İrvın Yalom'un "Nietzsche Ağladığında" kitabını okuduktan sonra hem yazara hem kitaba aşırı derecede hayran olmuş ve kendisini seven herkesin bu muhteşem psikolog ve psikanalist Yalom'u okumaya davet etmiştim.
Gündüz Vassaf ile ilk tanışma kitabım "Cehenneme Övgü" Türklerin İrvın Yalom'u olarak gördüm ve Türk olmasından gurur
*Gaza kim ettiler Allahu ekber
Dediler her nefes Allahu ekber*
Aşıkpaşazâde'nin, dillerinden bir nefes dahi Allahu Teâla'yı düşürmeyen ve onun uğrunda gazâdan başka bir iş düşünmeyen yiğit dilâverler diyerek övdüğü Osmanlı akıncıları, hafif süvari birliklerindendir. Temelinin Osman Gazi zamanında Köse Mihal tarafından atıldığı rivayet olunur. Uç
Raymond Kevorkian Fransa’da doğmuş bir Ermeni tarihçi. Okuduğum bu kitabı, döneme ilişkin okuduğum tüm eserlerin içinde, Ermeni olaylarını en başından sonuna kadar belgelere ve dönemdeki diğer gelişmelere de yer vererek anlatan en kapsamlı eser. Bir tarih kitabı bu; 1.200 sayfalık bitmez tükenmez araştırma hiç de kolay okunmuyor. Ama benim gibi
"Troya'ya çok sık gittim ve beş yıl içinde aylarca süren kazılar yaptım. Buna rağmen buralara her gidişim yeni bir heyecana yol açıyor. Çünkü Troya coğrafyasının sihirli havası burada her yerde hâkimdir; her dağ, her vadi, her nehir, deniz ve Hellespontos burada Homeros'u ve İlyada'yı solumaktadır. Ancak bu seferki yolculuğum
Sen, bir fareden ürküp uçan bu akılla o savaş safına karışıp nasıl kılıç çekeceksin? Savaş, öyle hayal gibi bir hayalden ürküp kaçan her yüreksizin işi değil! Savaş, Türklerin işidir… Eve git sen!
-“Ezilen bir kadın hikayesi anlatırken her seferinde neden bu cehaletle örtüşür veya bu cehaletin arkasında neden sürekli din ifade edilir? Onu merak ederiz.” der ve bu romanın içerisindeki bazı cümlelerin arasında yürümeye başlıyoruz.
-Kızcağız şöyle sesleniyor daha sayfaların baş kısmında: “Bak canım hangi kapıdan çıktıysa aynı kapıdan
Köleliğin karanlık tarihine ışık tutması açısından ilgimi çeken bir kitaptı. Tarih boyunca kölelik insanlık adına belki de bir kara leke olarak hafızalarımızdaki yerini alacaktır. Köleliğin net olarak yasaklandığı tarihler olarak Arabistan'da 1962 tarihlerini baz aldığımız vakit, bu kara lekeyi çok da ardımızda bırakmış sayılmayız.
Tarihteki
KİTAP TAVSİYEM
ALINTILAR
Ey Türk Gençliği!Atatürk'ün dediği gün geldi çattı.İstikbal Göklerde...
Suskunluğun tünekleri daha cazip geliyordu bu karmaşa karşısında...
Yeni zaferler,aç bir milletin şahlanışıdır...
Fetih,düşmanlarımıza gözdağı,dostumuza güven olacaktır...
Hep denizlerin en derin noktalarına dalmak istemiştim,ama uzay aklımın ucundan
Almanya'ya ilk giden Türk işçilerinden biri. Karadenizli. Çalışıyor, çabalıyor ve emekli oluyor. Gurbetin acılarını hafifletmek ve işi-
nin zorluklarının üstesinden gelebilmek için fikir zikir işlerine koyulmuş. Kafasında dolaştırdığı büyük problem şu: Bu üstünlüğe nasıl ulaşmış ve Müslümanlar niçin geri kalmış? Bir zamanlar Avrupa'nın ortalarına
Çanakkale’de savaşan askerlerimizi Mecîdiye Bataryası Kumandanı Yüzbaşı Mehmed Hilmi şöyle anlatıyor:
“Bir deniz harbinin arefesinde olduğumuzu hissetmiştik. Bütün erlerde savaş için büyük bir istek vardı. Bu hâli sürdürmek lâzımdı. Bölükte namaz kılmayan hiç kimse yoktu. Telkinlerim netice vermiş, askerin dînî hisleri olgunlaşmıştı.
İlber Ortaylı’nın en iyi ve rahat okunan eserlerinden birisiyle karşınızdayız. Bugün farklı olarak uzun bir inceleme yapmak ve kitaptaki karakterler hakkında tek tek bahsetmek istiyorum. İlk bölüm Tarihten Portreler adıyla yayımlanmış olup Julius Caesar’dan Grigori Rasputin’e kadar yazılmış. İkinci bölüm Türkiye’den Portreler adı altında Kazım
"Özgür bir Kürdistan tohumu ekiyorum. Onu geliştirip büyütün"
Yalnızca bir dakika durup düşünün. Yukarıdaki tümceyi kim söylemiş olabilir? Apo mu? Aklınıza hemen Apo geldiyse, aslında bir bakıma başarılı oldular demektir. Görünen düşmana karşı Türk’ün savaşması zor olmaz.
Ama saf Türk halkının görünmeyen sinsi düşmana karşı
Çanakkale’de savaşan askerlerimizi Mecîdiye Bataryası Kumandanı Yüzbaşı Mehmed Hilmi şöyle anlatıyor:
“Bir deniz harbinin arefesinde olduğumuzu hissetmiştik. Bütün erlerde savaş için büyük bir istek vardı. Bu hâli sürdürmek lâzımdı. Bölükte namaz kılmayan hiç kimse yoktu. Telkinlerim netice vermiş, askerin dînî hisleri olgunlaşmıştı.
Kürtlerin kendilerine gelince, onlar aralarında yine her zamanki gibi bölünmüş durumdaydılar. Türklere mi güvenmeliydiler, yoksa İngilizlere mi? Ermenilerle barışmaya mı çalışmalıydılar? Bolşeviklerden yardım mı istemeliydiler? Yunan tehdidi bir çoğunun kararını vermesini sağladı; en azından o an için. 1919 ilkbaharında Yunanlılar İzmir'e çıkıp,