Kişiliğin iki bileşenden karakteri, mizaçtan ayıran en temel özellik olarak irade (istenç) gösterebilir. Ağırkanlı - tez canlı olmak, içedönük -dışadönük olmak konusunda kişinin çok fazla bir seçim hakkı yokken, hoşgörülü, empatik, edilebilir.
“...bir seçim yapmak, diğer bütün seçenekleri terk etmek de sayılır. Belki onlarca yüzlerce olasılık içinden sadece bir tanesini alıp yaşama uyarlamak büyük bir sorumluluk.”
ihtiyaç duyduğunuz yardım ya başka insanlardan ya da – başka bir yer- den gelir. İnsanlar arasında yalnızca iki seçenek vardır, ya kardeş olursunuz ya da suç işlersiniz. Peki, iyiler neden yalan söyler? Hem de bülbül gibi söylerler. Anlaşılan, suç işlemenin bir gereklilik olduğunu düşünüyorlar, yalan söylemek de en yararlı suç, çünkü hiç olmazsa iyi bir amaca hizmet ediyor. Bir seçim yapmak gerekirse iyiden yanayım, ama iyilerden alabildiğine kuşku duyuyorum. Sözün kısası, yaşamanın en iyi yolu hangisi?
İnsan doğası sabit değildir; beyinlerimiz karmaşık şartlarla çevrelere uyum sağlamak üzere evrilmiştir ve bu plastisite bizi şu veya bu şekilde insan doğasıyla ilgili ideolojik ve söylemsel iddialara hassas hale getirmektedir. Kendimizle ilgili öykülerden hangisinin doğru olduğu, kendimize hangilerini anlattığımıza ve praksisimize hangilerini hayata geçirdiğimize bağlıdır. Kropotkin ahlak üzerine yazdığı denemeyi belirlenimciliğin iddialarına kafa tutan ve insan iradesini merkeze alan bir cümleyle kapatır: “Seçim sizin.”
Dünyada siyasetçilerle röportaj yapmaktan daha sıkıcı bir şey yoktur. Beni bir suç mahalline göndermelerini yeğlerdim. Hiç olmazsa katiller siyasetçilerden daha özgündür. Ayrıca gezegenin başka köşelerindeki halk temsilcileriyle karşılaştırılınca bizimkiler kadar ilginçlikten uzak ve tatsızları bulmak zordur. Özel yaşamlarıyla kimse ilgilenmez. Sadece iki şey skandala yol açabilir: yolsuzluk ve uyuşturucu. Gazeteler konu eksikliği çektiğinden bu unsurlar devreye girerse olay alabildiğine büyür ve beklenenden daha ağır sonuçlar ortaya çıkar. Ama siyasetçilerin metresi olup olmadığını, kerhanelere gidip gitmediklerini ya da eşcinselliklerini açık edip etmediklerini kim merak eder? Hiç kimse. Seçim vaatlerini yerine getirdikçe ve kamu bütçesini aşmadıkça hepimiz huzur içinde yaşayıp gideriz. Ülkemizin başkanı her sene değişir (doğru duydunuz, her sene) ve halk tarafından değil, İsviçre Devleti’nin yönetimini üstlenmiş yedi bakanın oluşturduğu Federal Meclis tarafından seçilir.
Ancak ben, artık seçim yapacak durumda değildim, beni nasıl bir geleceğin beklediği belliydi! Sapına kadar gerçeğin icindeydim, o kadar ki, nereye gitsem kendi ölümüm de bir anlamda peşimden geliyordu, adım adım.