan başlayan yolculuğu Sarayburnu’nda son bulurken karşısında büyüleyici bir şehir bulur. Günlerce bu şehri adım adım gezer. Keşif sırasında yanında Piriştineli şair Mesihi de olacaktır. Onun dostluğu ile şehrin gizemli, mistik yönleriyle karşılaşır. Boğazın suları, Ayasofya’nın ihtişamı, şehrin sokakları, insanları, mimarisi ile derinden etkilenir. Davut kadar, Pieta kadar zarif bir eser ortaya çıkarmak ister. Serenissima’ya benzettiği şehir, onun sonraki eserlerine ilham kaynağı olacaktır. Kurguda Michelangelo’nun hayatının kısa ama önemli bir kesiti olan İstanbul ziyaretinde zihnine kazınan imgeler, iki düşman olan Papa ve Sultan arasında karar vermenin zorluğu, tamamen yabancı ve önyargılı olduğu bir din ve kültüre dair gözlemleri anlatılıyor romanda. Anlatıcı bazen değişiyor. Bazen de Michelangelo’nun kardeşiyle olan yazışmaları çıkıyor karşımıza. Michelangelo’nun iç dünyası ve dönemin İstanbul’unun resmedildiği başarılı bir anlatım var.
Savaşları, Kralları ve Filleri Anlat Onlara
Savaşları, Kralları ve Filleri Anlat OnlaraMathias Enard · Can Yayınları · 2011232 okunma
47 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
12 saatte okudu
Hiçliğin sınırındaki bir adam Lenz. İçinde boşluk hissediyor kimi zaman. Çoğunlukla dolduramıyor bu boşluğu. Bazen varlığı ağır geliyor ona, bazen de havanın bile ağırlığı altında eziliyor. Düşünüyor, kendi kendine konuşuyor, her şeyin bir düş olduğunu düşünerek yavaş yavaş deliriyor. Çocuk gibi korkuyor bu çıldırma anlarında. Çok güvendiği Oberlin aracılığıyla Tanrı’ya sığınmaya çalışıyor, beceremiyor. Ölmeye çalışıyor, onu da beceremiyor. Bu gelgitlerin, deliliğin sonunda hiçbir şey hatırlamıyor. İçindeki boşluğu dolduramadan öylece yaşayıp gidiyor. Alman tiyatrosunun kurucularından olan Büchner, Lenz’te varoluşu, hiçliği, bir insanın düşünceleriyle birlikte delirmeye doğru psikolojisini çok iyi betimlemiş. Hikayenin kahramanı Lenz’in karabasan gibi üstüne çöken çılgınlık nöbetlerini bir tiyatro oyunu gibi anlatıyor. O anda duygu durumundaki değişikliklerin yanında yüz ifadesinin değişimini bile çok gerçekçi bir biçimde hissettiriyor. Yaşadığı dönemdeki romantizm rüzgarlarına kapılmadan realizmin yolundan ayrılmayan bir üslubu benimseyen Büchner 24 yaşında sürgündeyken hayata veda etmiş. Lenz, çok kısa ama çok çarpıcı bir hikâye. Çok çok iyi…
Lenz
LenzKarl Georg Büchner · Norgunk Yayınları · 202320 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
975 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
12 günde okudu
Prometheus’la başlayan zincir halkasındayız. Serbest iradenin göz ardı edilip, yerleşmiş ve kabul görmüş öğretilerle temsil edilen toplumun oluşturduğu bir halka bu. KOLLEKTİVİZM denen bu olgu, aslında tek tip düşünme biçimidir. Tek tip düşünme, tek tip yaşama, tek tip insandır. Fedakarlık üzerine kurulu ahlak sistemlerinde birey özgür olduğunu
Hayatın Kaynağı
Hayatın KaynağıAyn Rand · Plato Film Yayınları · 20132,746 okunma
248 syf.
·
Puan vermedi
·
6 günde okudu
Balkanlar’ın kıyısındaki küçük bir ulusun dönüşüm yılları, dünyanın büyük güçlerine direnişi ile süregiden bir ailenin hikayesi ve bu hikayede çocukluğunu yaşayan bir çocuğu, Lea’yı anlatıyor Özgür. Enver amca dediği Enver Hoca’dan sonra ülkede değişimler başlamıştır. Sosyalizmden komünizme, komünizmden demokrasiye geçiş süreçleri yaşanmaktadır. Özgür olduğunu düşünen bir Arnavutluk’la, asıl özgürlüğün ne olduğunu yavaş yavaş fark eden Arnavutluk’a dönüşümü Lea Ypi kendi anılarıyla paralel olarak aktarıyor okuyucuya. Ülkenin biyografisi ile ailesinin ‘biyografi’sini çözmeye çalışan, kökenleri keşfederken kendini de keşfeden küçük bir kız çocuğundan üniversitede ders veren akademisyenliğe uzanan yolda dönemin coğrafik ve sosyolojik bir özetini de çıkarıyor. Politikanın halk üzerindeki etkilerini çocuk gözüyle samimi bir şekilde anlatıyor. Bence dönemi ve toplumsal tarihi anlatabilmesi açısından doyurucu bir kitap Özgür. Yazarla aynı yaşta olmam, aynı dönemlerde çocukluk ve gençlik yaşamış olmam sebebiyle aynı anda, hatırladığım kadarıyla 80’ler ve 90’lar zihnimde canlandı. Güçlü ve etkileyici bir roman. Tavsiye listemde
Özgür
ÖzgürLea Ypi · Yapı Kredi Yayınları · 202370 okunma
Reklam
358 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
Dürü, beşinci sınıfı bitirmiş on dördünde bir çocuk. Bir gün evinin önünde Kabak Musdu’ya rast gelir. Öteki köyün ağası, ellisinde Kabak Musdu görür görmez vurulur Dürü’ye, kafayı takar. Hem de öyle bir takar ki tutturur evlenicem diye. Evdeki imam nikahlı karısını güzel diliyle ikna eder, köyün zenginlerini ileri gelenlerini nüfuzuyla, parasıyla ikna eder. Geriye Dürü ve annesi babası kalır. Annenin gönlü olmaz ama babanın cahilliği işine gelir Musdu’nun. Oldu bittiye getirip hazırlıklara başlanır. Dürü çocuk kendini asmaya niyetlenir. Köyün bilge kadını Uluguş elinden tutar, Dürü’yü bu kaderden kurtarmaya çalışır. Ona direnmeyi, vazgeçmemeyi, bu yazgının kırılma noktası olmayı öğretir. Bir dönemin normali olan çocuk gelin olgusunu her yönüyle ele almış Fakir Baykurt. Cehaletin prim yaptığı, ağaların gücünü devlet otoritesiyle birleştirdiği ve köylünün cahilliğinin, acizliğinin hakim olduğu bir dönem romanı Tırpan. Konuşma dili ilk başta biraz farklı gelse de bir süre sonra akıcı bir hale geliyor. Törelerin, geleneğin, toplumsal zaafların nefis bir örneği. Toplumcu gerçekçi romanları seviyorsanız mutlaka okumalısınız.
Tırpan
TırpanFakir Baykurt · Literatür Yayıncılık · 20101,353 okunma
212 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Fırtına Kuşları 1917 Ekim devrimi öncesi dönemi anlatıyor. 1800 lü yılların sonlarında Rusya’da köylülerin sanayileşmenin de etkisiyle topraklarını bırakıp şehirlerde, fabrikalarda çalışmaya başladığı dönemlerdir. Kapitalizmin sistem üzerindeki etkisiyle fabrika sahiplerinin işçilere uyguladığı kötü çalışma koşulları her yaştan insanın belini büker. Kadın - erkek çocuk, yaşlı demeden herkes bu sağlıksız koşullarda çalışmak zorundadır. Üstüne düşük maaş, uzun çalışma saatleri, ceza puanları, ustabaşıların zorbalıkları, maaş kesintileri de eklenir. İşçi sınıfının ortaya çıkışıyla bir işçi hareketinin oluşumu kaçınılmaz olur. Bu hareketin devrime doğru yol almasında ilerici işçiler olarak tanımlanan dört işçi liderdir bu Fırtına Kuşları; Pyotr Alekseyev, Pavloviç Obnorskiy, Pyotr Anisimoviç Moiseyenko ve Stephan Halturin. Yaşam hikayeleri, kapitalist sistemle mücadeleleri, işçileri örgütlemeleri ve devrimde aldıkları rol biyografik kurguyla anlatılıyor. Çarlık Rusya’sının sonuna doğru giden yolda yapılan mahkeme konuşmalarının, işçi hakları bildirgelerinin ve mücadelenin kısa bir özetini arada tarihi bilgilerle vermiş yazar. Kendisi de bir işçi olan L. Ostrove, dönemi işçilerin gözünden anlatan nefis bir romanla yaşadıklarını, duyduklarını aktarmış. Tarihi kurgu sevenlere tavsiye ederim.
Fırtına Kuşları
Fırtına KuşlarıL. Ostrover · Evrensel Basım Yayım · 201449 okunma
182 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Bir dostluk öyküsü olarak başlıyor Yürek Yangını. Çocukluktan itibaren dostlukları çok sıkı temeller üzerine kurulmuş olan General ve Konrad, yıllar sonra, tam kırk bir yıl sonra tekrar bir araya geliyor. Bu an, ikisinin de hayatı boyunca beklediği ve sadece bunun için hayatta kalabildikleri bir an olarak kırk bir yıl boyunca onları bekliyor. İkisinin arasındaki gençliğe ve kendilerine ait hesaplaşma onları bu ana hazırlıyor. Bu hesaplaşmanın tam orta yerinde ise bir kadın yer alıyor. Krisztina, soruları cevaplayabilecek tek kişiyken, bu ilişkinin çözümsüzlüğünü yıllar önce kendisiyle beraber götürüyor. Ön planda dostluk, aşk, ihanet gibi temel konular olsa da Marai’nin derin analizleri kurguyu güçlendiriyor. İnsanoğlunun zamanla yarışında karakterindeki keskin köşelerini yontmasını ve gençlikten yaşlılığa uzanan yolda düşüncelerinin nasıl durulduğunu da ele alıyor. Anlatan ve diyalogta baskın olan kişi General olmasına rağmen empati kurdurarak Konrad ve Krisztina’yı da anlatıma dahil ediyor. İşin Aslı Judith ve Sonrası’nda yazara hayran kalmıştım. Hikaye olarak Yürek Yangını biraz daha sönük kalsa da ilgiyle okuduğum bir kitap oldu.
Yürek Yangını
Yürek YangınıSandor Marai · Gendaş Yayınları · 201127 okunma
296 syf.
·
Puan vermedi
·
11 günde okudu
Jul Sezar’ın kızkardeşi Atia’ya yazdığı mektupla başlıyor. Yeğenini, Gaius Octavius’u eğitim için Apollonia’ya göndermesini istiyor. Çünkü kendisinden sonra yerine geçmesini istediği kişi yeğeni. Yıllar içinde malûm olan gerçekleşiyor ve Jul Sezar haince öldürülüyor. Roma’yı devralan, yaralarını saran, sınırları genişleten, adaleti, düzeni ve
Augustus
AugustusJohn Williams · Yapı Kredi Yayınları · 202027 okunma
160 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Dört öyküden oluşan Barbara; zaman/ zamandışılık, imge, benlik, yaşam, gerçeklik felsefesiyle Broch’un güçlü kalemini hissettiriyor. Öyküler (okuduğum kadarıyla) Büyülenme ve Vergilius’un Ölümü’nün taslağını oluşturuyor. Broch’un romanlarını okuyanlar için çok tanıdık olaylar ve kişiler var. Kısa bir tekrar ya da hatırlatma gibi olsa da Broch’un o defalarca okunası, satır satır altı çizilesi büyülü sözcükleriyle tekrar karşılaşmak isteyenler ya da Broch’la hiç tanışmamış olan ama kitaplarını merak edip okumaya bir türlü cesaret edemeyen kitapseverlere tavsiyemdir.
Barbara
BarbaraHermann Broch · Olisipo Yayınevi · 20238 okunma
Reklam
228 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
1971 yılında Fas Kralı II. Hasan’a yönelik başarısız darbe girişimi sonrasında üst rütbeli subayların emri altındaki askeri öğrenciler ve emirlere itaat eden astsubaylar hapse atılır. Zindanda yaşadığı 18 yıl Tahar Ben Jelloun tarafından kitaplaştırılan Aziz, romanın anlatıcısıdır. Kitapta Salim ismiyle tanıyacağımız anlatıcı, bize insanlıktan utanılacak, tiksinilecek olayları oldukça yalın ama etkileyici bir şekilde anlatıyor. 23 mahkum, iki yıl kaldıkları hapishaneden alınıp yerin altındaki alçak tavanlı, dar, ışık almayan hücrelerin olduğu Tazmamart Zindanına aktarılır. Gözlerden uzak bu zindanda onlardan beklenen sessiz sedasız ölmeleridir. Burada ölmek zor değildi. Fizikî koşulların kötülüğünün yanında umutsuzluk, özlem, melankoli, kin, nefret gibi duyguların varlığı onları teker teker öldürür. Salim ise kendine göre bir çıkış yolu oluşturmaya çalışır. Öncelikli hedefi zihnini uyanık tutabilmektir. Edebiyatın izinde, daha önceden okuduğu kitaplarla akıl sağlığını korumaya çalışırken dua ve ibadeti de buradaki kısıtlı yaşantısına ilave eder. Bedenden uzaklaşarak düşünsel kurtuluşa ulaşma çabalarıyla acıyı ve geçmişi kendinden uzaklaştırır. Zaman onun uzuvlarını fiziksel olarak çürütmeye çalışsa da ruhu her geçen gün sonsuzluğa daha da yaklaşacaktır. Işığın O Kör Edici Yokluğu, sizi nefessiz, çaresiz bırakacak gerçek bir roman. Etkisinden çıkmanız zaman alabilir.
Işığın O Kör Edici Yokluğu
Işığın O Kör Edici YokluğuTahar Ben Jelloun · Sia Kitap · 2020398 okunma
812 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
18 günde okudu
1900’lü yılların başında İngiltere’de Mugsborough isimli küçük bir şehirde geçiyor hikâye. Bir inşaat firmasında çalışan işçiler bu baldırı çıplaklar. Hayırseverlikleri de kendileri gibiler için değil. Onlara zor koşullarda çalışma şartları sunan, sadece barınma ve yiyeceğe yetecek kadar, ki çoğu zaman onu bile karşılamayan, ücretle çalıştırıp
Baldırı Çıplak Hayırseverler
Baldırı Çıplak HayırseverlerRobert Tressell · Literatür Yayıncılık · 200634 okunma
262 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Teslimiyet; zamansız ve mekansız bir roman. Anlatan kişi iki oğlunu savaşa göndermiş, eşiyle birlikte onlardan haber alabilme umuduyla yaşayan bir çiftçi. İki kişilik hayatlarına bir anda yabancı bir küçük çocuk dahil oluyor ve yeni bir aile oluşuyor. Çiftlikteki yaşamlarını, eşiyle tanışmasını, ilişkilerini, oğullarını anlatarak başlıyor. Savaşın bir gün biteceğini ve oğullarının döneceğini düşünüyor. Ancak zamanla savaşın kendilerine yaklaştığını ve geçici hükümetin kararıyla yaşadıkları kasabayı terk etmeleri gerektiğini öğreniyorlar. Bu karara göre kasabadaki evlerin ve diğer her şeyin yakılması ve halkın, hükümetin güvencesi altındaki ‘saydam şehir’e yerleşmesi zorunlu tutuluyor. Saydam şehir, devasa camdan oluşan yapısıyla şeffaf bir yaşam gerektiriyor. Burada evlerin, kişilerin gizliliği yasak. Yapılan her şey göz önünde. Hükümetin, rahatlıkla izleyebileceği gibi hem de. Atığın, kokunun olmadığı, her şeyin kontrol altında tutulduğu, yaşam şartlarının herkes için eşit olduğu, güneş batmadığı için sürekli aydınlık olan ve uyumlu bir yaşantının hüküm sürdüğü bir şehir bu. Para, hırs, cimrilik yok. Yapılan her şeyin bir sebebi var. Yaşamak için çok uygun görünse de sorgulamak için çok daha fazlasına sahip. Normalden farklı olan bu yeni hayata alışma ve sonrasındaki sorgulama süreci diğer iki bölümü oluşturuyor. Bu uçsuz bucaksız huzurun insanı ne kadar etkileyebileceğine, değerlerinden ve karakterinden ne kadar uzaklaştırabileceğine şahit oluyoruz.
Teslimiyet
TeslimiyetRay Loriga · Kıraathane Yayınları · 202033 okunma
344 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
13 günde okudu
Daha önce ismini duymadığım bir yazar olduğu için öncelikle Odoyevski’den bahsetmek istiyorum. 19. yy Rus edebiyatında romantizmin önemli temsilcilerinden olan Odoyevski, aynı zamanda Rus düşünce tarihinin de en güçlü isimlerinden. İyi bir eğitimle tarih, felsefe, müzik ve temel bilimler yanında toplumsal ve siyasal bilimlerde de sözü geçen bir
Rus Geceleri
Rus GeceleriVladimir Odoyevski · Hayat Yayınları · 202018 okunma
224 syf.
·
Puan vermedi
·
31 saatte okudu
Sevgilisinin Homo Faber, yani ‘teknik insan’ ismini taktığı Walter Faber, akla ve bilime inanan, olayları salt akılla çözümlemeye çalışan, duygusal yoksunlukta, tesadüf ve kadere kesinlikle inanmayan bir mühendistir. Ona göre istatistik bütün yaşamın ve doğanın temelidir. Hikaye, Faber’in bindiği uçağın arızalanarak bir çöle zorunlu iniş yapmasıyla başlıyor. Bu yolculuk inandığının aksine, tamamen tesadüflerle örülü bir şekilde onu geçmişine ve geçmişiyle bağlantılı kişilere götürüyor. Geçmişini ve hayatını uzak bir gelecekten anlatırken zaman zaman içe dönüşler yaşayarak okura şimdiki zamanla ilgili ipuçları veriyor. Bütün bunları anlatırken de alt katmanda sürekli sanat-bilim, yaşam-ölüm, geçmiş-gelecek, geleneksel-modern gibi çatışmalar yaşanıyor. Akıl ve mantığın trajik bir şekilde kadere yenilmesi kitabın kilit noktası. Bu noktada çok fazla bilgi vermek istemiyorum ancak metnin temelinde Frisch’in Odipus’a bir geçiş yaptığını söyleyebilirim. Ara ara mesaj kaygısı hissettiren Homo Faber, okuma listemin en üst sıralarındaydı. Açıkçası kitabı Sessizliğin Yanıtı kadar çarpıcı bulmadım. Ancak hikâyenin trajik gidişatı için okunmaya değer diyebilirim.
Homo Faber
Homo FaberMax Frisch · Can Yayınları · 2019349 okunma
54 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.